bugün

bence kendi dalında bir başyapıt sayılabilir. çok şeyi insanın yüzüne vuruyor. izlemeli.
ingilizcede o-kiz- anlamindaki sozcuktur. Yani sanirsam.
Joaquín Phoenix'in başrolünü oynadığı romantik bir amerikan science fiction drama filmdir ve 2013'de yayınlanmıştır. Filmde yalnızlık ve aşk Çok güzel konu edinmiştir.

Aşkı duymak için bir başka insana ve vücuda gerekli olmadığını ve var olsada, o insandan dolayı aşkın duyulmadığını bir çok sahnesinde anlayabilirsiniz. Insan duyduğu aşkı zaten içinde taşıyordur. Kime aşık olduğunun bunda fazla bir önemi yoktur. insandan insana içinde beslediğin duygularını duyup duymamakta rolleri vardır sadece. Daha çok önemli olan, içinde beslediğin duygularını hangi varlıkta yaşadığındır. Buna teknolojinin yetmediği ve hiç bir zaman için tamamen bir insanın yerine geçemediğini anlatır film.
Çok etkileyici bir sahnesi vardır, bilgisayar programı olan başrolün sevgilisi update yapıp başröl ona ulaşamayınca çaresizliğin dibine vuruyor. Bu sahne ile insanın başka hiçbir şey ile değiştirilemeyeceğini gösteriyorlar.
Birde teknoloji filmde okadar ilerlemiş olmasına rağmen, mobilya ve kıyafet modası 1960lı yılları hatırlatıyor. Sanki ordaki mobilyalar aşkın ve yalnızlığın sembolü gibi. Moda herzaman sırasıyla tekrarlanan birşey ve hep geri başa dönüyor. Tıpkı yalnızlık ve aşkta olduğu gibi. Aşktan sonra hep bir yalnızlık gelir, yalnızlığın herzaman bir aşk ile son bulur ve sonra aşkta yalnızlık ile sona erer. Üstelik teknoloji ilerleyip, yenilenip herzaman değişirken, Aşk ve yalnızlık duygusu her insanda aynıdır ve hissi değişmez. Neyse fazla yazıp spoilern yapmak istemiyorum ama mutlaka izlemeye değer bir filmdir.
sanal aşkla ilgili yapılmış en uç film. mutlaka izleyin gibi bir durum yok ama izlenebilir.
birde uzak mesafe aşkı yaşamış insanların üzerinde farklı etkiler yaratabiliyor.
içinde bulunduğumuz durumu anlatıyor aslında. her ne kadar o seviyeye gelmemiş olsakta yakındır. izlenilmesi gereken bir film.
bir adamın bir bilgisayara aşık olabileceğine pek ihtimal vermiyorsanız filmi orta yerinde kapatabilirsiniz.

yalnız film de ilginç olan şey,filmin insaların teknolojiyi hayatlarının her alanına daha fazla soktukları bir dünyadan gerçekçi örnekler vermesi.
işletim sistemine aşık olan bir adamın hikayesini konu alan 2013 yapımı film. http://www.sinematopya.com/2014/02/her-2013.html
seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım filmi. şahsım açısından her ne kadar belirtmeye ihtiyaç duymuyor olsam da çoğunluğun beğendiğini beğenmemek gibi bir marjinallik hevesinde değilim.

aylardır duruyordu bilgisayarda, nihayet dün izlemeye karar verdim. saat tam 19:59'da izlemeye başladım. başladım başlamasına ama film ilerlemiyor arkadaş. baktım olmayacak, yöntem değiştirdim. filmi durdurup durdurup twitter'a takıldım, fringe s04e01 ve s04e02 izledim, sözlükte gezindim. an itibariyle film hâlâ bitmiş değil. bu giriyi yazdığım esnada end credits akmaya devam ediyor. bir filmi 15 saatte izleyerek rekorumu da kırmış oldum. bu kadar mı bayık olur bir film! bu kadar mı yavan ve yavaş ilerler! filmin 3'te 1'i asansörde ve adamın yatağında geçiyor; sırf süreyi uzatmak için de boş boş sahneleri dayamış filme yönetmen efendi. en fazla 90 dakika sürecek olan film, olmuş sana 125 dakika amk!

-- spoiler'dan önce son çıkış --

yorumlarım geneline baktığımda orijinal senaryo vs diyenlerden geçilmiyor. abi neresi orijinal bunun? internetin yaygınlaşmasıyla ve artık cep telefonlarında bile internetin vazgeçilmez olduğu dünyada hangi orijinal senaryodan bahsediyoruz? spike jonze'nin 2 saat boyunca anlattığı, bildiğin internet aşklarından başka bir şey değil! değil arkadaşım, başka bir şey değil! facebook, twitter, sözlükler, forumlar vs üzerinden kurulan arkadaşlıkların bir süre sonra aşka (yersen) dönüşmesinden ve fakat sonunun da hayal kırıklığı olmasından başka bir şey anlatıyor mu bu film? tek fark var; filmdeki herif bir işletim sistemine aşık oluyorken reel hayatta karşınızda her şeyiyle gayet normal bir insan oluyor. filmde adamımız kadına dokunamıyor, günümüz internet aşklarında da aradaki mesafeleri göz önüne aldığımızda yine aynı durum söz konusu. kaldı ki işletim sistemi de sakat. sen buna os1 demişsin ama bak şimdi ne olacak.

/devlet bahçeli mode on/

os1'in sonundaaaki 1'i başa alıyoruz. etti mi size 1os. başa aldığımız os1'in 1'ni değiştirip i yapıyoruz. etti mi size ios. mhp'nin 40. yılı olmasa da apple oldu amk!

/devlet bahçeli mode off/

genel kanı, teknolojinin hüküm sürdüğü dünyada yalnızlığın ve asosyalliğin işlendiği yönünde ama filmin asıl meselesi o değil. evlenip de gerçek bir ilişkiyi yürütemeyen bir adamın aradığını, varlığı da yokluğu da belli olmayan bir işletim sisteminde araması. kulaklığı takıyorsun, hop karşında; kulaklığı çıkarıyorsun, aa yok! ama evlilikte böyle mi? çevre baskısı, gerçek duygular, bağlılık hissi; bunların hepsi insanı etkiliyor. zaten bunu da kadının boşanma belgelerini imzalarken yaşadığı tereddüt sayesinde görmüş olduk. her ikisi de üzgündü ama erkek için diğer türlüsü işine geliyordu.

samantha'nın threesome olayı da tam zıçış olmuş. spike jonze'nin nasıl bir fantaaazi dünyasına sahip olduğunu da görmüş olduk amk.

-- spoiler bitti --

son olarak: samantha'yı seslendirmesi için scarlett johansson'u kim önerdi, kim kabul etti, kim onayladıysa hepsine birden kafam girsin amk! lan arkadaş, hatun konuşurken bile detone oluyor, gülerken saçma salak sesler çıkarıyor; böyle bir şey olabilir mi ya? film boyunca vir vir vir vir vir vir vir içim gıcıklandı lan? ulan koskoca hollywood'da bulamadınız mı şöyle kadife sesli bir hatun da gittiniz bu çemçük ağızlı uyuza verdiniz bu rolü? tam bir epic fail! ulan sırf izleyiciyi çeksin de diye kart sesli karıyı filme dahil etmedilerse, ben de bir şey bilmiyorum.

tashih:

-- spoiler --

samantha da tam dijital orospu çıktı ha. 8316 kişiyle daha konuşup 641'iyle aşk yaşıyormuş lan karı.

-- spoiler --
zazaca da eşek anlamına gelen söz.
son zamanlarda izlenebilecek en güzel filmlerden bir tanesidir. spike jonze'nin yazıp yönettiği her'ü beğenmemek bana kalırsa küçük çapta aymazlıktır. hiçbir şeyi sevmiyorsan renkleri sev.
http://oznurdogan.com/2014/08/08/her-ask/
insanların ilişkilerden , birbirini anlamaktan uzaklaşmasının teknolojiyle birleşimi işte size bu dramı getiriyor.Birbirlerinden haz almayan ve birbirlerine karşı tahammülsüz olan insan nesli ;kaynağı istediği anda yollayabileceği ve her halükarda anlayışlı olacak şekilden biçimden uzak yapay zekada buluyor.Tabi bu işletim sisteminin öncelikli amacı insanın hayatını kolaylaştırmak ;fakat filmin bir yerinde samantha diyor ki 8000 kişiyle konuşuyorum 800üyle aşk yaşıyorum yani insanlar sosyalliğe aç , hayatlarındaki temel eksik temel problem kendilerini anlayacak , hoş duygular yaşayacak, yaşatacak bir insan hal böyle olunca amaç dışı kullanılıyor işletim sistemi.Filmin bir yarısında "ne kadar saçma bilgisayarla adamın aşkını izliyoruz" desekte aslında hepimiz filmdeki gerginliği,dramı yaşadık. Hepimizin şu hayatta samanthalara ihtiyacı var yargılamadan bizi dinleyecek bizi anlamaya çalışacak yeri gelecek sırdaşımız olacak , yeri gelecek arkamızı toplayacak hayatımızı güzelleştirmeye çalışacak yeri gelecek başımızı güvenle yaslayabilicez. işte bu kişiye büyüdüğümüzden beri ihtiyaç duyuyoruz küçükken annemizin doldurduğu bu boşluk toplum nezdinde dolacak gibi de gözükmüyor ama siz yinede insanları sevin ,yargılamadan anlayışla ve sabırla dinlemeye çabalayın belki tanrı bu çabanızı onurlandırmak için size de bir samantha gönderir.
black mirror'un uzun metrajlı olanı. black mirror'da işlenen konuyu daha uzun ve daha sıkıcı hale getirmişler. bağımsız düşünüldüğünde oldukça başarılı ancak elimizin altında böyle bir örnek varken, aynı konuyu aynı biçimde sunduktan sonra ne gerek vardı dedirtmiştir.
bir nevi uzun mesafe ilişkisini anlatan film, tabi bundan daha derin şeyleri de anlatıyor, izlenir.
işletim sistemiyle aşk yaşayan bir adamın hikayesi.
çok garip bir film ciddi anlamda,uzak mesafe ilişkilerine göz kırpan,çoğu yerde yok artık dedirten,bazen gerçek olmayacak kadar kurgusal bazen de o kadar gerçek cümlelerle sizi kalbinizden vuran bir film.teknoloji çağındaki ilişkileri de çok iyi özetlemiş özüne bakılırsa.ilk başlarda evliliğini bitirmiş,kimseye bağlanamayan,ne istediğini daha kendisi bile bilmeyen ana karakterimizi daha sonra daha dokunmadan sırılsıklam aşık olan bir adam olarak görüyoruz. fazlasıyla ilginç ve bağımsız bir film.izlenmeye değer.
Joaquin Phoenix'in en iyi oyunculuk çıkardığı, duygusallık açısından yetersiz olanların kesinlikle uzak durması gereken filmdir. Herkesin izleyebileceği Türden bir film değildir. Imdb üzerinden aldığı puanı tamamı ile hak etmektedir. Verdiği Yanlızlık hissi tuhaf hissetmemizi sağlar.
almanca ileri veya buraya.
bilgisayarla aşk diye bayağı bir şekilde özetlense de aslında modern zamanda ilişkiler üzerine bir filmdir. modern insanın bitmek bilmez doyumsuzluğu nedeniyle her gün başka bir insana dönüşmesi anlatılmaktadır. korkutucu derecede gerçekçi saptamalar içermektedir...
Tamamı ile overrated olarak kalmış bir filmdir. Günümüzde bir çoğumuzun yaşadığı ve ilerki zamanlarda yaşamamız muhtemel olan bir aşk şeklini gözler önüne sermiştir. Çok büyük beklenti olmadan ilk izleyişte güzel geliyor ama sonra tekrar tekrar izleme isteği doğuruyor. Arşivinizde yer açın bu film için !
best writing, original screenplay oscar'ını almış, Joaquin Phoenix'in baş rolde döktürdüğü, 2013 yapımı film.

--spoiler--
ilk olarak teknik detaylardan bahsetmek istiyorum. bir filmde seçilen renkler, kıyafetler, çevre, yardımcı oyuncular, müzikler bu kadar mı güzel olabilir? benim açımdan hepsi ayrı ayrı inanılmazdı. özellikle seçilen renkler ve müzikler beni benden aldı, hala uzun yolculuklarımda filmin soundtracklerini dinleyip camdan dışarıyı izliyorum. ayrıca sahne çekimleri, kamera açıları, küçük detaylar bunlar hep emek ve uzun süren planlama gerektiren şeyler. gerçekten çok güzel bir tarz yakalamıştı film. izlediğim dönemde gönlümü fethetmişti bu konularda.

filmin konusuna gelecek olursak... işletim sistemine aşık olan bir adam, tamam zaten bunu herkes biliyor fakat aslında anlatılmak istenenin bu olduğunu düşünmüyorum. ben bu filmin uzun mesafe ilişkilerini de bu kadar deştiğini düşünmüyorum. filmin deştiği metin, teknolojinin gelişmesi ile birlikte artan insan yalnızlığı. theodore, inanılmaz ağır bir bunalımın içinde. düşünsenize çocukluk aşkınız ve aynı zamanda eşiniz olan insanla ayrılmışsınız, üzerine yaptığınız iş başka insanların mutlu günlerine küçük mektuplar yazmak. bu depresyon durumundan onu kurtarabilecek kimse yok çevresinde, ev ile iş arasında git gel yapıyor başka hiçbir şey yapmadan. sokakta gezen hiçbir insan böyle bir adamla ilişki yaşamak istemez. insanlar sağlıklı insanlarla ilişki yaşamak ister. bu yüzden sosyal medya'da her fotoğrafı gülüp eğlenerek olan insanlar, böyle olmayan insanlardan daha fazla ilişki yaşar. ha bu ilişkiler ne kadar sağlıklıdır, sürekli bir yalanı yaşamak mıdır? bu şu an ki konumuz değil. konuya geri dönelim; theodore, böyle bir durumda iken kendisi ile koşulsuz şartsız ilgilenebilecek bir "şey" ile tanışıyor. o da samantha. işte bu nokta benim için çok önemliydi, çünkü theodore kendisinden sıkılmayacak ve egosunu theodore'un egosundan öne koymayacak birisi ile konuşmaya başlıyor. böylece iyileşme sürecine giriyor.

iyileşme sürecinde, kodlardan oluştuğunu bilmesine rağmen aşık olabileceği bir şey var ortada. buradan sonrasında çevrede ki insanların görüşleri etkilemişti beni biraz. insanlar kolay bir şekilde, işletim sistemi ile olan ilişkileri kabul etme eğilimindeler. bunun bir önce ki ayağı, uzak mesafe ilişkisiydi. hiç tanımadığın, koklamadığın, dokunmadığın bir insanla ilişki yaşamaktı. peki bu aşk mıydı? buna karşı çıkanlar olabilir pek tabii ama bence değildi. çünkü aşk kimyasal bir olay, hiçbir etkileşim olmadan bu kimya nasıl olabilir ki? bence bu sadece beyinde ki dopamin artışına bağlı olan bağımlılık durumu. kendini birisi ile konuşurken mutlu hissedersin ve tekrar konuşmak istersin. sadece bu. filme geri dönersek... insanların bir önce ki nesilde internetin yaygınlaşması ile hızlı bir şekilde kabul edip, hayatına soktuğu uzak mesafe ilişkileri gibi; işletim sistemleri ile olan ilişkide hızlıca kabul edilir bir hal alıyordu. tek eksik olan şey ilişkilerin derinliği oluyor bu tarz durumlarda. ya telefonun ya da ekranın diğer ucunda ki kişi senin istediğin kişi olmaya çalışıyor, kendisi olmak yerine.

bunu aslında çevremizde de görebiliriz. ilişkiler eski derinliklerinde değil, insanlar basma kalıp kriterler yaratıp sadece onlara uyan insanlarla birlikte olmaya çalışıyorlar. çoğu insanda bu basma kalıp kriterlere uydurmaya çalışıyor kendisini. sokağa çıkın bakın, o kadar çok aynı tipte insan görebilirsiniz ki. diğer gün baktığınızda hangisi hangisi seçemezsiniz bile. bu insanlar aslında kim, ne olmaya çalışıyorlar asla bilemeyiz. çünkü onlar günün koşullarında kendilerine eş bulabilmek için, kendileri olmayı bırakmış insanlar...
--spoiler--

velhasıl kelam, film ilk izlediğimde beni kendine hayran bırakmıştı. ikinci defa izletti kendisini. kesinlikle izlemenizi önerdiğim bir film, gerek konu gerekse teknik detaylar itibarı ile.
aşk'ın sadece kadın erkek arasında olmayacağını anlatıyor biraz. bu filmi beğenen bir homofobik bulamayız zannedersem. homoseksüellik veya diğer cinsel yönelimler bundan daha enteresan değil.
Ing. Onun
dün izlediğim ve umarım insanoğlu böyle yokluk çekmez dediğim film.
Arada aklıma gelen film.
imkansız ama bi o kadar da aşk gibi aşkların filmi bu.
Az önce çaresizce " siri " ile dertleşmeye çalışırken aklıma gelen film. Bir yandan keşke orada ki kadar akıllı bir program olsa da derleşebilseydim derken bir yandan da durumumun traji-komikliğiyle karşı karşıya kaldım.