Bir milletin vicdan genişliği huzuevlerinin bolluğu ile ters orantılıdır.
Ne kadar çıksa o kadar dardır vicdanlarımız.
'Orada yaşıtları ile birlikte','her an doktor kontolünde' ya da 'ama haftada bir ziyaret ediyoruz' gibi yürek rahatlatmalar ise ancak komik olabilir.
Hadi herşeyi tersten düşünelim.
Doğmuşuz,tam 9 ay 10 gün sonra hayata gözlerimizi açmışız ama ebeveynlerimiz sırf daha iyi bakılabiliriz,yaşıtlarımızla daha çok beraber olabilir ve daha sık kontol edilebiliriz diye bizi yetiştirme yurduna yerleştirmiş,haftada bir de vicdan rahatlatmaya geliyorlar.
Sözüm gerçekten de hiçkimsesi kalmamış ve ileri derecede bakıma muhtaç olanlar için değil,ki onların da huzurevi şartları iyileştirilmeli.
Sözü;, evladı,kardeşi olup da oraya atılanlar için,onları atanlar için.
Onca emeği bize veren anne babaların 'gelin istemiyor,kocam kabul etmiyor,yerim dar' gibi bahanelerle evden atıp tek göz bir odada yalnızlığa mahkum edenler.. .Çok değil, bir oda vereceksiniz evinizde,bilemediniz gündüz oturulan kanepeyi akşam yatak yapacaksınız.Ayda bir-iki defa koluna girip arkadaşları ile buluşturacaksınız,evinizde toplanmaları için ortam hazırlyacaksınız ve doktora götüreceksiniz.
inanın hiçbir huzurevi bir yaşlıyı ayağının altında oynayan torunu kadar,onunla kahve içen gelini/kızı kadar ya da bir el tavla atan oğlu/damadı kadar mutlu edemez.
Neresinden bakılırsa bakılsın arttıkça sayıları utandığım kurumlardır.
Onların haftada bir ziyarete değil her an birlite olmaya ihtiyaçlrı var.
Düşünün, evladının tahammül edemeyip oracığa attığı bir yaşlıya arasında hiçbir kan bağı olmayan bir bakıcı ne kadar tahammül edebilir.
Hiçbiryer ocağında çay demlenen bir ev kadar huzur veremez.
Öz anne babasına ya da eşinin anne babasına tahamüül edemeyenler bir an olsun yılların çok çabuk geçeceğini ve birgün onların da terkedilebileceklerini düşünsünler.
Ölümden bir önceki durağı o yaşlıların kafasına kakmaktır huzurevine yerleştirmek.
Oysa onlar zaten bilirler sayılı günlerinin olduğunu,ancak bugünlerde bebek gibi pışpışlanıp pamuklara sarılmak isterler.
Aslında ne güzeldir anneanne ve babaanne ile,dede ile büyüyen torun olmak...
bugun haftasonundan istifade 4-5 arkadaş ziyarete gittik. amcalarla çok iyi anlaştık, zaman zaman ağlatsalar da bizi onların samimi bakışları ve belki de benim hep dede özlemi çekmemden dolayı fazlası ile sevdik birbirimizi. bir çoğunun derdi benzerdi, kimisi bakanlık müfettişi kiminin şirketi var kimi öğretmen ama hepsinin hazin sonu "hayırsız evlat" ve terkedilme...
adını keyif verici maddeler koymuşlardı. keyif almak için içtim, aynada kendimi gördüğümden çok bunları tüketiyorum.
bi kere yaptım, koyduklara isme aldandım. şimdi kimse içinde sırf "huzur" geçiyor diye "çaptan düşenleri" oraya göndermeyi makul göstermesin. ben gitmicem amına koyim! olur da birini kafalarsak, bi de aşkından korunmadığım bi gün bi çocuk yaparsak, sonra o çocuk da beni oraya göndermeye çalışırsa çeker vururum onu hem de hiç düşünmeden. karıncayı bile incitmeyen ben, ben yaşar usta oracıkta amına korum onun.
bugün onlara biraz eğlenceli zaman geçirtmek. birazcık olsun hayatlarına renk katmak için gittiğimiz fakat çıkarken hüzün oldu. içimiz buruk çıktığımız yer. orada ne hikayeler ne insanlar var. hele ki 6 çocuğunun bakmak yerine huzurevine bıraktığı 96 yaşında ki teyzemiz.
yaşlılık, hastalık zordur. herkes çekemez. koyu bir sabır ister. yazarken atması tutması da kolaydır. bunların farkındayım ama her şeye rağmen, en az 20 sene kahrını çekmiş insana bunu reva gören, aşırı şerefsizdir.
yaşlılık da bir çeşit bebeklik halini alıyor zamanla. sırf karısını daha rahat sikebilmek ve gece daha rahat uyuyabilmek adına bir huzurevine 2000 tl verip "annemi en iyi şartlarda yaşatıyorum" diyen evladın amına koyim.
Önünde sıfat olan herşeyde bir kandırmaca arayan Metin Özdemir'in de dediğini akıllara getirir. (Kardeş payı) ev zaten içinde huzur barındırmalıdır. Tanım: bakıma muhtaç duruma geldiğimde gideceğim yer. Zira hayırlı-hayırsız henüz bir evladım yok.
Dün tontiş bir amcayla girdiğim diyalog çok etkiledi beni. Kendisi yaşam için şöyle diyor; "ben o kadar Gamsızım ki hiçbir şeyden korkmam. Ben o kadar Gamsızım ki oğullarım beni bir başıma bırakıp amerika'ya yerleşti. Çoluk çocuğu hiç takmadım. Ben hayatımı gamsızlığıma borçluyum. "
Yaşlı bakım evi diye adlandırılan belli bir yaşın üzerinde insanların yasamını sürdürdügü özel kurumlar.
Yakın zamanda gidip ziyaret etmisligim yada öyle bir niyetim yok. Yalnız calıştıgım birime sürekli civar kurumlardan yaşlılar geliyor. Hani burada bazı pisliklerin yatalak dede diyerek alay konusu ettigi profilde hastalar. Her yerleri yara icinde, yemeden icmeden yattıkları icin bütün vücut kimyası bozulmuş, uyku ilacını aşırı doz vermekten artık ilacların etki etmedigi, yaklaşınca kimisinin dövecegiz sandığı zavallı kimsesiz insanlar. Sordugumuzda cogunun cok zengin evladı oluyor yurt dışında, il dışında. Güzel paralar ödeyip vicdanlarını rahatlatıyorlar ama bilmiyorlarki o insanları belki kücücük odalarda tavana duvara bakarak ölmeye terk ettiklerini. Düsunsenize aklınız kesiyor ama bedeniniz bitik, o yatakta yatıyorsunuz agrı sızı icinde, bir kaşık corbayı size söve söve alel acele iciriyorlar. Saatlerce altınızı temizlemelerini bekliyorsunuz. Kimse sizinle konusmuyor. Cehennem iste yeryüzünde. O kadar üzülüyorumki. Burda yatalak dede bilmem nesi başlıkları acanların agzını burnunu kırasım geliyor.
Huzurevine kabulde daha çok kendi ihtiyacını gören yaşlılar kabul ediliyor. Orada hastalanıp yatağa düşme durumunda da bakımı devam ediyor. Bakım evi adı altında özellikle hastalığı kuruma alınmadan önce başlamış insanlar da kabul ediliyor.
Üstteki arkadaşımız belli ki sağlık personeli (yanılıyor olabilirim, kusura bakmasın) oradan biliyor. Ben de kendimden biliyorum.
Ama inanın evinde çocuklarının yanında bile arkadaşın anlattığı şartlarda bakım(!) alan çok fazla yaşlı var. Onun için mekandan ziyade etraflarında vicdanlı ve sabırlı insanların olması gerek, çünkü yatalak birine bakmak öyle karşıdan ahkam kesilecek bir şey değil. Özellikle bu tek kişinin üzerine yıkılmışsa.
Ben yoğun bakımda çalışırken bu anlamda çok fazla vaka görme imkanım vardı. Gayet iyi bakım veren merkezler olduğu gibi, hiç ilgilenmeyen evlatlar da vardı. Anne babasını yara bere içinde getirmiş ondan sonra saçındaki beyaz telin sebebini sorar. Çünkü vicdanı rahat değil.
Velhasıl kelam, Allah kimseyi kimseye muhtaç edip hor görülmesine neden olmasın.