bugün onlara biraz eğlenceli zaman geçirtmek. birazcık olsun hayatlarına renk katmak için gittiğimiz fakat çıkarken hüzün oldu. içimiz buruk çıktığımız yer. orada ne hikayeler ne insanlar var. hele ki 6 çocuğunun bakmak yerine huzurevine bıraktığı 96 yaşında ki teyzemiz.
adını keyif verici maddeler koymuşlardı. keyif almak için içtim, aynada kendimi gördüğümden çok bunları tüketiyorum.
bi kere yaptım, koyduklara isme aldandım. şimdi kimse içinde sırf "huzur" geçiyor diye "çaptan düşenleri" oraya göndermeyi makul göstermesin. ben gitmicem amına koyim! olur da birini kafalarsak, bi de aşkından korunmadığım bi gün bi çocuk yaparsak, sonra o çocuk da beni oraya göndermeye çalışırsa çeker vururum onu hem de hiç düşünmeden. karıncayı bile incitmeyen ben, ben yaşar usta oracıkta amına korum onun.
bugun haftasonundan istifade 4-5 arkadaş ziyarete gittik. amcalarla çok iyi anlaştık, zaman zaman ağlatsalar da bizi onların samimi bakışları ve belki de benim hep dede özlemi çekmemden dolayı fazlası ile sevdik birbirimizi. bir çoğunun derdi benzerdi, kimisi bakanlık müfettişi kiminin şirketi var kimi öğretmen ama hepsinin hazin sonu "hayırsız evlat" ve terkedilme...
Bir milletin vicdan genişliği huzuevlerinin bolluğu ile ters orantılıdır.
Ne kadar çıksa o kadar dardır vicdanlarımız.
'Orada yaşıtları ile birlikte','her an doktor kontolünde' ya da 'ama haftada bir ziyaret ediyoruz' gibi yürek rahatlatmalar ise ancak komik olabilir.
Hadi herşeyi tersten düşünelim.
Doğmuşuz,tam 9 ay 10 gün sonra hayata gözlerimizi açmışız ama ebeveynlerimiz sırf daha iyi bakılabiliriz,yaşıtlarımızla daha çok beraber olabilir ve daha sık kontol edilebiliriz diye bizi yetiştirme yurduna yerleştirmiş,haftada bir de vicdan rahatlatmaya geliyorlar.
Sözüm gerçekten de hiçkimsesi kalmamış ve ileri derecede bakıma muhtaç olanlar için değil,ki onların da huzurevi şartları iyileştirilmeli.
Sözü;, evladı,kardeşi olup da oraya atılanlar için,onları atanlar için.
Onca emeği bize veren anne babaların 'gelin istemiyor,kocam kabul etmiyor,yerim dar' gibi bahanelerle evden atıp tek göz bir odada yalnızlığa mahkum edenler.. .Çok değil, bir oda vereceksiniz evinizde,bilemediniz gündüz oturulan kanepeyi akşam yatak yapacaksınız.Ayda bir-iki defa koluna girip arkadaşları ile buluşturacaksınız,evinizde toplanmaları için ortam hazırlyacaksınız ve doktora götüreceksiniz.
inanın hiçbir huzurevi bir yaşlıyı ayağının altında oynayan torunu kadar,onunla kahve içen gelini/kızı kadar ya da bir el tavla atan oğlu/damadı kadar mutlu edemez.
Neresinden bakılırsa bakılsın arttıkça sayıları utandığım kurumlardır.
Onların haftada bir ziyarete değil her an birlite olmaya ihtiyaçlrı var.
Düşünün, evladının tahammül edemeyip oracığa attığı bir yaşlıya arasında hiçbir kan bağı olmayan bir bakıcı ne kadar tahammül edebilir.
Hiçbiryer ocağında çay demlenen bir ev kadar huzur veremez.
Öz anne babasına ya da eşinin anne babasına tahamüül edemeyenler bir an olsun yılların çok çabuk geçeceğini ve birgün onların da terkedilebileceklerini düşünsünler.
Ölümden bir önceki durağı o yaşlıların kafasına kakmaktır huzurevine yerleştirmek.
Oysa onlar zaten bilirler sayılı günlerinin olduğunu,ancak bugünlerde bebek gibi pışpışlanıp pamuklara sarılmak isterler.
Aslında ne güzeldir anneanne ve babaanne ile,dede ile büyüyen torun olmak...
huzur ve ev kelimelerinden oluşur, huzur ve ev ayrı ayrı olunca gerçekten de huzur verir lakin huzurevi akıllara hep terkedilmiş yaşlıları, hayırsız evlatları, yalnız insanları getirir...