dönemin padişahı dördüncü murat'ın önce bir kese altında ödüllendirip sonra da cezayir'e sürgüne gönderdiği kişidir. seyehatname'de sürgün sebebi söyle betimlenmiştir; "Bu adem pek havf edilecek bir ademdir, her ne murad ederse elinden gelür, böyle kimselerin bakaası caiz değildir.", günümüz türkçesiyle; "ulan adama bak be uçtu valla, bu adam uçabiliyorsa zekidir, zekiyse bana sorun çıkartabilir. en iyisi ben bunu bi sürgün edeyim de cezayir'de uçsun deyo."
hezarfen ahmed çelebi "bismillah" diyerek kendini galata kulesi'nden aşağı saldıgı vakit istanbul halkı denizin kıyısında mahşeri bir kalabalık olusturmuslardır. 4. murat ise sadrazam ve vezirleriyle birlikte sarayburnu'ndaki sinanpaşa köşkünden olan biteni temaşa etmekte imiş. lodosla beraber hezarfen bogazı geçip üsküdar dogancılara bir iniş yapmıstır.
4. murat bunu begenmiş ve kendisini bir miktar altınla ödüllendirmiştir. malesef bu ihsanına rağmen "bun gibilerin bekası caiz değüldür" diyerekten cezayir'e sürdürmüştür. cezayir'De vefat ettiği evliya çelebi'nin kayıtlarında mevcuttur.
yani idam edilmemiş, deryaya atılmamıstır. zaten 70 milyon onu izlerken böyle bir infazda bulunmak toplumsal travmaya neden olabilirdi.
galata kulesinden doğancılar parkı'na uçmuş kişi. orası o zamanlar da park gibi bir yermiş sözlük allah seni inandırsın. "orayı" ne mimarlar, ne mühendisler, ne müteahhitler istedi de vermedik; hala yeşillik...
yeni türkiye yayınları imzasını taşıyan 12 ciltlik osmanlı külliyatında 700 sayfalık bilim cildi konuyla ilgili önemli bir uyarıda bulunuyor. yayın kurulunda prof. dr. halil inalcık, prof. dr. nejat göyünç, prof. dr. yusuf halaçoğlu, prof. dr. ekmeleddin ihsanoğlu, prof. dr. ercüment kuran, prof. dr. mübahat s. kütükoğlu, prof. dr. jacob m. landau, prof. dr. ahmet yaşar ocak, prof. dr. ilber ortaylı, prof. dr. stanford shaw, prof. dr. bahaeddin yediyıldız gibi otorite isimlerin yer aldığı bilim cildinin bölüm girişinde büyük puntolarla bunu itiraf etme gereği hissedilmiş. galata kulesinden Üsküdara kanat takarak uçtuğu öne sürülen hezarfen ahmet Çelebi, sadece evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde anıldığı ve başka hiçbir kaynak tarafından doğrulanamadığı için efsaneden öte bir anlam taşımaz.*
"thk türkkuşu genel müdürlüğünde yelken kanat hocası olan vedat sarıkaya'ya göre uçuşun sağlanması için rüzgarın düşük olması, termalin (ısı) yüksek olması gerekiyor. bulut çekimi, rüzgar hızı, hava ısısı vs. en uygun koşullarda olsa dahi uçuşun çok zor olduğunu söylüyor. yelken kanat'ın süzülme oranı 1/20 civarındadır. bu yükseklik/mesafe demek. yani hangi yükseklikten ne kadar mesafe gidilebileceğini anlatır. bu oran rüzgarlı havalarda 1/40-50'ye çıkabilmektedir. hesaplamalara göre galata kulesi'nin deniz seviyesinden yüksekliği 103 metre, doğancılar'ın (Üsküdar) deniz seviyesinden yüksekliği ise 40 metre. uçuş profilinde de kalkış ve iniş noktaları arasında 62 metrelik yükseklik farkı bulunuyor. galata ile doğancılar arasındaki mesafe ise 6 km. yani süzülme oranı 1/100. uzmanlara göre delta kanatlarla böyle bir oransızlıkta uçuş yapmak mümkün değil."
ustasının uçma merakı ölümüyle neticelenir ahmet çelebinin bir kaç değişiklik yapmasıyla galata kulsesinden üsküdara kadar herkezin gözü önünde uçmuştur ilk başarı ile uçan insandır... kanat takıp uçtuğu için padişah tarafından iki kese altın verilir saraya davet edilir elviya çelebi seyehatnamede geçmektedir...
kıskanılası insan. istanbul'u yemyeşil, boğazla bir bütün olarak, çarpık kentleşmenin olmadığı bir dönemde havadan görmek varmış ya, ben olsam bi duble de rakı içerdim yahu. içinden deniz geçen güzel şehrim benim. istanbulum.
hezarfen ahmet çelebi'nin uçuşu gerçekleştirdiği iddia edilen boğazın iki yakası arasında çok güçlü bir hava akımı olduğu ve burada uçarak üsküdar'da belirtilen yere inmenin imkansız olduğu söylenen olayı gerçekleştiren şahıs.yine de uçtuğuna inanmak inanılmaz güzel.
dostları onu ikarus ile kıyaslamıştır, istanbul kanatlarımın altında'da görürüz bunu. kuş misali uçmak isteğinden ölüm bile vazgeçiremiyor hezarfen'i... yargılanmak için çıkarıldığı şeyhülislam'ın önünde bile geri adım atmıyor.
Hezarfen Ahmet Çelebi, (d. 1609 - ö. 1640) 17. yüzyılda Osmanlı' da yaşamış Müslüman Türk bilgini. Kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insanlardan olmuştur. 1623 - 1640 yılları arasında saltanat süren Sultan 4. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında, Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. Hezar, Farsça kökenli bir sözcük olup 1000 anlamına gelir. Hezarfen ise " bin fenli " ( bilimli ) yani " çok şey bilen " anlamına gelir.
ilk uçma denemelerinde, 10. yüzyıl Müslüman Türk alimlerinden ismail Cevheri' den ilham almıştır. Cevheri' nin bulgularını iyice inceleyen ve öğrenen Çelebi, kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı' nda deneyler yapmıştır. Ayrıca, Leonardo Da Vinci' nin uçma konusundaki çalışmalarında kendinden çok önce bu konuda deneyler yapan ismail Cevheri' den ilham aldığı sanılmaktadır.
1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi' nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bırakan ve uçarak istanbul Boğazı' nı geçip 3358 m. ötede Üsküdar' da Doğancılar' a indiği varsayılan Hezarfen Ahmet Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer kişilerden birisidir. Bu uçuş hakkındaki belgeler şimdiye kadar sadece Evliya Çelebi' nin Seyahatname' sindeki ifadesinden ibarettir.
Bu olay Osmanlı Devleti' nde ve Avrupa' da büyük yankı buldu ve dönemin padişahı 4. Murat tarafından da beğenildi. Sarayburnu' ndaki Sinan Paşa köşkünden bu durumu seyreden Sultan, Ahmet Çelebi ile önce çok yakından ilgilenmiş, hatta Evliya Çelebi' ye göre " bir kese de altınla " sevindirmiş, ancak bu derece bilgili ve becerikli birisinin tehlikeli olabileceğini düşünüp, " Bu adem pek havf edilecek bir ademdir, her ne murad ederse elinden gelir, böyle kimselerin bakaası caiz değil " diyerek onu Cezayir' e sürgün etmiştir.