Tamamen bir robota dönüşmesidir insanın. sadece mantık kullanarak karar alırsınız duygular önemini yitirmiş ve gitmiştir sizden. Önce ufak bi umursamazlık gelir ardından sadece kötü duyguları şiddetle hissetme ve arkasından nihayet hissizlik. Öyle bi durum ki hissizliğinizin iyi mi kötü mü olduğunu bile anlamazsınız.
yaşAdığının farkında olmamaktır. Yürüdüğünü hissedemezsin. Düşundündüğünü hissedemezsn bakışlar donuktur beyin bomboş hissedilir. Gelmiş veya geçmişin yok gibidir hergünün her saniyenen aynıdır. Beyin dış uyarılara kapanmıştır. Duygular hiç biri yoktur. Dunya yansa tepkisiz kalınır. Yaşayan ölü misali...
Hayattan zevk almama ve bu durumun farkında olma durumudur. Bir nevi hevessizlik. Uğruna çabaladığınız şeylerde hayal kırıklığına ugradığında basınıza gelir. Genel ruh halim.
"yaşanmamışlıklardan oluşan yaşanmışlıklar...
biriktirilenler ise sadece harcananlar…
geçmişte bir düşe ya da hayale ait mutluluklar nasılda acı verir,
umutlarını yitirdikleri zaman gerçeğe dair…
nasıl da insanı yavaşça bitirir içten içe ve
isyan ettirir geçen zaman, yaşanmamışlıklara…
ah zaman...
zaman sarar yaraları derler ya,
aslında yatan gerçek nedir?...
kocaman bir hissizlik bırakması değil midir
çoğu zaman?..
ne kurduğun hayallere ait mutluluklar vardır artık,
ne de yaşadığın acılara dair kanayan yaralar…
kendini hepsinden soyutlamışsındır…
hayaller kuramazsın çünkü yaşadığın acılar düşer aklına
ve başlamışsındır yaşamı kendinden uzakta tutmaya;
uzaktan seyredersin:
“o hissizliklerin getirdiği hisle”…
önceleri içini kıpır kıpır edenler,
delice güldüklerin, mutluluk içinde yüzdürenler…
bu gibi duyguları hissedemezsin artık;
yalnız, yüzünde sadece ufak bir tebessüm oluştururlar…
seni öldürecekmiş gibi acıtanlar,
içini parça parça edenler sadece ufak bir hüzün bırakırlar,
ağlayamazsın da öyle eskiden olduğu gibi;
o kadar ağlamışsındır ki...
ne düşler kalmştır geriye ne yaşlar…
ve seni büyütenler zamanla çürütmeye başlar…
Hiçbir şeyi yoğunluğuyla yaşayamamak demektir. hayatı tanımlayacak kelimenin mantık, tanımlayacak rengin gri olmasıdır. çekilen en kötü acıyı bile büyük bir saygıyla anmaktır. yapılması gerekenlerin yapılması, hissedilmesi gerekenlerin hissedilmesi. bilinçli bir his. olması gereken gibi hissedilmesi. olması gereken hislerin düşünülmesi, düşünülenlerin duyumsanması. mantık ve gri.
kamyon dolusu acı çektikten sonra boşu boşuna kendini üzdüğünü anlayıp hiçbir şeyi umursamama, haliyle hiçbir şey hissedememe durumudur. mükemmel bir yanı vardır. insanlar nasıl umursamadığını merak edip şaşırdıklarında ise daha güzel olur.
renkliler ile makineye atılan beyazlar gibi aklım; birbirine karışmış hayallerim. mozaik değil, leke. mazide kalmıs kırgınlıklarım; artık önemsiz, niteliksiz. değistim! dedigime bakma; icimde evcilleştirilemeyen bir hayvan..
olaylar mudahale edemeyecegim hızda seyir ettiginden en arkadan yolcu olarak izliyorum hayat akışımı. rizikosu; dümen artık bende değil. kulağımda tıngırdarken istasyon insanları, diyaliz makinesini elinde tutan teknoloji bağımlılarından en az birinin elinde de sen olma ihtimali geciyor zihnimden; o bile inmiyor yüreğime, titretmiyor içimi.
çorabının eşini bulamayan birinin ruh eşini bulma ümidi fazlasıyla ütopikti zaten.