1.sınıfa gidiyordum. akşam üzeri okuldan dönerken 5 yaşındaki kardeşim ''abi heidi başladı'' diye bağırarak ta kapıda karşılıyordu. tam eve geldiğim vakit, son 5 dakikası kalmış oluyordu. bir türlü baştan sona izleyememe rağmen çok seviyordum. dağ hayatı, ihtiyar dedesi, peter isimli arkadaşı, kulakları gözlerini kapatan köpeği, keçileri, göğe uzanan ağaçlar, uçsuz bucaksız yeşillikler.. sarp kayalıklar.. bütün bu güzellikler beni benden alıyor ve hayal dünyamda bambaşka alemlere dalmama vesile oluyordu.. şimdi olsa yine izlerim. heidi gidi günler be.
bizzat ailesi olmadığı için yıllarca teyzesi tarafından bakıldıktan sonra kendi dedesinin yanına bırakılan bir çocuk mu, yoksa ileri yaşı dolayısıyla gücü azalmış bir yaşlı adamın yanına basit ev ve kır bayır işlerini görmesi için bırakılan bir köle çocuk mu olduğunu anlayamadığım meşhur kız karakter.
her ne kadar basit bir çocuk hikayesi gibi görünse ve tv de hep neşeli şeyler çağrıştırıyor olsa da (gülen yüzler, yemyeşil kırlar dağlar) dönemin avrupasına ve mevcut kurumlarına dair derin anlamlar içeriyor aslında.
çocukken izleyince nolduğu pek anlaşılamayan hikayelerden biri,
Benim çocukluğumdan hatırladığım, bu anca dağda bayırda koşuyordu gülüp eğleniyordu. Arada bir de Peter'le fingirdeşiyordu.
Yakın zamanda 2015 yapımı filmini izledim,
Meğerse Heidi'nin hikayesi acıklı bir hikayeymiş. Valla yeni öğrendim, itiraf ediyorum.
Filme gelecek olursak, küçük kız pek güzel oynamış. Sahneler, doğa derseniz tam bir görsel şölen...
Anesi babası olmayan, teyzesi tarafından dedesinin başına kelimenin tam anlamıyla atılıp bırakılmış Heidi, Peter'in dişleri olmayan ve gözleri büyükannesini ziyaret ettikten sonra, dedesi ile birlikte fakirlik içinde yaşadığı klubeye dönerken
"Büyükanne hiç göremiyor. Hatta ekmek bile yiyemiyor. Biz çok şanslıyız değil mi dede" deyip sarıldığı sahne,
Nasıl desem, gözlerim doldu ya, böyle beklemediğim bir anda gelen ani tokat gibi...oturdum kendimi sorguladım resmen
heeey gidi hey dedim, şu kızdan ders al biraz....
Eski bir çizgi filmdir. Alp dağlarında geçer annesi ve babasını kaybeden heidi dedesinin yanına alp dağlarına taşınmıştır ve hikaye böyle başlar.
Yazarın hayatında derin izler bırakmıştır. Yazar 5 yaşında babasına gidip
- bizimde heidi gibi evimiz olsa keçi otlatsam demistir. Babasida yazlik almistir. iyi biseye sebep olan cizgi filmdir.
Heidi, isviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir ve onun çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun yarattığı utancın üzerinde koşuyor. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.
tipleri mümkün olduğunca orijinal versiyondakilere benzetmeye çalışarak 3 boyutlu tadında yeni bir versiyonunu yapmışlar. dün akşam zaplarken denk geldi.