insanı zor durumda bıraksa da kara kara düşündürtse de normal karşılanıp yine de hoşlanmaya devam edilmesi gereken durumdur. şukufe isimli bir kız vardı bir zamanlar şahsımca hoşlanılan; ama bu kızdan hoşlanan başka biri de varmış.. ve olaylar gelişir;
iyi insandı. beni severdi ben de onu. tanışmamız soğuk ve yağmurlu bir sonbahar ankarasında oldu.okul çıkışı bizim fakültenin önünde şöyle hafif yakışıklı hafif tombul bir kişi bekliyordu. dikkatimi çekti. usulca baktım göz kapaklarımı kaldırmadan. o da bana baktı. tebessüm etti. ben de tebessüm etmeye çalıştım ama benimkisi tebessümden ziyade sırıtık bir tondu. bir türlü şöyle narince kibarca efendi oğlan gibi tebessüm etmeyi öğrenememiştim. lakin ben duygusal bir insandım ama tebessüm edemiyordum.. sonra o tekrar bana baktı. ben de aynı tonajda karşılık verdim. gözlerinin içine içine baktım. utandı. yanakları al al oldu. "utanma hocam niye utanıyorsun" dedim. manidar baktı. zaten hep öyle bakardı. başka bir bakış şekli yoktu ki.. ayrıca burda şuna da değinmeden geçemeyecem; niye tüm roman karakterleri manidar bakar??neyse işte.. "aşık oldum" hocam dedi. kime diye klasik sorumu patlattım. "şukufeye" dedi.
o anda derin bir aleme daldım.. düşünce boyutuna geçtim iç çekerek. şukufe bizim fakültenin güzel kızlarından biriydi. o da manidar bakardı. tebessüm de ederdi ara sıra. bir keresinde hiç unutmam bana tebessüm etmişti. ben beni seviyor sanmıştım. hemen oracıkta "şlllaaap" diye teklifi yapıştırdım. kabul etmedi. sebebini sordum. üzgünce baktı. gözleri buğuluydu. aman tanrım bu yemyeşil gözlere buğulanmak ne kadar da çok yakışıyordu. sonra "biz ayrı dünyaların insanıyız .." dedi. "sen efendi adamsın. ben ise boşver beni."dedi ve gitti. ardından bakakaldım. hani mehmet coşkundeniz midir nedir romantik bir adam var ya.. onun bir kitabı var; sen git aşk bana kalsın diye..o kitabın kapağındaki kızın resmini hatırlarsınız. orda kız elini bırakıyor oğlanın ve gidiyor. ardına bakarak. işte şukufeyle aramızdaki şey tam olarak böyle olmadı ama buna yakındı...
neyse işte kendime geldim o anda.toparlandım. baktım karşımdaki yani şukufeye aşık olan arkadaş bana bakıyor. ve "hocam daldın gittin" dedi. "sorma ya"dedim... "şukufe iyi kızdır" dedim. evet iyi kızdı. "adın ne senin" dedim. "murat" der gibi baktı. ben de "koyum da tur at" der gibi baktım. fakat sonra ne kadar da kalitesiz bir espri yaptığımın farkına vardım. hayal dünyamda bile olsa kalitesiz espri yapmamalıydım.
sonra gidici gibi oldu. baktım ki şukufe merdivenlerden iniyor. "lan dur nereye gidiyorsun bak şukufe geliyor" dedim. döndü baktı. o yumuk yumuk gözlerinden iki damla yaş süzüldü. biri sağdan biri soldan. sonra o iki yaş çene altında birleşip birlikte yere düştü. ama yerde ayrılamadılar. birlikte yere yapıştılar. ben burdan şunu çıkardım sevgili insanlar; "bunlar yani şukufe ve ismini henüz öğrenemediğim arkadaş çıkacaklar çıkmak ne ya! sevgili olacaklar işte ve mutlu olacaklar."
çocuk kızın peşinden gitti. ben arkalarından baktım. hayalimde yine o mehmet coşkundeniz hatırası canlandı şukufeyi görünce.. lan her romantik anımda beni buluyor bu mehmet coşkundeniz hatırası..ne menem şeymiş.. arkalarından bakakaldım. sonra bizim meçhul arkadaş tekrar döndü son bir manidar bakış fırlattı. "hadi len! git. beni manidar bakış bombardımanına tuttuğun yeter" dedim. ve gitti. çok iştahlı yürüyordu. efendi oğlan gibi ellerini cebine soktu. belki de cepleri yırtıktı. kafayı öne eğdi. gölgesine bakarak yürüdü. ve kaldırımdaki parke çizgilerine basmadan yürüyordu. bazen zıplıyordu. çünkü ayağına yere dökülmüş dut tanecikleri yapışıyordu. ankaranın o civarlarda dutluklar vardı. "sonbaharda dut mu olur lan" der gibisiniz ama bu hikayede oluyor işte. ben uydurdum. hem küresel ısınma falan niye olmasın.. neyse işte..
gidiyordu.. bir ara iyice zıpladı. heralde köpek b.kuna basmıştı. ayağını kaldırdı baktı ve iğrendi. "ne pis şeyler" dedi. köpek b.kundan dolayı oluşan ruhsal iç çöküntüyü atlatıp tekrar yürüdü.. ve gidiş o gidiş. şukufeye yetişti mi onunla konuştu mu bilemiyorum. meçhul bir insandı zaten.. ismini sonradan öğrendim "şukuf"muş "bu ne biçim isim lan" dedim. gerçi uyumluydu şukufe'yle.. iyi insandı ama. sevmiştim keratayı..
Güzel bir kısaltma ile son verilecek problemdir. Nitekim ben Nezaket diye bir kızdan hoşlanırdım. Kızın ismini Nez yaptım, çok da güzel oldu.
Haa ama kızın adı Hamdiye , naciye tarzı bir şeyse olmaz bu kısaltma işi. Ne diceksin kıza, Hamdi mi?