Taş düştüğü yerde kaya
Taş düştüğü yerde gömülür bir boşluğa
Hey nöbetçi, bu kör karanlığa
Dokun, yansın ellerin, yansın ellerin.
Ellerinden dudağına ve ağzına taşan o meyve
Kırların ürperişi gibi gözlerinden her an geçen istek
Gidiyorsan gidersin, odalar geride kalır
Bırak şu ellerini, menekşeleri, ölümü; bırakırsın.
Ölüm babamdı ceplerinden hergün birşey çıkan
Küçük bir gönye, gül kapçıkları
Paçalarında biriken çamur kalıpları
iki ayakkabıydı kapımızın önüne konan.
Tuzun ve tozun kesiştiği yerdesin, sözün kırıldığı duvar
Yansıtır kimlerin kaldığını iki ateş arasında
Bir otelin pervazları kanar ve isiyle
Gökmedrese kapısında güzelim bir nakış daha.
Bakış ve dokunuş, o tılsımlı kuş, nereye gitti
Nerde bitti kalemin yazdığı düş, dumanın
Boğduğu gülüş, iki gözüm
iki gözüm, sözüm bitti.
Vatikan'da Roma'ya bakarak çırpınan ve bağıran körü
Sıvas'ta minareden seyreden sağır duyar,
Yine de dünya aynasına bakıyorum, iki gözüm
iki gözüm, çıkartamadım yüzümü...
Yanakları eğitim yanığı askerin avcundasın, Metin abi
Yönün neresi, sağ yanındaysan söz ve kösnü
Sol yanındaysan yine söz ve kösnü
Eksik olmayacak, eksik olma, belleğimizden.
bir zincir daha kırıldı, çıktı gitti yerinden, olması, durması gereken yerden... çürüktü aslında, çok zaman oldu çürümüşmüydü? bir şeyler kangrenmiş , kesip atamayıp taşımaktı yanlış olan.
şimdi daha mı iyi, muhtemelen, ama yine de zaman gösterecek yeni eğrileri, doğruları..
zaman dolduracak, eksilticek, yok olana kadar yok edecek izleri.
e tabi eşek değiliz ya; alan varsa da satılacak artık sahibinden az kullanılmış dost kazıkları.
ama görüyorum, inanıyorum, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak diyebiliyorum...
araladım kapıyı, son kez bakmak geldi içimden, yapmadım. çıktım ve kapıyı usulca kapattım. hava soğuktu, ellerim bavulların ağırlıklarından mı yoksa bu soğuktan mı acıyordu... yürümek öyle zor geliyordu ki, kar da vardı hem, geri dönmek istedim, biliyordum ki o arkamdaki camdan bakıyordu bana, dönmedim. bir sigara yakmak geldi içimden, ellerim donuyordu, belki bir kahve, sıcak bir gülümseme ama hayır yol uzundu ve hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. hızla yürümeye başladım, o her zaman yumuşak görünen kar taneleri sanki yüzümü çizerek geçiyordu yanımdan, anılarım gibi... bir araba durdu sormadan bindim, konuşmuyordum sadece düşünüyor ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum, merkeze dedim adama, merkze gidebilir miyim. adam halimden anlamış gibi kafasını sallayıp gaza bastı. arabanın karda boşta dönen lastikleriyle fırlattığı kar tanecikleri kadar dağılmıştım. araba durdu hiç bir şey demeden indim arabadan, aman allahım bu ben miyim bir teşekkür bile etmeden indim diye düşünürken adam bastı gaza ve ben ekzoz gazına boğuldum, nefes almak istiyordum, kaçmak, uzaklaşmak. ama her şey o kadar uzak geliyordu ki, belki geri dönmeliydim bir an dönüp geldiğim yola baktım o yol hiç uzak gelmiyordu oysa, sanki yürüyerek gidebilirdim, ama daha adım atmadan tekrar döndüm ve çantalarımı aldım, yürümeye başladım. düşünüyordum artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, yürüdüm... karnım açtı, belki geri dönmeliyim diye düşündüm ama beni oradan götürecek trenin istasyonuna varmıştım, hızla girdim istasyona, biletimi aldım, tren geldi ve bindim. evet artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı, önümde bir yol, büyük bir şehir ve sadece ben. artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı...
şayet uzun zaman geçmiş, alışılmış bir eski ise o eski, insanın içinde elbet bir şeyler buruk kalacaktır.
belki o eskiden geçmişte kaçmak için çok uğraşmışızdır lakin o eski yaşanmamak üzere geride kaldığı vakit boşluğa düşeceğiz.
yaradılışımız böyle. hep eskiye bir arzu, özlem. her nasıl olursa olsun o geçmiş..
hayatım boyunca hiç sevmediğim bir durumu anlatan söz.
konusu fark etmez, alanı fark etmez. süreklilik arzedip alıştığım her durumun, her şeyin bir daha tekrarlanmamak üzere geride kalması içimde derin bir burukluk oluşturur anlamsız bir şekilde.
lise biter bu hissi yaşarım.
taşınarak evimi değiştireceğim zaman bu hissi yaşarım.
eski şehrimi terkedeceğim zaman bu hissi yaşarım.
kim bilir sevdiğim kadından tamamen kopacağım zaman gelirse yine yaşarım doya doya.
ailemden uzak kalacağım zamanda yaşayacağım.
süreklilik arzeden şeylerin hatıralara hapsolması beni durgunlaştırıyor.
belki de böyle vakitlerde zamanın geri akmamak üzere ilerlediğini fark ediyorum bilemiyorum.