daha deniz sezonu açılmadıysa şileye gidiyorum, kimse yokken dalga sesleriyle plajda yürümek iyi geliyor.
yol gitmek istemiyorsam da caddebostan ve kalamış sahili.
işte yine ordayız. aslında hep ordayız da çoğu zaman farkedemiyoruz.
neyse.
naber lan yine ben geldim. yıkık ben. sen de benden yıkıksın belli. hep burdasın. zaten sen gitsen ben de gelmeyecem. o yüzden sen de az yarrak değilsin hani.
neyse.
olum kalabalığım sanıyosun ama öyle olmadığını anlıyosun. derdin var, anlatıyorum sanıyosun anlıyorlar sanıyosun yanındalar sanıyosun ama öyle olmadığını görüyosun. bunlar hep acı şeyle ha. sonra kendini bulabileceğin en yarrak halde buluyosun. yani bunun bi tarifi bile yok. öyle bir yarrak. hatta yarrrrak.
neyse.
sende de bi bok yok ha. geldik ama mecburiyetten. çünkü yokluktaki bokluk gibi bi şeysin. yokluktansa bokluk yine iyidir.
Kitaplardır.
Güzel kitaplar okuyorsanız kolay kolay yalnız kalmazsınız. Dertleşeceğiniz birisi mutlaka bulunur, belki 1700 lü yıllardan ihtiyar bir teyze belki 2000 li yıllardan genç bir adam.
Resmi eğitimini mecburiyetten sürdüren okullarla evlerle içi kemirilen mutsuzluktan ölmek üzere biri olarak tek kaçtığım yer tabi ki çocukluk anılarımı düşünmektir. Kankimle onları konuşmaktır ya da.
Yaşadığım yerin üst taraflarinda bi beton vardi. Kendimi kötü hissettigim de oraya kacardim hep. Ta ki, en son hayatima ciddi manada girmeye meyillenip, beni yari yolda birakan hatun, seni kendi yerime götürecegim diyip oraya götürene kadar.