bugün

esinden bosanmak uzere olan agır depresyondaki bir adamın sezgileri de olan gelismis bir isletim sistemindeki kadınla aşk yasayısını konu alan leziz film.

----------------------spoiler-------------------------------------

simdi gelismis isletim sistemi olan kadın bizim adamı dinliyor, anlıyor, paylasıyorlar. sanal seks bile yapıyorlar oyle soyleyeyim. adam cok mutlu. gezmeye gidiyor paso kadınla konusuyor. sanki o da yanındaymıs gibi. kadın muzikler besteliyor adam icin, adama dinletiyor. kadın adamın eski esi olmak uzere olan kadınla hikayelerini dinliyor. eski esi olmak uzere olan kadınla beraber buyumusler. birbirlerinden cok farklılarmıs ama hep ortak begenilerde bulusurlarmıs. zamanla birbirlerine ayak uydura uydura kendi dunyalarını yaratmıslar iki kisilik. ama sonra kavgalar cıkmıs, bosanmaya karar vermisler.

velhasılı yaklasık bir sene sonra ayrılıklarından bosanma kagıtlarını imzalamak icin bulusuyorlar eski esle.
eski es hayatında kimse var mı diye soruyor. bizimki de bir bilgisayar programı kadınla ask yasadıgını ve onun duyguları oldugunu soyluyor.
bizim eski es sinirle cıldırıyor. gercek duygularla basa cıkmadın, benle bosanıyorsun ve simdi bir bilgisayar programıyla mısın diye bagırıyor cagırıyor, basıyor gidiyor.
bizimki bunun ustune napıyorum ben hakkaten, bir yazılımla ask yasıyorum diye bunalıma giriyor. yazılıma soguk yapmaya baslıyor.
derken bizim adamın kankası olan kız arkadasına durumu anlatıyor.
kız diyor ki:
-keyifli vakit gecirmek istiyorum. mutlu olmak istiyorum. senin de keyfin onla yerinde gozukuyordu. gercek bir aşk degil mi sence?
-bilmiyorum. sence?
-ben de bilmiyorum. iliskiyi yasayan ben degilim ki.

ordan adam tekrar aydınlanma yasıyor. yazılım olan kadına asık. yazılım olan kadın da ona asık.
baska bir yazarın dedigi gibi: yapay olanın nerde baslayıp nerde bittigini ve gercek olanın nerde baslayıp nerde bittigini en iyi sen biliyorsun.

velhasılı bulutların ustunde adam yazılım olan kadınla. beraber guluyorlar, saatlerce sohbetler ediyorlar, birbirlerini diniyorlar, ikisi de dunyaya cok meraklılar.

ve bizim yazılım bir gun baska bir sisteme gecmesi gerektigini ve bu sistemdeki isinin bitttigini soyluyor:
-benim tek askım sendin. bunu simdi daha iyi anlıyorum. bir gun gittigim yere gelirsen, bul beni.
boyle gidiyor yazılım.

adam dusunuyor dusunuyor ve eski esine bir mektup yazıyor:

"sevgili catherine,
dunyanın neresinde oldugunu ve hayatın seni neye donusturdugunu bilmiyorum.
ama sen her zaman benim bir parcam olacaksın. senden bir parca her zaman bende olacak.
cunku biz beraber buyuduk.
kendine iyi bak. sevgiler."
joaquin phoenix abimizin oyunculuğuyla döktürdüğü filmlerden. Ayrıca yer yer insan olma halleri ve ilişkiler üzerine kafa da yorduruyor. Bu arada: (bkz: #46874704)
" Seninle sevişen her kadın biraz rol yapıyordur. "
spoiler
Bir düşünceye hallenmeyi konu alan film. Evet düşünceyle zkiş.
spoiler
Gerçek bir ilişkinin sorumluluklarını taşıyamayıp sanal, kendi kafasında kurgulayıp temellendirdiği hayali bir tiple sevgili olan bir sapın hikayesidir. Hiçbir numarası yoktur, şöyle harika böyle mükemmel diyenlere aldırış etmeyin. Adamın karısı bile garsona 'Bu benim kocam. Boşanmak üzereyiz. Kendisi benimle başa çıkamadı, şimdi de gitmiş laptopuna aşık olmuş.' diyor. konu budur.
En sevdiğim filmler listesinde ilk aklıma gelenlerden biridir.

Hele o şarkı... the moon song. Filme nasıl yakışmış, nasıl güzel söylemişlerdir.
Pek bir numarası olmayan film.

--spoiler--
işletim sistemiyle aşk yaşamak ne ya. Bir de acısını çekiyor filan, psikoloji bozar.
--spoiler--

Sıkıcı geçen, gereksiz yapım. Yarıda bırakmak istemediğim için sonuna kadar izledim. işkence gibi bir şeydi.*
(bkz: nasılsın siri aşkım)
Bok gibi film. Ne bilimkurgu ne romantizm bana göre zaten lakin bi arkadaşın ısrarı üzerine izledim. Yok efenim gidilatımızmış, yok gitgide yalnızlaşıyormuşuz. Eyvallah da bu film vermedi bunu bana, hissetmedim yani. Haaa sonuç olarak siri ye bi alarm kurdurtuyordum onu da yapmam gari. Orospu siri.
gerçek yaşamda aşk hayatı pek iyi gitmeyen ve boşanmanın eşiğine gelen Theodore 'un, piyasaya yeni çıkan yapay zeka yazılımı ( Samantha) ile tanışıp, o programla arasında bir bağ kurmasını konu alan filmdir.

film belki de yakın bir gelecekte insanı bekleyen bir iletişim biçimini ve sorunlarını güzelce irdeleyip yansıtmış. üstelik Samantha'nın yaşamı ve benliği sorgulaması da -pek fazla derinlemesine olmasa da- yerindeydi filmde.

meraklısına tavsiye olunur.
Uyku sıkıntısı çekenlerin derdine derman olacak bir film. 2 saat kadar bir süre joaquin phoenixin yüzünü seyrediyor ve saçma sapan bir diyalog dinliyorsunuz. Tek güzel olan şey sadece doğa içerikli sahnelerin etkileyici olması onun haricinde 2 saat 2 yıl gibi geliyor bu imdb puanına sahip olmasını sağlayan insanların aklına şaşıyorum
Uzun lafın kısası o kadar prodüksiyona yazık olmuş.
Finalde Siri aşkı çok güzel açıklıyor. Efsane bir film.
2013 yapımı başyapıt. bu film ikili ilişkilerin hayat üzerine ne denli etkisi olabildiğini de sunuyor bize, bilimkurgu tarafı ise epey masum.

--spoiler--

"insanlar mutlu olmak istiyor" kalıbı bizim derdimiz bu iken, derdi "insan olmak" olan bir yazılımla birlikte olunca insan, elbette mutlu oluyor. çünkü sen bir insansın.:)

--spoiler--
spoiler içerse de bu filmin etkisi spoilerden bağımsız olduğu için okuyabilirsiniz.

Charlie Kaufman ın being john malkovich ve adaptation gibi iki kült senaryosunu sinemaya aktaran spike jonse un yazıp yönettiği filmde Joaquin Phoenix , Amy Adams , Scarlett Johansson oynuyor.
ana karakter Theodore her modern insan gibi güvensizlik, eşini kıskanmak, onun değişmesinden, terketmesinden korkmak gibi dertlerden muzdarip. ayrıca çok ilginç de bir mesleği var adamın.
bu filmin verdiği tada en yakın lost in translation filmi vardı bir zamanlar.

çocukluk ve ergenliğini internetin olmadığı dönemlerde geçirmiş izleyiciler için farklı anlamları olan bir film. ilk bilgisayarla tanışmamız , ardından yıllar sonra internet diye ne işe yaradığını bilmediğimiz bir bilgisayar şeysinin dedikodusunu duymamız tam da ergenlik zamanlarımıza rastladı.
aslında yapay zekalı işletim sistemleriyle çoktan tanışmışız da haberimiz yokmuş. izlediğimiz bir çok çizgi film ve kara şimşek gibi yapımlarda kullanıcıyla interaktif iletişime geçen yapay zekalar vardı.
sonra bu senaryolar biraz karamsarlaştı. james cameron un bir kabusundan yola çıkarak yazdığı terminator filmi izleyicilerin teknolojiye bakışını; başımıza bir şey gelmese bari minvaline kadar taşıdı. gelecekten gelen bir adam ,adamın peşinde bir android, bu androidin kopan kolu sayesinde yeni bir teknolojiyi keşfeden bir bilim adamı olaylar olaylar. kendi kuyruğunu yiyerek beslenen yılan gibi bir senaryo . bir sonuç kendi nedenine neden olabilir mi sorusunu kafamıza ilk kazıyan film buydu. neyse konu çok dağılmasın bu tamamen farklı bir entry konusu.

tüm bu teknolojiye dair korku ve kara senaryolar hep insanoğlunun iktidar,can güvenliği,konfor , savaş, para vs.. kaygılarını işler. peki ya insani duygular?
internette bedenimizi ve hatta ismimizi kullanmadan daha cesur veya yüzsüz olduk. şu sözlük hayatımızın bile bu gelişmelerin bir parçası olduğu bir gerçek. siyasi , dini ve tüm insani meseleler hakkında kim kırılır kim üzülür demeden atıp tuttuk. hatta birilerini sevdik, nefret ve kavga ettik, farklı kültürleri yok saydık. internet bize bedava terapist koltuğu gibi geldi. aslında bu duygu bizlere daha internetten bihaher olduğumuz zamanlarda gazetelerin kuponla dağıttığı sanal bebek zımbırtısıyla sunuldu. yapay bir cihaza duyulan merhamet, sevgi , sorumluluk ve son noktada da bu filmde aşk veya ona benzeyen bir şey.
bu filmde de yıllarca beraber olduğu karısında ve çıktığı güzel kızlarda bulamadığı ilgiyi ve arkadaşlığı ve hatta aşkı bir işletim sisteminde bulan bir adamın hikayesi işleniyor. adam mağdur mu , bencil mi, salak mı, hassas mı karar vermek zor. ama şu gerçek ki tamamen kendi davranışlarımıza göre kendini geliştiren bir yapay zeka bile insanı mutlu etmeye yetmiyor.
özetle bu film teknolojinin hayatımızdaki yeri meselesinden çok farklı bir yerde duruyor. bir ders vermekten çok herkesin kendisini biraz sorgulamasına sebep oluyor. kafada soru ve ünlem işaretleri bırakıyor. şekillendirmeye çalışmadan, suçlamadan, ak kaşık rolü oynamadan, yaftalamadan sevdiklerimizi kabullenebiliyor muyuz? yoksa her şeyi yaşamak benim hakkım diyerek insanları buruşturup bırakıyor muyuz?

filmin atmosferi çok dingin. mekanlar temiz, insanlar saygılı. 2077 yılı newyorkunda geçiyordu sanırım. ama filmin çoğu sahnesi çinde çekilmiş. insanların giyimleri ve mekan tasarımları geleceğin dünyası saçmalığına girmeden gayet sade tasarlanmış. hatta pantolon kemerleri bile yok * mekan tasarımları nedense kırmızı ağırlıklı renklendirilmiş. zaman ilerledikçe nüfus artıyor ama insanlar yalnızlaşıyor, belki de her şey tek renge bürünmeye başlıyor.

görsel

I think anybody who falls in love is a freak. It's a crazy thing to do. It's kind of like a form of socially acceptable insanity.
Ara ara hatırladığım üzücü film. Insan olmak üstüne önemli bir çalışma.
Unutulmayacak bir filmdir. Bir kere izlemekle olmuyor hatta
Aşk (ingilizce özgün adıyla Her), yönetmenliğini ve senaristliğini Spike Jonze'un üstlendiği, romantik dram ve bilim kurgu türlerinde, 2013 yapımı Amerikan filmi. Başlıca rollerinde Joaquin Phoenix, Amy Adams, Rooney Mara, Olivia Wilde ve Scarlett Johansson'ın yer aldığı film; Phoenix'in canlandırdığı Theodore Twombly'nin, Johansson'ın seslendirdiği Samantha adlı yapay zekâya sahip bir işletim sistemine aşık olması ve ikili arasında yaşanan ilişkiyi konu alır.
izlenilesi film.
başrolünde herkesin olduğu film.
diyalogları derin film.
sonundaki müziği ile beni benden alan film..
windows ile çıkan bir adamı anlatan filmdir. anlamadığım şey 11 çıkarsa onunla çıkmak isterse 10 ne olacak?

şaka bir yana film aslında anlatılmak isteneni güzel bir konu ile kötü anlatan filmdir. yani ne bilim yürümemiş film. yine de 6,5/10.
ilk defa gözümden yaş süzüldü lan bi film izlerken. izleyin.
başrolün izleyiciye verildiği film. amaç zaten budur diyenler için bu filmde daha fazla olduğunu iddia edebilirim. bir tür sanat insan için mi yoksa sanat için mi tartışmasına benzer. gerek yok.

--spoiler--
teknolojinin insanı yalnızlaştırdığını düşünebilirsiniz. üç beş yıla bu da olur ben de isterdim herhalde diyebilirsiniz. yanından geçen yüzlerce insana dokunmak, iletişim kurmak yerine bir işletim sistemini tercih ettiği hatta ona aşık olduğu için theodore ya kızabilir, ona benzediğinizi düşünebilirsiniz. onu duygusal ya da fazla bencil bulabilirsiniz.. ha ben işletim sisteminin theodore nin ta kendisi olduğunu düşünüyorum o ayrı.
--spoiler--
Kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir. Izleyin. Deli bal gibi duygu kompleksi olusturacak sey yerine izleyinde hayal dunyaniz genişlesin.
Siri ile konuşurken istemsizce hatırladığım işletim sistemi.
filmin baş kahramanlarından olan işletim sisteminin adı os1'dir. (bkz: osbir)
insanların teknolojiye aşık olduklarını, ve içlerinde sevgi, aşk, tutku, saygı, güven gibi duyguların canlı insanlar tarafından çok fazla samimiyetsizliğe uğradığından teknolojiyi kendilerine arkadaş, sevgili, gibi gösteren bir aşk filmi.

--spoiler--
zannımca teknolojinin esiriyiz.

hiç kimse;

gerçekten sevmiyor;
gerçekten güvenmiyor;
gerçekten saygı duymuyor;
gerçekten bağlanmıyor;

bu duyguları yitirmiş, veya sahteliğine uğramış "her" insan, elbette kendini değerli hissettiği şeyler ile meşgul olacaktır.

bu çocuklar da bilgisayar oyunları;
gençler de sohbet odaları; vs vs dir.

insanlar iman'dan uzaklaşıp, allah'ın emi ve yasaklarını yerine getirmedikçe, güven, saygı, sevgi gibi duyguları yitirecek ve akabinde yalnızlık uçurumlarının ucunda kendini bulacaktır.

allah alayımızı ıslah etsin.
--spoiler--
Acı, boşluk, hüzün hissettiren iyi film. Tekrar izlemek istemekle beraber, o derin melankoliden korkmak arasında gel gitler yaşatır. J. Phoenix'in düşünceler içinde dalıp gitmeleri, terastan şehir manzaraları filan. Rahatsız edici bir başyapıt.