insan denen varlığın, bitip tükenmek bilmeyen umudundan ötürüdür.
Yaralansak da, kanasak da, içimiz acısa da, hatta tövbe etsek bile, içten içe bekleriz, severiz o minik ışığı.
Fıtratımız böyle, tazeleniriz, yenileniriz, inançlar büyütürüz ruhumuzda.
Hayatımda öyle birini sadece 1 kez bekledim ve bir daha gelmedi. O zamandan sonra bıraktım giden birini beklemeyi. Gerçekten gelmeyecek birini göz göre göre beklemek aptalliktan başka birşey değil. Önünüze bakın.
içinizde kınayanlar olucaktır elbette.
Evli bir adamım, evliyken bir başkasına aşık oldum, çok ama çok sevdim , ki bazı entrylerden aptal gibi aşık olduğum anlaşılacaktır. Gelmeyecek birini beklemeyi aslında yukarda çok güzel bir tarifle yapmış arkadaş, ‘otobüsün hiç uğramadığı bir durakta öylece beklemek’ diye. Ne kadar güzel özetlemiş aslında.
Önceleri çok öfkelendim gelmeyecek olanı beklemeye, bazen bir liseli ergenliğinde hatta. Lakin sonra farkına varıyor insan. Sizin için atmayan bir kalp için kime nasıl kızabilirsiniz ki!
Geriye kalan sadece uzaktan sessizce sevmek olacaktır.
Bu da bir insanı içten içe nasıl yıkar bekleyip görücez.