ormanda yaşam adlı kitabında sadece toplum ve hükümeti eleştirmez; gazete okumanın abartılan bir iş olmasından, üniversitede alınan eğitimin fonksiyonel olmadığından, kıyafet- giyim takıntısından tutun da vejetarjenliğe hatta veganlığa övgü denilecek noktaya kadar birçok şey üzerine kafa yormuştur.
ciddi bir medeniyet eleştirisi getirmiştir. bu bakımdan thoreau, belki rousseau'dan sonra bir ilk... yaşamaya çalıştığı hayatla da medenî değerlere sırt çevirmeyi bilmiş bir insan...
görüşlerine katılmasanız bile, okunmaya değer birisidir thoreau!
son olarak şu sözü hep nazarımdadır ismini duyduğumda; "yeni kıyafetler gerektiren tüm işlerden kaçının."
Oysa çoğunluğun egemen olduğu bir yönetim hiçbir durumda doğruluk üstüne kurulamaz, insanların adaleti kavrayıp kaçınılmaz bulduğu durumda bile iyi ile kötünün ne olduğuna çoğunluğun değil de vicdanın karar verdiği bir yönetim olamaz mı?
Çoğunlukların yalnızca kestirmecilik kuralının uygulanabilir olduğu sorunlar konusunda karara vardıkları bir yönetim olamaz mı ?
Bir yurttaş vicdanını bir an olsun ya da bir parçacık bile olsun yasa koyucunun ellerine bırakmalı mıdır??
Doğruysa bu, her insanın bir vicdanı olmasına ne gerek var???
Bana kalırsa , önce insan olmalıyız ; kul olmak ,uyruk olmak sonra gelir.
yakından takip ettiğim bir sözlük yazarı dostum sayesinde tanıma şerefine nail olduğum yazar, internet üzerindeki içerik yetmeyince waldenı okumak istedim ama önce ideolajisini daha iyi öğrenmem gerektiğini düşündüm ve görseldeki eserle giriş yapmaya karar verdim.
1850'den sonra yazdığı yazdığı tabiat, insan hakları, ve devlet konularındaki fikirleri , gandi başta olmak üzere çok kişinin dünya düzenine getirdiği eleştirilere öncülük etmiş.
Ama bak!
insan kendi araçları için bir araç haline geldi.
Acıktığında bağımsız bir şekilde meyve koparan insan çiftçi ve bir ağacın altında barınmaya çalışan insansa kapıcı oldu.
Şimdi sadece geceleri kamp kuruyoruz, dünyaya yerleştik ve cenneti unuttuk.
"Her türlü oy verme işi,dama ya da tavla gibi doğru ve yanlışla ilgili bir tür kumardır;kişinin ahlakı hiçbir zaman çıkarın önüne geçmez.Doğruya oy vermek bile doğru uğrunda bir şey yapmak değildir.Akıllı bir insan doğruyu ne şansın merhametine bırakır, ne de çoğunluğun gücüyle üstün gelmesini ister."
sivil itaatsizlik kavramını iLk gündeme getiren kişidir...
1800 Lü * yıLLarda uyguLanan baş vergisini ödemediği için tutukLanmış ve hapse atıLmıştır.cezaevindeyken "resistance to civil government" adlı eserini yazmıştır.
ölü ozanlar derneği filminde adı sıkça geçen amerikalı düşünür.. sivil itaatsizlik kavramının temelinde yatan insandır.. walt whitman la benzeyen bir çok yönü vardır..
i went to the woods to live deliberately,
to front the facts of life,
to see if i could not learn
what it had to teach,
that i should not die
and learn that i had not lived
dizelerinin de sahibidir.. bunlar filmde* ölü ozanlar derneğinin her toplantısının açılışında okunan dizelerdir..