bugün

ibrahim tenekeci

dünya kimin kıymetini bilecek, insanlar neye kıymet verecek artık anlayamıyorum.
sigara parasını denkleştiremiyordu bu adam, okumuştum. şöyle bir şeyler yazmış mesela:

-oysa tatil dediğin şımarık bir çocuktur
yapışır yakamıza biraz güneş görünce
hem sermaye istiyor pişti oynamak bile-

garipliğinden utanmayan bir adam ibrahim tenekeci. aç ama soylu dersem kahkahaya boğarım biliyorum gevşekliğinizi:

-yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor -gül üşür-
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine-

böyle duru adamları görünce elimi yüzümü yıkama gereği duyuyorum:

-düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı bir asker miyim neyim
ekleyip duruyorum sabahları akşamlara
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında-

kimi şairin sizi soktuğu girdaba hiç heves etmiyor. tokat. işte şiirindeki bu kesin sonucu, bu kelime açıklayabilir bize:

-hiç karışmam Tanrı'nın işine
mesela kaç ölçek kırmızı katıyor güle-

bir zihin ancak bu kadar benzetilebilir, darmadağın edilebilir; çok sade bir benzetişle:

-ve camları hohlayıp da çizdiğim resimlerden
bir ben kaldım ve sevgilim
suyu ihmal edilmiş fesleğen gibi gitti
gözlerim terledi yolunu gözlemekten-

çirkinliğinden hep şikayetçi şiirlerinde.
laf sokuyor zannımca, güzelliği ötede arayanlara:

-kurban olduğum,
iki ters bir düz örerken insanları
birkaç ilmek daha atsaydın bu fakire
sevaba girerdin ve
olmazdı kimseye hıncım
ama şimdi üç beş santim için
zıplayıp duruyor elim ayağım-

böylesine sade bir anlatımla, böylesine vurucu. kelimelerle beş taş oynayan bu adamı saygıyla selamlıyorum:

-adın çiviye çıkar açılmazsa paraşüt-