elflerin ve benzeri yaratıkların bir anın gazına gelip dünyayı ele geçirme planları dahilinde ilerleyen olayların gelişimi aktarılmakta. yönetmen guillermo del toro (panın labirenti) sayesinde filmin oldukça başarılı olacağı söylensede konu baştan garip. sürekli bir abd yancılığı ruslara ve almanlara kıllık milliyetçi şeytanın sol elimi olur arkadaşım diyesi geliyor insanın. beklenilip görülecek ihtiyatla editlenecektir.
tezgahlara dusmus film. orijinali henuz ortada yok.
--spoiler--
kirmizi nin kendini sorgulama sureci islenmis. biraz da aile durumlari var. rakibi konumundaki elf prensi onun aklini karistirmaya calisiyor. hollywood yuzeyselliginde islenmis olup, gayet eglenceli.
--spoiler--
elfleri gözümde bir anda düşüren filmdir.* filmde calan şarkı insanı ister istemez melodisiyle mutlu etmektedir. ayrıca şeytanın oğlunun bile hristiyan olduğu filmdir.
Fantastik bir film olmasından mütevellit izleyiverdim. Serinin bir önceki filmini izlemediğim için karakterler hakkında yorum uzun soluklu yapamasamda, *Görsel anlamda müthiş keyif veren, efektlerinin göze batmak yerine her daim hoş geldiği, içinde fantastik öğeleri bol bol barındıran, heyecanın her daim sürdüğü bir film. Hoş vakit geçirgeci.
Aynı zamanda alttan da mesaj vermiyor değil. Tercih yapmak zorunda kalsanız seçiminiz ne olurdu ?
Sevdiğiniz bir insan mı ? yoksa Dünyanın geri kalanı mı ?
elflerden başlayalım. prens elfimizin dövüş stili drizzt do'urden'den, babasını öldürüşü arthas'tan, elbette bi ilham kaynağı olucak tamam ama çok göze batıyo. mesela abe'de aynı c3po. sonra, şu troll pazarında bi jabbamsı bi şey var. sonra neymiş, creator guillermo del toro. şu lafı söylemekten dolayı huzursuzum ama hayalgücüne en çok güvendiğim yönetmenin klişe izler sürmesi 'lan bu ne be' dedirtiyor.
bu arada olumsuz bi hava oluşturmak istemem, ben filme 8.5 veririm, ve bu kadar fantastiklik tam olarak doyurmasa da beni bi sonraki film için iştahlandırır. dırdı. ve türün düşkünü olmayanları da sıkmayacak bir yapım, oldukça yüzeysel bir derinlik (yüzeysel derinlik, oha) ve eğlenceli diyaloglarla dikkati dağıtmıyo yine. bi de kesinlikle ilk yapıma üç beş basar, artık ne kadar elinden gelirse, basar ama. şu anki opsiyonları düşünürsek, wall-e'yi es geçerseniz bu filmi izleyin. fazla kafa yormadan izlemesi hoş güzel bi macera, sahneler zihni açar, hayalgücü skilline verirsiniz, olur bunlar.
unutmadan, filmdeki gazlı adamın ingiliz aksanını tanıdık bulabilirsiniz, bildiğiniz stewie o. Seth MacFarlane seslendirmiş, çok hoş, şahane. bi de ron perlman'i atladık ama o zaten biliyo, seviyoruz onu biz.
sanat yönetmeninin pan'ın labirenti'nden hemen sonra bu filmde de benzeri bir tiplemeyi filmin sonlarına doğru bizlere sunması kimi seyirciyi mutlu etti, kimisini de biraz düşündürdü. çizgiromanın orjinallerinde benzeri tiplemeler var. Ayrıca o kaotiklik içersinde küçük skeçlerden oluşmuş bir film havası vardı. Efektleri öyle çok harcamışlar ki filmdeki çocukça duruşu engellemek için pek uğraşılmamış.
ilk filminden daha çok beğendiğim film. bu sefer konu, senaryo, oyunculuk ve diğer öğeler tamamen birleşmiş. sıkmayan, göze batmayan, bittiğinde boşa zaman geçirdiğinizi düşünmeyeceğiniz, can't smile without you nun içinize işlediği bir film.*
guilermo del toro'nun yüzü suyu hürmetine izlediğim film. yani başka türlü bana "abi bunu izlersen süper kahraman olacaksın" deseler izlemem bu hellboy serisini...
lan bi kahraman bu kadar mı antipatik tipsiz olur ya. o yonttuğun boynuzlarına sıçayım!
ne la oyle anlamsız tripler! ben aslında hepiniz .mına korum da işte arada espri de yapmak istiyorum tarzında hareketler! bi de böyle kuuul gözükmeye çalışmıyor mu senin kasıntı havalarını sikiyim ben! sülalesinin gelmişinin geçmişin lan neyse birşey demiyorum!
oh be rahatladım biraz şimdi film hakkında yazabilirim.
bu filmin ilk filmden çok daha başarılı olduğunu söylemeliyim. ama nihayetinde bir hellboy filmi ne kadar güzel olabilir ki. neyse yukarıda ettik küfürleri gene başlamayacağım sövmeye...
del toro dedim başta. adam uçmuş gene. şu hellboy filminden bile bu kadar inanılmaz şeyler yapabiliyorsa ben the hobbit'i iyice iple çekmeye başladım arkadaş. sabredemeyeceğim bu gidişle 2011 e kadar. özellikle Prince Nuada, hellboy skiğine* yardım eden goblin ve kahin süperdi. karakter yaratmada ve fantezide sınır tanımadığını gene gösterdi del toro. tüm bu yaptığı güzellikler yüzünden sırf yönetmen hatrına bu filme puanımı veriyorum.
ortalamanın üzerinde bir görsel güzelliğe sahip film. filmin belkide en göze batan noktası olan dövüş koreografilerinde, hellboy neden altı yaşında bir veledi andırmaktadır? merak konusudur.
karakterlerin diyalogları ile gülümseten film. iyi ile kötü arasındaki çizgi ve hayatta yapılmak zorunda kalan seçimler başarıyla işlenmiş. fantastik sinema severlerin zevkle seyredeceği bir film olmuş. yalnız o kadar fantastik ögenin yanına makinavari yaratıklar pek yakışmamış.
del toro'nun el laberinto del fauno'dan sonra nasıl olur da böylesi ortalama altı bir film çektiği anlaşılamıyor tabi. zira, görsel anlamda yine tanıdık del toro performansını yakalamamıza karşın, hikaye bu görselliğin arasında kaybolup gitmiş sanki.
ayrıca, bu filmdeki yeni karakterlerden ölüm meleği, el laberinto del fauno'daki pale man'in çakması gibi geldi bana. ayıp guillermo, yakışıyo mu sana kendinden çalmak *
