Emperyalizme darbe anayasaları ile eklemlenmiş tüsiad altında örgütlenmiş sabancı , koç gibi kapitalist ulusal taşeronların sermaye birikimlerini yoğun bir şekilde topladığı batı bölgesine bakıldığı taktirde ve doğu bölgesindeki ekonomik kalkınmanın aşiret ağalarına ve özelleştirmeler yoluyla popülist yöntemlerle yabancı sermayedarların inisiyatifine terkedildiği idrak edildiği taktirde aklı kıtların oturup üzerinde biraz düşündükten sonra yorum yapması gereken durumdur. Mevzu bahis konu koyunları dağdan atlayıp intihar eden çobana verilecek devlet yardımı değil ülkenin genelinde geçerli olacak tarımsal üretim için gerekli kooperatif sübvansiyonların ve coğrafi şartlardan kaynaklı yatırım sorunlarının mevcut terör sorunu ve bölge halkının kimlik ve kültürel baskılanma süreciyle birlikte incelenmesidir.
devlet insanlar tarafından kurulmuş soyut bir kavramdır. herkesin emeği ve vergisi vardır. devlette insanlardan aldığı güçle ayakta durmaktadır ve kendisini yaratan insanlara karşı sorumluluğu vardır. bunları yerine getirmek onun görevidir. yoksa beni ilgilendirmez siz hastane kurun yok zengin iş adamları okul yapsın mantığı bizi bu hale getirdi zaten başkaları elini taşın altına sokmuyor diye devlet beni ilgilendirmez diyemez dememeli. tam tersine ilk önce kendisi ilgilenmeli başkalarını teşvik etmeli. hiçbir vatandaş okul veya hastane yapmak zorunda değildir. bunu vatandaş yapacaksa devlete gerek yoktur zaten.bu yüzden devletten yardım beklemek en olağan şeydir. burda devletin herkese eşit davranması gerekir. diyarbakır a deniz gibi sözler saçma diyarbakır a yapılmayan deniz başkentte de yapılmıyor daha reel şeyler yapılabilir ama yeter ki istensin ama gerçekten istensin.
"bir şey beklemeyin" cümlesini çağrıştıran fakat arkasında çok şeylerin yüklü olduğu bir niteleme sözü.
daha çok özelleştirmelerin geri planında kullanıldı. Ana sorumluluk alanlarında yeterince çalışmayıp kaynakları çar çur eden ve birilerine peşkeş çeken devlet görevlilerinin ve sözcülerinin geliştirdiği kuram da denilebilir.
bir taraftan ormanların çıkar amaçlı yakılmasına seyirci kalacaksın, göz yumacaksın ,öte tarafta ağaç dikme kampanyaları örgütleyecek ve teşvik edeceksin.
bir taraftan silah sanayine bütçeni sonuna kadar açacak, öbür tarafta vergiden kaçırma, muaf tutma sözleriyle özel derslik yapılmasını teşvik edeceksin.
bunca silahın satılmasına göz yumacaksın, silahlar konuşunca da maganda suçlamasında bulunacaksın.
devletten bir şey bekleme dönemi evet ne yazıkki bitirilmiştir. Artık ne eğitimde, ne sağlıkta, ne sosyal hakların ve temel insan haklarının korunmasında, ne hukukun ve yargının bağımsız kalabilmesinde, ne güvenliği sağlayan kurumların tarafsız olabilmesinde ve ne de geleceğimizle ilgili hayal ve beklentilerimizde devletten bekleyeceğimiz bir şey kalmamış gibi gözüküyor.
ama problem, devletin hala vatandaşından vergisini vermesini, askerliğini yapmasını beklemesinde yatıyor gibi.
geleceğini göremeyenin, geleceği hakkında umudunu yitirenlerin devletide görmemesi ve istenilenlere uymaması gibi hazin bir sonuç bizi, daha doğrusu ne menem bir şey olduğu henüz anlaşılamamış, idrak edilememiş devleti ve devletçilerimizi bekliyor.
devlet adına hemen her şey yapıldı gibi. devlete ne gerek kaldı?
asıl kıyamet, devletin vatandaş etiketli fakat vatandaş olamamış kölelerinin bu durumu farkettiklerinde kopacaktır. Kıyamete 2 yıldan az kaldı biline.
tercih meselesidir, kimi devletler vatandaslarinin barinma sorununu cozmek icin ev dahi verirken, kimi devletlerde butun varliklarini ozellestirip, kamu hizmeti tanimini iyice daraltip isi piyasaya birakmayi tercih ederler. fakat nedense vatandas herseyi devletten bekleyemezken ; sanayiciler, is adamlari vb. herseyi devletten beklemeye devam ederler, sifir faizli krediler, ssk prim aflari,bedava araziler , vergi aflari vb. alarak devletten gecinmeye devam ederler. sonucta devletin verdigi hizmetin finansmaninin ana kaynagi toplanan vergiler oldugu icin ki, turkiye'de vergi toplamadaki adaletsizlik de ayri bir tartisma konusudur, vatandasin odedigi vergilerin karsiligini almasi en dogal hakkidir, en azindan guneydogu'daki yedi cocuklu babaya biz yardim edemeyebiliriz ama devlet yardim edebilir. eger devlet, adama bak yedi cocuk yapmis o zaman acliktan gebersin, diye bir politika uygularsa o zaman onunda sosyal sonuclarina butun vatandaslar olarak katlaniriz.
sanki devlet sosyalmiş gibi düşünülerek yapılan hata. her şey devletten beklenmez. yeri gelir bir komşu, yeri gelir bir manav, bir züccaciyeci, bir berber, bir kedi, bir kuş koşar yardıma. bu devlette doğmuş olmak senin sorunundur. devlet zorla çiftleşitirmemiştir ebevenleri. seni sınır dışı etmiyor olması bile lütuftur.
lan dur ama birde şu var bak şimdi
(bkz: ananı da al git)
çelişirim ben hep kendimle...
kocasının ve kendi aile bireylerinin ölüm tehditlerinden kaçan kadınların hayatlarını kurtarması için devlete sığınması da herşeyi devletten beklemektir.
maalesef son zamanlarda kocalar ve aileler bu konuda çok başarılı ve bir sıfır öndeler.
hem işsiz hem güçsüz hem fakir hem de 8 çocuk doğurmuş 9.ya hamile insanın söylemidir . devlet bunların hesabını vermek zorunda değil, allah bu beyni boşuna mı verdi ya kullanın demek mantıklıdır zanımca.
honolulu'dan takip ettiğim kadarıyla türkiye acaip bir memleket. mesela birisi çıkıp "her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şart yok" dese ana avarat sövüyorlar. devletin işi ne la diyorlar. ama diğer taraf devletten bir şey beklerse "bunlar da her şeyi devletten bekliyor" gibi güzide şakalar yapılıyor.
havasına suyuna taşına toprağına bin şaka feda yurduma.
Bir köpeğiniz olduğunu hayal edin. Onla oynarsınız, onla yatarsınız onla kalkarsınız. Mutfağa işediğinde başta tamam işer hayvan bu çişini tutacak hali yok dersiniz. Böyle olması gerek zaten diye düşünürsünüz. 1,2 iyidir ama milyonuncu kez temizleyince artık kızarsınız. Birbirinizi anlamazsınız. Birbirinizi dinlemezsiniz ama işte o şirin suratıyla bakınca yüzünüze anlayışla karşılarsınız.
Kısacası devlet köpek gibidir. iki taraf da birbirlerini anlamaya çalışır ama iletişim bir köpek ile bir insan arasındaki iletişimi geçmez.
bir kayserili, bir kürt ve bir de bizim temel bir trafik kazası geçirmişler. temel yarım saat sonra dirilmiş.
ahali: yahu temel nasıl oldu da dirildin geri?
temel: yahu orada bir rüşvetçi meleğe rastladık.
ahali: eee?
temel: bize "50 milyara vereni geri gönderirim" dedi.
ahali: ee diğerleri nerede?
temel: kayserili en son "25 olmaz mı?" diye soruyordu.
ahali: kürt?
temel: o da yattı yere "ben vermem devlet versin" diye tepiniyordu.
son derece mantıklı olandır.
neden? çünkü o devlet. bak bir daha söylüyorum, çünkü devlet.
bu devlet benim asgari ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef değil mi? evet, mükellef.
neden? çünkü o devlet.
anladınız mı koduğumun trolleri?
devlet.
götümdeki dondan, şeyime taktığım kondoma kadar, hem alırken hem de satarken vergi alıyorsa bu devlet, bakacak tabi bana.
devlet dediğin benim temsilcimdir. ben parayı veririm o da hizmet üretir benim için. ama türkiyede öyle bir sistem kurulmuştur ki devleti yücelttikçe yüceltmişler. şimdide böyle sikerler adamı işte. türkiye'de devlet anlayışı yoktur, hükümet anlayışı vardır. hükümetlerde ise , "çiftlik" anlayışı vardır.