Geçen seneden beri sürekli olarak düşündüğüm şey bu. Öyle bir his ki, içini yeyip bitirir. Yapmak istediklerin ve yaptıkların makası her geçen gün daha fazla açılır. Böyle gözünün önünden geçip gider bazen istediğin şeyler, hayallerin. Sen sadece oturup izlersin.
Başkaları okulu bitirir siz bitirmesiniz, işe girerler, evlenir, çoluk çocuk sahibi olurlar ev araba, tatiller derken bunları sosyal medyada paylaşır. Örnek verilen komşu kızı, oğlu olur bunlar. Siz ise dönem olarak yapmanız gerekenleri hâlâ yapamamış daha kötüsü ne yapmak istediğinize bir türlü karar verememişsinizdir. Bu da içinizi kemirir.
Hani yarışta kestirme yola girersin, dikenlerin içinde cebelleşirken ''ulan geride mi kaldım acaba. herkesin gittiği yoldan mı gitseydim'' diye hissedersin ya. Tam öyleyim.
Bunu en çok ne zaman hissediyorum biliyormusun, bir şeylerden kaçarken hayattan kaçıyorum ya da o benden kaçıyor.Bilmiyorum kendime kaldığımda kaybettiğim hayat gözümde neye eş değer?
Şuan beyrut'ta bir yatakta uzanıp haftaya güney amerika'nın ilk durağı olarak brezilya'yA mı, şili'ye mi diye düşünmek varken; 4 yıldır yaşadığım erzurum'da sıradan bir gece daha yaşıyorum.
Dünyanın popüler, turistik değil de, daha ziyade lokal yerlerini gezip; birebir yaşayarak kültürlere, tarihe, binlerce kilometre uzaktaki günlük yaşamlara dokunabilmek varken yapamamak bu hissi yaşatıyor.
beş hayat görürsün, "kaçırdım lan hayatı" dersin, bir başka beş hayat görürsün haline şükredersin. her ikisi de lüzumsuz mukayeseler: aslolan "ne yapmak istiyorum ve yapmak istediklerim için ne yapıyorum" sorusunu kendine sormaktır. kaçırılan şey hayat değil, kişinin kendi kendisiyle yapmaya korktuğu, çekindiği ya da ürperdiği o samimi muhabbettir.
bunu yapmadıktan sonra histirip gitmekten gayrı bir yol yok zaten...
gelebilen histir. ama şöyle de düşünmek gerekir. evet bazen hayat bizi bir şeylerden kaçırır. fakat bu her zaman için iyi şeylerden kaçırmak değil, kötü şeylerden de kaçırabilir. her şerde bir hayır vardır olayı da buradan çıkar galiba. ben hep derim. hayatta iyi şeyler de hep üst üste gelebilir. ama işte insanoğluyuz her şeyim iyi gidiyor kesin bir bokluk çıkacak der, nazar değdirebiliriz. bir yerde şükürsüzlük olayı. bunları en çokta kendime söylemek istiyorum. kaçırmıyoruz ümidi kesmek yok. çünkü. kelebek kadar ömrümüz var, sevmek lazım hemen başlayalım.
bu korkuya haiz olan peyami safa şöyle der; görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.
Peyami safa bence gereksiz bir korku içinde çünkü; her şeyi yapmaya çalışmak insanın kişiliğine, iç alemine uymaz, zaten bunlara da yetişemez. insan öykündüğü şeyle mutlu olacağını sanır, mamafih bu bir yanılgıdan ibarettir. esasen, insan sadece kendi iç aleminde öz olanı bulmalı ve kendine yakışanı yapmalı...