bugün

hayvanların iletişlim dizgelerini dil olarak adlandırmak biraz aşırıya kaçmak olabilir. bunların çoğu soyutlama ve simgeleştirmeden yoksun ölçütlerdir ama gene de, bu tür sistemler için genellikle dil sözcüğü kullanılır.
hayvanların başvurdukları belirtkeler çok çeşitlidir. karıncalar antenlerini birbirlerine değdirirler; küçük memeliler burunlarını sürterler. kuşlarda ve memelilerde görsel belirtkeler çok önemlidir; kurt, kulaklarını oynatır; boğa, boynuzlarını yere sürter, vb. birçok hayvan topluluğunda akustik belirtkeler büyük önem taşır: kuşların ötüşleri ve cıvıltıları; memelilerin bağırtıları; bazı böceklerin ötüşleri.
çeşitli hayvanlarda kimyasal bir dilin varlığı saptanmıştır: bu dil ferormon ya da feromon denilen, bedenin dışına salgılanan hormonlara dayanır. en çok böceklerde rastlana bu durum, memelilerde de görülür; içlerinden birçoğu, kendi alanlarının sınırlarını salgı bezlerinin saldığı maddelerden yararlanarak saptarlar. balıkların da bir kimyasal dili olduğu ortaya çıkarılmıştır.
son yıllarda, araştırmalar, bu açıdan özellikle ileri bir evrim aşamasına ulaşmış üç hayvan tipinin(arılar, yunus balıkları, şempanzeler) dilleri üstünde yoğunlaştırılmış. avusturyalı karl von frisch yuvasına dönen işçi arının, bal topladığı çiçeğin ne kadar uzaklıkta bulunduğunu belirtmek için bir oynak dans yaptığını saptamıştır. yunus balıklarnın yaydıkları seslerle ilgili birçok araştırma da yapılmıştır. şempanzelerse, çıkardıkları seslerle, insanlara ne istediklerini aşağı yukarı kusursuz biçimde anlatmayı başarmaktadırlar.
Genellikle kırmızı pembe arası bir renktir. Ağızdan salya akar. Yalamaya ve tat almaya yarar. (bkz: farklı açılardan bakmak)
görsel