geçen askeriyeye gittim direk bu işin ne olduğunu anlattı bana yüzbaşım;
bir gün bunun yanına izmirden bir binbaşı gelmiş demiş ki: ben hem kürt hem aleviyim diyen ermenidir. bunlarda demişler aman öyle şey mi olur yok canım filan. sonra bana dedi ki yüzbaşım; yahu bu adam bunu 5 sene önce söylemişti biz daha yeni anladık bunların ermeni olduğunu. yani benim askeriyeden aldığım bilgi bu; bir insan hem kürt hem de alevi olamaz ben hem kürt'üm hem aleviyim diyen; ermenidir.
insanın kendi soyunu sopunu bilmemesidir.
ki bu durum ne yazık ki sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. bu hataya en fazla düşenler ise zaza'lardır.
şahsen ben karşımdaki "hem alevi hem kürdüm" diyorsa sırtımı döner giderim. muhatap dahi olmam. ta ki birşeyleri öğrenene, böyle bir durumun mümkün olmadığını idrak edene kadar...
saçmalıktır.
bir insan hem kürt hem alevi olamaz. alevilik türklüğe özgü bir felsefi akımdır. ama malesef bazı yobazların tarih boyunca kışkırtmaları ile türkmen aleviler uğradıkları baskı ve zulumler neticesinde kendilerini şia kürtlere daha yakın hissetmiş ve birçoğu da halihazırda kürtleşmiştir. ya da mahalle baskısı dolayısı ile kimliklerini kürt olarak açıklamışlardır.
işin ilginç yanı koca koca gazeteciler, düşün insanları da bu hataya sıklıkla düşüyor. "kürt alevi" kavramını kullanabiliyorlar.
örneğin birçok ünlü isim chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu'nu kürt alevi olarak kabul etmekte, o şekilde lanse etmeye çalışarak belli bir kesimin gözünde onun yok sayılmasına sebebiyet vermektedir.
tabii burada kabahat kendini kürt alevi olarak hisseden zümrede değil toplumbilmicilerdedir.
türkiye'nin etnik yapısı ile ilgili kaynak kabul edilebilecek bir eser ne yazık ki bulunmamaktadır.
işte bu yüzdendir ki birçok türkmen ve zaza alevi kendisini kürt olarak addetmekte, kürtlerin sayısı 15-20 milyon gibi sayılarla telaffuz edilmektedir.
hoş türklerde de durum farklı değildir.
araplaşmış ümmetçiler türklüğü kabul etmez, kendilerini islam ümmeti olarak görürler. sanki araplardan ne fayda gördülerse...
tarihsel, dinbilimsel ve antropolojik olarak mümkünatı olmayan durumun betimlenmesidir. Alevilik Curcan, Buhara ve Talkan katliamlarıyla Türkler'e karşı girişilen Gazve yağmalarına tepki olarak zorla müslüman edilen türk milletinin islamı tengricilik ile sentezlemesi durumudur.
Eğer bir kişi kürt ve alevi olduğunu iddia ediyor ise ya türk'tür, ya da tehcirden kaçan ermeni...
allah allah? bu "yan" takıları nereden geldi kuzum?
kabul, tunceli yöresinde pek çok türk aşiret'de var...kureyşan ocağı gibi...
ama geneli ermeni dönmesi.
ve bu ermeni dönmeleri kendilerini "kürt alevi" olarak tanımlamış ve bu saçmalığa birçok kişiyi inandırmış.
hayır salt benzerlik aşiret isimleri ile sınırlı kalsa yine ses çıkarmayacağım.
misal bu koçgiri aşiretlerinin önemli günlerinden gegant orucu(12 gün) ne tesadüftür ki ermenilerin 12 günlük orucu ile aynı döneme denk gelir.
işin gerçeği ise adamlar binlerce yıldır bu topraklarda...yani bizden önce gelmiş yerleşmişler.
bizanslılar bu koçgirilileri "paluliyan" olarak tanımlamış, hem de günümüzden 1400 sene önce.
--spoiler--
Anadolu halkının gerçekten Hıristiyan olmadan, kendisine Hıristiyan süsü vermesi Hıristiyan kilisesini tatmin etmedi. Katliamlar devam etti.
Gün geldi bıçak kemiğe dayandı. Miladi 836 yılında ortaya Carbeas adında bir kahraman çıktı ortaya. Eskişehir civarında Amorium kalesinin komutanıydı. Hıristiyanlar babasını katletmişlerdi. Beş bin kişilik ordusunu aldı Arguvan'a geldi orada bir şehir inşa etti. Daha sonra merkezini Divriği'ye taşıdı. Bizans'ın ve Ortodoks kilisesinin baskısından bunalmış halk onun etrafında toplandı. Carbeas'a en büyük katılım Kuzey Batı Dersim'den, Balu (Bugünkü Palu ve civarı) diyarından geldi.
Kuzey Batı Dersim bölgesinde aşiretler o çağda genel olarak "Balaki" aşiretleri olarak adlandırılıyorlardı. Bu nedenle bir konfederasyon halinde Carbeas'ın etrafında toplanan bu aşiretlere Araplar "Bayalika" adını verdiler. Onlar ise kendilerini Palu'lu anlamına gelen bir sözcükle tanımladılar "Paluikiyan"
Carbeas'ın çevresinde toplanan Paluikiyan'lar.Darda, zorda kaldıklarında dışarıya karşı Hıristiyanmış gibi davranıyorlar ve aradaki ses benzerliğinin ardına sığınarak, Aziz Paul'e ve Paulikiyan kilisesine bağlı olduklarını söylüyorlardı.
--spoiler--
hikayede geçen tarihi kişi carbeas ile bizim meşhur kahraman battal gazi'nin hikayeleri ne kadar da birbirine benziyor...
hikayeye devam;
--spoiler--
Carbeas etrafında toplanan kuvvetlerle Maciran'dan kalkarak Bizans içlerine uzanan çok sayıda akınlar düzenledi. Savunmasız, silahsız ve çaresiz halkı katletmeye kolaylığına alışmış Bizans orduları yerel halktan oluşmuş düzenli kuvvetler karşısında tutunamadılar. Büyük yenilgiler tattılar
Carbeas 863 yılında Ankara Savaşı'nda, bugün Hüseyingazi adı ile anılan tepenin sırtlarında Hakk'a yürüdü. Bedeni aynı yerde toprağa verildi. Carbeas'tan sonra topluluğun başına Chrysocheir (Kırısoçher) geçti. Krısoçher büyük bir kahramandı. Bizans imparatoru III. Michael'i Samsat önlerinde çok ağır yenilgiye uğrattı.
Bizans imparatorluk ordusu bu yenilgi ile adeta dağıldı. Eskişehir önlerinde bir başka Bizans ordusunu daha yendi. Chrysocheir Dersim'den Ege Denizi'ne kadar bütün Doğu Roma topraklarının tartışmasız egemeni oldu. Anadolu'nun önemli şehirleri Ankara, izmit, iznik ve izmir'i ele geçirdi.
Krisoçher 872 yılında bugünkü Seyitgazi ilçesinin yanı başındaki tepede Bizanslılarla yaptığı savaşta Hakk'a yürüdü.
Koçgiri'lilerin inşa ettikleri Divriği kalesi Bizans'a ve Hıristiyan Kilisesine karşı direnişini 873 yılına kadar sürdürdü. O yıl, Divriği merkezli büyük bir deprem oldu.
Bunu fırsat sayan yakınlardaki bir Bizans Ordusu, kaleye saldırdı. Koçgiri'liler, depremin yaralarını sarmakla meşgullerdi. Savaşacak, karşı koyacak durumda değillerdi. Direnme güçleri yoktu Kaçabilenler kaçtılar. Tutsak edilenlerin büyük bir bölümü Ortodoks askerler tarafından kılıçtan geçirildiler. Çaltı Çayı günlerce kızıl kan aktı. Bizanslılar biz kısım Koçgiri'liyi de Balkanlara sürdüler, burada zorunlu iskana tabii tuttular
Krısoçher'e bağlı konfederasyon onun zamanında ve ondan sonra onun adı ile anıldı; Kırısoçheri Konfederasyonu. Bu federasyonun adı Osmanlı kayıtlarına Koçkili, Koçkirlü olarak geçti.
Bu adlandırma zaman içinde evrile çevrile Koçgiri'ye dönüştü..
Koçgiri'lilerin kurduğu devletin başkenti Divriği idi.
Bu devletin ruhani merkezi ise Karahöyük (Bugünkü Hacı Bektaş,) mabediydi. Bu dergahın bulunduğu bölge de konfederasyonunun bir parçasıydı ve konfederasyona adını veren efsanevi komutanın ismi ile anılıyordu: Kırısoçheri
On ikinci yüzyıldan sonra Türkçe bölgede hakim dil haline geldi. Kırısoçheri adı da Türkçeleşti "Kırşehir" oldu.
Alevilerin destanlaştırarak toplumsal belleklerinin bir parçası haline getirdikleri Hüseyin Gazi ve Battal Gazi işte bu Koçgiri konfederasyonunun kurucusu ve komutanlarıdırlar. Onların gerçek isimleri Carbeas ve Chrysocheir'dir. http://www.forum-prinz.co...ssage_number=873&pid=
--spoiler--
artık gak geldi.
televizyon ekranlarında bile koca koca aydın(!) gazeteciler "kürt aleviler" tabirini kullanmıyor mu?
deli oluyorum.
aziz silvius aşkına. *
bırakın bu saçmalığı artık...
Türkmen aleviler eski türk inanışı şamanlıktan izler taşırken, Kürt aleviler eski iran dini zerdüştlükten izler taşırlar - Arap orduları saldırılarında dersim bölgesine hiç girememiştir, uzun yıllar sonucunda bu kürtler işgal edilmemek için tamam müslüman olduk demişler fakat eski inanışlarınıda tam olarak kaybetmemişlerdir, Türkmenlerle karışanlarıda çoktur ve türkmen aleviliğindende izler taşırlar, kürtçe konuşmlarına karşın dualarını Türkçe yaparlar.
lakin(!) duum öyle değil bence... karşılaştıklarım sonucu yanından kaçılması gereken durum, böyle adamlardan 1 yararlı faaliyet görmedim, tümden zararlı.
not: ben anlamam tarihi karmaşadan, böyle diyorlar, yanlıştır-doğrudur bilemem.