https://galeri.uludagsozluk.com/r/2018140/+
tam olarak bu fotoğraftır an için. salgın nedeniyle işsiz kalmış, çaresizlik içindeymiş ve üst geçidin parmaklıklarına önce urganı bağlamış sonra boynuna geçirip aşağı atmış kendini. gece gece çok şey sorgulattı bana.
en değerli hazinenin bile bir gün sana sırt çevirmesi kadar "hayatın acımasız olduğunun anlaşıldığı anlar" yoktur diye tahmin ediyorum. umarım hiç kimse bu duruma düşemez. aile HAYatın umut ışığıdır.
apartmanınızın giriş katında doğum yapmış anne kedinin yavrularını emzirebilmek için kapı girişinde sizi bekleyip sizinle beraber içeri daldığına, hem karnını hem yavrularını doyurmak için verdiği zorlu mücadeleye tanık olduğunuz an.
babaannemin ileri yaşı ve yürüme güçlüğü nedeniyle haftada birkaç gün bir kadın bakıyor. evi düzeltiyor, yemek yapıyor, banyo yaptırıyor ve gidiyor. kadının ellerinin parmakları eğilmiş.
"benim ellerim yıllarca soğuk sularla uğraşmaktan eklem romatizması oldu sızlıyor hep, ağrıyor zaten her tarafım." diyor. ama çalışmak zorunda, gariban işte.
bunlara şahit olduğunuz an.
sabırla beklersin susarsın sana sıra gelmesi için. o sıra sana hiç gelmez hep başkasına tanınmış zamanlar anlar hatta sözler vardır ama o zamanın o anın o sözlerin sırası sana hiç gelmez. işte o zaman anlarsın hayatın acımasız olduğunu. çünkü avazın çıktığı kadar bağırsan da kendini anlatamazsın dinletemezsin.
Bir yandan 16 yaşında olan kuzeninin mezarında dua okurken onunla yaşıt olan kuzeninin yanında seninle beraber dua okuması. Hayatımda hiç bir acının ağırlığını bu denli dile dökemem. inanın o kadar acımasız ki hayat...
en yakın arkadaşınız, onun bir başka arkadaşı ve siz aynı ortamdayken sizin konuşmanız sırasında o ikisinin bakışmasını yakalamak. dedikodunuzun çoktan yapıldığını farketmek. yine de susmak.
anneleri tarafından arabanın motoruna saklanmış üç yavru kedinin birinin ölmesi ve kalan hasta ve zayıf düşmüş iki yavruya kimsenin sahip çıkmaması sonucu, henüz yürüyemeyen bu yavruların da evde hali hazırda bir kedisi olan benim üstüme kalması.
neden ben de çoğu insanın yaptığı gibi öylece geçip gidemiyorum bazı durumlarda? hayat bile kime zor ve acımasız olması gerektiğini iyi biliyor.
Güçlüklere karşı tek başına olduğun zaman
Dara düşünce kimse yardım etmediği zaman
Karnın aç olunca bir çorba verenin olmadığı zaman
Küçük çocuklara tecavüz edilince elinden bir şey gelmediği zaman anlaşılır ki bu dünya acımasız.
"allah korusun", varlıktan, yokluğa, yoksulluğa düştüğün an.
Bir de zalim, sütü bozuk bir insanla evlendiğin zaman. (kadın, erkek fark ermez)
rabbim kötülerle karşılaştırmasın! amin.
Dün dışarıda yemek yerken, hemen ilerde çöpçü çocuğu görünce anladığım andır. Küçük küçük de olsa yardım edelim yardıma ihtiyacı olan hayatlara, en kötü halimizde bile olsak.
sevdiğin birinin gözünde gördüğünde mesela nefreti için eziliyor, eziliyorsun ya bakışlarıyla işte o an acımasızlaşıyor hayat, o kısacık an.
mesela bir annesin en basiti, dinin ırkın senin olsun. annesin, cennet ayaklarının altında. ama ne fayda. beklemekte olduğun şey oğlunun koluna taktığı gelininle salona girmesi değil ne yazık ki. beklediğin şey, oğlunun külleri. ah ne fena ama kim bilir insan olan bilir elbet. fakat yine o insan körpecik oğlunu öldürmüş, fırına atmış yanına 3 -5 kişiyi de koyup yakmış onu. külünü de sana parayla satmış. sen de minnet etmişsin, evlat diye sarıldığın külmüş kimin umrunda. çünkü hayat acımasız.
ya da mesela oturmuşsun soğuk kaldırıma, bazen cibilliyetsiz beş para etmez sahtekar insanlardan insaf dileyerek peçete satmaya çalışıyorsun. çünkü, biliyorsun insanlar acımasız ama hayat da acımasız ölmemelisin açlıktan.
belki üç belki dört yaşındasın, sokakta gülerek koşuyorsun, hayır hayır bu hikaye o değildi; baştan alıyorum, 3-5 yaşında varsın yoksun hadi taş çatlasın 7-8. mahalledeki arkadaşlarınla kovan topluyorsun. evet evet mermi kovanı. sonra birden bir bomba düşüyor yanı başınıza arkadaşların daha uzaktaymış meğer hemen senin yanına düşmüş bomba. yarı baygın annenin sana doğru koştuğunu görüyorsun. sonrası zaten karanlık, günler sonra açıyorsun gözünü ama bir şey eksik. hayır, insanlık değil; o hep eksikti. bu kez eksik olan tek bacağın. çünkü, hayat acımasız.
mesela, baban eve geç geliyor bazı geceler annen hiç uyumamış o vakite kadar zaten, baban sarhoş annen kırgın ve kızgın onların tartışmalarını dinliyorsun ninni niyetine bazı geceler. babanın anneni dövmesine kulaklarını tıkıyorsun, için ezilse de. çünkü, hayat acımasız.
bosnalı genç bir kızsın mesela, çok değil 16 yaşındasın, nedendir nasıldır hiç bilmeden bir savaşın ortasında kalıveriyorsun birden. defalarca tecavüze uğruyorsun aylarca belki de yaşadıklarını unutmaya çalışıyorsun mesela bitti diyorsun. tak... baban abin amcan dayın kurşuna diziliyor medeniyetin de el birliğiyle. işte o zaman anlıyorsun hayat acımasız.
gözleri kör bir adam, çağrı merkezinin köşesine oturmuş meydandaki yolda çikolata satıyor, insanlar aşşağılayarak bakıyor ona ama o onurlu biri oysa dilenedebilirdi ama dilenmiyor. fark etmez ya, dilense de dilenmese de hor görülüyor. o görmüyor ama ben görüyorum. çünkü, hayat acımasız.
ve daha birçoğu, hayat toz pembe değil. bazen kar beyaz bazen de zifiri karanlık ama inanın tozpembe değil. ve bir şey daha, yanlış olan bir şey daha var aslında hayat değil insanlar acımasız.