şu anda içinde bulundugum ruh halidir. böyle zamanlarda anlarsınız elinizin kolunuzun ne kadar bağlı oldugunu. iş, aile, ev.. vs. gibi zorunluluk gibi görünüp sizi kuşatan ıvız zıvırlarla o kadar baglanmıssınızdır ki kacacak bir yer bulmak ne demek, kacmaya bile yeltenemezsiniz.
Insani, dogal bir istektir ve Ben tamda su an bu istegimi gerceklestiriyorum. nehrin kiyisinda bir hamaktan giriyorum bu entryyi. Su sesi, toprak kokusu. Uzun zamandir istedigim huzurdayim. Tesaduf o ki odamin adi da huzur odasi. Telefonum ve kitaplarim tek arkadasim. En buyuk sorunum karnimin hafiften acikiyor olmasi. Diger sorunlari almadim yanima. Kendimden kacmiyorum, aksine kendime donuyorum. Yasayamadigim yalnizligi yasiyorum. Hani su kalabalik icinde yasanan yalnizlik varya, ondan cok farkli bu. Fiziken, ruhen yasananilandan. Robot degil insan oldugumuzu hatirlatan turden olanindan. Kendimi ozlemisim...
bir sahil kasabasında tahta bir barakanın içinde telefon, internet, bilgisayar üçlemininden uzak, dünya ile alakayı kesme hayalidir. hep öyle denilirde, o hayata gerçekten mecbur kalınsa herkes en geç üç gün içinde şikayet ettiği o dünyayı yana yana aramaya başlar. çoğu zaman sadece refleks bir söylemdir bu bunalım halleri...
bir kaçış. hayatın karışıklığından ve ruhunun karanlığından kaçtığını düşünürken, bir süre sonra aslında kendinden kaçtığını itiraf edersin... yalnızlığa alışıp onu aldatmak istemezsin... nedensizce keyif duyarken, öğrenirsin ki artık sen de acıya bağışıklık kazananlardansın. yoksa ayakta kalamazdın...