idare eder film. John cusack'ın en iyi filmi falan denmiş ama alakası bile yok. John cusack abiyi severiz ama en iyi filmi bu film olamaz. Yine de 19 sene sonra izlemiş olmama üzüldüm, konu olarak baya iyi işlenmiş bi film.
Aslında çok spoiler da sayılmaz ama,
--spoiler--
Bu arada bu film bana şunu farkettirdi, film izlerken filmin başında ya da ortalarında öldüğünü düşünmemizin istendiği ama öldüğünden emin olmadığımız bi karakteri beynimiz direkt unutmaya programlanmış. Hiç noldu diye düşünmüyoruz bile.
--spoiler--
Gece gece başlığına denk geldiysek yazmamak olmaz asla filmidir kendisi.
Çoklu kişilik bozukluğu ya da şizofreni üzerine yapılmış en iyi filmdir ki bu konuda a beautiful mind gibi meşhur bir biyografi filmi de eline su dökemez. Tabi identity ve a beautiful mind bambaşka filmler olsa da ikisinin de temelinde şizofreni yatmakta.
identity'nin başlangıç sekansının memento ile benzerlik göstermesi tamamen senaryonun zorunluluğu ki memento için yıllar evvel şunları demiştik (#23969338) ki birbirleriyle alakası olmayan filmler. Memento bir efsâneyken, identity standart bir senaryoya ve çoklu kişilik bozukluğuna dayanır.
Bu filme ''korku filmi'' diyen nöron fakiri tipler bana gelsin, ben onlara gerçek korku filmleri önereyim. identity benim gözümde bir gerilim filmi bile değil. Evet insan geriliyor, evet agatha christie teyzenin efsâne romanı on küçük zenci benzeri bir toplaşma var ama senaryo ilerledikçe artan heyecan ve merak insanı hayran bırakıyor.
Yönetmen finale çok güvenmiş anlaşılan ama bence yetersiz olmuş. Sürprizli finaller izleyiciyi her zaman etkiler ama bu senaryoya çok daha uzun ve sağlam bir final senaryosu yazılabilirdi.
John cusack için hep demişimdir ki sevimli yüzü gerilim/korku filmlerine çok gidiyor. Stephan king efsânesi 1408 filmini yukarıya çeken bizzat kendisi. Burda da hem oyunculuğu hem de mimikleriyle filmin geren havasına büyük katkıda bulunuyor.
iyi filmdir kısacası. Korku/gerilim beklentisiyle oturup izlerseniz hayâl kırıklığı yaratabilir, ara ara gerse de psikolojik gerilim olarak görün bu filmi derim.
Bundan böyle baş ucumdaki filmlerden biri. Hayır yani beni benim gibi film tutkunu bir adam nasıl olur da böyle bir filmi yıllardır göz ardı eder. Geç kaldım ama pek pişman sayılmam.
Psikolojik türde gerilim sevenlerin muhakkak listesine alacakları, türünün baş yapıtı olabilecek birşey. Her dakikası gerilim ve heyecan dolu.
--spoiler--
Seni bir portakal bahçesinde gördüm
--spoiler--
John cusack'in oyunculugunu yine konusturdugu gerilim filmi. aslinda korku filmi kategorisine de girse de beni korkutmadi. o yuzden biraz hayal kirikligina ugradim. ayrica filmin 20 dksindan sonra katili ve olay orgusunu cozmustum. senaryo bir korku filmine uygun degildi tahmin edilebilirligi vardi. ama akici , surukleyici o yuzden tavsiye ederim.
psikolojik-gerilim türünde bir film. eğer biraz bu türlerdeki film ve kitaplara ilginiz varsa katili çotank diye buluyorsunuz. en azından ben buldum. bir de sürekli netlik değişti sahnelerde, netlik geçişi gereksiz belli edilmiş beni rahatsız etti.
zaman geçirmek için güzel film.
Çoklu kişilik bozukluğunu irdeleyen psikolojik bir gerilim filmi. Sahnelerinin bir çoğu gerçek manada bir gerilimi insana yaşatıyor. Böyle filmlerde ehemmiyetli olan şey, sahneler hitama erene dek gerilimin korunmasıdır. bu film bu yönüyle buna muvaffak oluyor. "katil kim", "neler oluyor?", "şimdi ne olacak?" soruları aklınızdan bir türlü çıkmıyor.
insanın ister istemez kendi kimliğine dair sorular, bu filmden sonra akılda belirir. Kendisinin gerçekte kim olduğu, kaç farklı kişi gibi davrandığı soruları aklını kurcalar. Biraz kendimize sorular sorup, yaptığımız hareketleri(iyilik, kötülük, zalimlik) düşünürsek daha da güzelleşecek filmdir.
Ayrıca John cusack'ın oyunculuğu gerçekten çok takdire şayandır.
"bugün merdivenlerden çıkarken,
Orada olmayan bir adam gördüm.
Bugün de orada değildi.
Keşke, dedim,
Keşke gitse.."
film kurgusal anlamda ön plana çıkıyor. olayda fazla mantık didiklemesi yapmaya gerek yok çünkü bütün kurgu bir katilin zihninde canlanıyor. ki zaten filmin sonunda arabadaki küçük çocuğun herkesi öldürdüğü anlatılıyor. yani o kadar kafa kesen, ağızdan baseball sopası sokan, koca adamı delikdeşik eden 8 yaşındaki bir çocuk. varın gerisini siz düşünün.
aslında 2 katilin polisi öldürüp arabayı ele geçirdiğini gösterdikleri sahnede bıraksalar güzel olabilirdi. vıcık vıcık psikolojiye boğuldu film zaten devamında.
birincisi o şişman kel adam kaçının kişiliğine girdi. en önemlisi de bu.
ikincisi o sarışın madem öldü neden hiç bir parçası bulunamadı veya ölmedi de neden göstermediler.
üçüncüsü o piç nasıl geldi o portakal bahçesine.
dördüncüsü hangisi şizofren amk?
Bundan 10 sene önce tabi o zaman 8 yaşında falanım, ablam ve arkadaşları bu filmi kiralamışlardı, ben ne olduğunu anlamadan izledim izledim. Her nedense bilmiyorum ama üstünden 10 yıl geçmesine rağmen filmi dün gibi hatırlıyorum. Benim için hatırı sayılı bir eserdir ama yine de bir Butterfly Efect değildir.
memento, 6.his, the others, the game gibi son sahnede ohhaaaa dedirten film türüne üye olan, ilk kamyon çarpma sahnesinden itibaren insanı geren film. değişik senaryo, iyi kurgu.
sonu farklı biten gerilim sevenler için kaçırılmamalı seviyesinde diyebiliriz.
bazı entry lerde mal gibi filmi anlatmışsınız, aferin size.
--feci spoiler--
filmin başında küçük çocuğu görünce dalgasına 'aha kesin katil budur' diye sallayıp tutturduğum film. film boyunca 6 kişinin öldürüldüğü katliamla 9 kişinin öldürüldüğü katliamı bağdaştırmaya çalıştık, ama sonunda hiçbir bağlantıları olmadığını öğrendik. 9 kişinin öldürüldüğü katliamda ölen her kişinin katilimizin farklı bir kişiliği olması ve en sona katil olan kişiliğin kalması da gerçekten yaratıcıydı, ne diyelim.
--feci spoiler--
ölmeden önce mutlaka izleyin falan demeyeceğim ama yine de izlenmesi gereken bir film. hem iyi vakit geçirtir hem de sıkacak kadar uzun değil.