psikolojik olarak gucsuz ve inancli insanlarin farkina varmamasi gereken gercek. boylesine bir bosluga dusus ve tutunacak bir dal bulamamak onlari cok korkutur. uzayin karanliginda sonsuza dek bilincli bir sekilde suruklenmek herkesin kaldirabilecegi bir sey degil.
Hayatı tiyatro olarak görüyorum, herkese bir şekilde rol biçilmiş bazısı oynamaya istekli bazısı umursamıyor.
Boş olması aslında kendi içinde harika bir özgürlük yaratıyor. Bir gün her şeyin biteceği ve bir daha hiç var olmayacağımı bilmek, tam şu anda ne yapıyorsam onu tam anlamıyla yapmam için bana gerekli rahatlığı ve değerlilik hissini sağlıyor.
bazen insana gelen duygudur, evet. ama güzel bir aktivite ile dağılabilir. yüzme, bisiklet sürme, dağ ya da deniz kenarı yürüyüşü. kendi üşengeçliğimize mazeret üretmezsek hayattan zevk alabiliriz.
Bahçeşehir gölete gidiyoruz bazen. Her tarafta alkollü mekanlar. Alkol sevmiyorum zaten de her mekandan da bir müzik sesi geliyor. Bir yandan mangal bir yandan balık kokusu geliyor. Yabancı uyruklu ailelerin dadıları çocuklarını parkta oynatıyor. En lüks arabalar park yerinde.
Çok düşünüyorum sahiden yaşıyor muyum? Diye. Yıllardır sinemaya bile gidemedim biliyor musunuz? Ne istediğimi düşünüyorum. Sonra göletin kenarına oturup ice tea içiyoruz. karşıda şarkılar söyleyerek rakı içen insanları izliyorum. Oğlum yerinde durmuyor yine gölete düşer diye oturamıyorum bile. Sonra eve dönüyoruz.
bana her şey hem boş hem de dolu gibi geliyor. aslında kimisi süper, lüks hayatlarda yaşarken kimisi gecekondusunda kalıyor. bu sabah 1999 depremini araştırdım. 18.373 ölü, 48.901 yaralı olmuş. bence bu düşünce hastalıklı değil -tabii depresyona girilmediği sürece- çok sağlıklı ve insanı rahatlatan bir düşüncedir.