dünya kimin kıymetini bilecek, insanlar neye kıymet verecek artık anlayamıyorum.
sigara parasını denkleştiremiyordu bu adam, okumuştum. şöyle bir şeyler yazmış mesela:
-oysa tatil dediğin şımarık bir çocuktur
yapışır yakamıza biraz güneş görünce
hem sermaye istiyor pişti oynamak bile-
garipliğinden utanmayan bir adam ibrahim tenekeci. aç ama soylu dersem kahkahaya boğarım biliyorum gevşekliğinizi:
-yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor -gül üşür-
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine-
böyle duru adamları görünce elimi yüzümü yıkama gereği duyuyorum:
-düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı bir asker miyim neyim
ekleyip duruyorum sabahları akşamlara
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında-
kimi şairin sizi soktuğu girdaba hiç heves etmiyor. tokat. işte şiirindeki bu kesin sonucu, bu kelime açıklayabilir bize:
-hiç karışmam Tanrı'nın işine
mesela kaç ölçek kırmızı katıyor güle-
bir zihin ancak bu kadar benzetilebilir, darmadağın edilebilir; çok sade bir benzetişle:
-ve camları hohlayıp da çizdiğim resimlerden
bir ben kaldım ve sevgilim
suyu ihmal edilmiş fesleğen gibi gitti
gözlerim terledi yolunu gözlemekten-
çirkinliğinden hep şikayetçi şiirlerinde.
laf sokuyor zannımca, güzelliği ötede arayanlara:
-kurban olduğum,
iki ters bir düz örerken insanları
birkaç ilmek daha atsaydın bu fakire
sevaba girerdin ve
olmazdı kimseye hıncım
ama şimdi üç beş santim için
zıplayıp duruyor elim ayağım-
böylesine sade bir anlatımla, böylesine vurucu. kelimelerle beş taş oynayan bu adamı saygıyla selamlıyorum:
zamanında bir kitap fuarında tanıştığım, ayak üstü sohbet edip kendi yazılarımdan birkaç tanesini paylaştığım, efendi, mülayim, başarılı şair ve yazar.
öncesinde milli gazete ve şu an yenişafak'ta yazdığı köşe yazılarını elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.
keza muhit dergisinde de kendisinin ve yakın arkadaşlarının yazılarını da okumaya çalışıyorum.
son yılların en başarılı şairlerinden olup kendisini severek okuyorum.
şiirlerinde genel olarak yaptığı benzetmelerle bende güzel bir his uyandırmıştır.
ibrahim tenekeci'ye baktığınızda ilk izlenimiz şu oluyor:
mahalledeki güzel kıza şiir yazan mahallenin gariban, esnafın her işine yardım eden, oto sanayide ahmet ustanın yanında çalışan, boş bulduğu vakitlerde kitap okuyan, akşamları şiir yazan bir profil görürsünüz.
öte yandan mahalledeki hanım kızımız ise önceden mahalleden oturup sonrada köşeyi dönmüş kısa paçalı pantolon giyen bmwli genç bir züppeye aşıktır.
klasik türk dizisi diyeceğim ama ibrahim gibi karakterler çok az sayıdadır belki de hiç yoktur.
işte ibrahim tenekeci o kıza bir türlü açılamayan, kızın karşısında ise duygularından ötürü tek kelam edemeyen biridir.
bunu şiire döken bir profildir.
çoğu şiirini ve kitabını okudum. akılda kalanların sayısı çok fazla.
şuraya birkaç bir şey bırakıp yorumuma bir başka entry'de devam etmek üzere ayrılıyorum.
--------------
güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş
tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
keşke biraz ölmesem.
genç şairler içinde en iyilerinden biri. her kitabı tekrar tekrar okunası. üzgünlükle bizi içine çektiği serüvenine sımsıcak şiirleri ile iyiden iyiye ortak etmiştir. o gidiyor biz izliyoruz. o yazıyor biz okuyoruz. her dizesi hayatın üstesinden gelen bir bıçak sanki. saplanıp kalıyor öylece, yüreğimizin orta yerinde.
içimden dedim beraber yüreyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamaın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar
şiiri mutluluğu uyandırıyor ansızın. kelimelerini bir ormanın içinden geçirip nehirlerle sunuyor bize.
bütün gün oturdum yedek kulübesinde
ve bir kardeşim saf dışı kalsın diye
çay söyledim kahveden
dizeleri hayatı sallıyor kucağında. akın akın dalga geçiyor hayatla/zorluklarla. tarifi zor şiirler yazıyor tenekeci. sözü yormadan.
"..Bir kitapta, “kader büyüktür, fakat Allah kaderden de büyüktür” yazıyordu. Bu cümleyi hiç unutmadım. Ve bu cümleyi, hep şu şekilde mırıldandım: Dünya büyüktür, fakat şiir dünyadan da büyüktür."
hani nasıl desem nedensiz bir biçimde her okuyuşumda şiirlerini gözlerim doluyor. hep aynı tad. aşk içimi kemiriyor her okuduğumda diyor ki ve sen kırlara benzersin günü buvaktiçıkarmamışsan çiçekli elbiseni... evet gözlerim doluyor ve bu hüzün mutlu ediyor beni. şairdir ibrahim tenekeci ama nerden geldiğini nereye gittiğini bilmeyen ötekilerden değildir. bize yüzünü dönüp hayatına ortak edecek kadar cesurdur naiftir içimizdendir, içimizdedir, ,içtendir. yüreğine sağlık elbette tenekecinin. varsın şanı yürüsün iki cihanda da...
Bir sanatçının tüm deliliklerini görebilirsiniz onda.
Çok derin bir konuşmanın ortasında cümlesini tamamlamayı erteler, sigarasına sarılır.
Kuralların adamıdır.
Üstatlarına arkasını dönmez.
üstatlarına fikir beyan etmez. ben demeyi yasaklamıştır kendine. Ekip ruhunu en güzel temsil edenlerdendir.
Çalışkanlığı zaten dillere destandır.
Günde 8 saat şiir çalışır.
Bir şiir kitabını yazmak için masaya oturduğunda 64 kilo, kalktığında 48 kilo olduğunu anlatır.
işini ciddiye alır. Google' dan nefret eder.
kütüphanelerin adamıdır.
ve şiir çalışan ismet özel i yenmiş bıyıklarından tanır.
Okunası, sohbet edilesi, tanınası adamdır.
siirlerini okurken kalbimizin ellerinde atmasini saglayan adam.
birileri kalbimizde gizli bütün hislerimizi gözlerimizden okumus, sanki sokak ortasinda ciplak kalmisiz gibi bir his bürüyor icimizi.