gürültüsünden, görüntüsünden ziyade, başka başka hüzünler doğuran olay. iki, üç katlı evler yıkılıyor her gün, yerine kocaman binaların inşaatları başlıyor. "tak, tuk, tak", çok basit bir eylem var ortada.
ben bakıyorum inşaatlara,
inşaatlar seyrediyor gökyüzünü.
yüzüm asık son birkaç gündür, sebebi ne inşaatlar, ne de gürültü. gürültü dediğin her yerde var, birkaç odalı evim dahil. inşaat desen kafamdan eksik olmaz.
ailem hala endişeli, arkamdan bir takım işler çevrilmekte. belki sadece bir kuruntudur, benim yüreğimde biten. umurumda değil aslında ne arkadamdan çevrilen işler, ne de endişeli ailem.
seni düşünüyorum her aynaya baktığımda,
gözlerim boşluklara her daldığında.
küçük boylu ciddikaşıklar dönüyorlar semazen misali çaylı bardaklarda. ardından kahkahanın sesleri çarpmakta kalabalıkların arasında kulaklarıma. rahatsız oluyorum, "rahatsızım" diyorum kesiliyor kahkaha, gözler çevriliyor üstüme. demek ki ben de bağırmışım farkında olmadan. kınadığım şeye dönüşmüşüm 2000'li yılların boktanmarjinalleri gibi.
ne dört haneli yıllar aklımda ne de yıllanmış suratlar,
burnumu çekiyorum günlük azarını yemiş serseri öğrenci edasıyla.
sinir olmaya yer arar oldum, insanlar eskiyi hatırlamakta. "hatırlamakla anmak farklıdır." diyorum oradan çalmaya başlıyor siktiriboktan bir şarkı. iyice sinirlendim kaçmalıyım buradan.
gecenin bir saatinde geçer yersiz otomobil,
ardından havlamaya başlar itler "uyanın ulan allahsızlar!" dercesine.
ben seni düşünüyorum her gün, kaç gündür,
ne amaçlarım aklımda, ne isteklerim,
seni görmek ölüm provasından farksızdır bu günlerde,
oysa ben seninle de ölüyüm, sensiz de...
neticesini parçalayıp boğaziçi inşaatı yeni kazanmış yazarın 5 sene sonra neticesini tekrar parçalayacak olan durumdur. ben mezun olana kadar memlekette kulübe dikecek alan kalmayacak lan, bu ne iş!