hayattan soğumak

entry66 galeri1
    41.
  1. Nefes bile almak istememektir. Son zamanlarda da kendi ruh halim bunu yansıtıyor .
    0 ...
  2. 40.
  3. beşiktaş'ın nerdeyse hef hafta sebep olduğu durum.
    0 ...
  4. 39.
  5. amk sanki herkes anlaşmış beni hayattan soğutmak için çaba sarfediyor ama hiç çaktırmadan ince ince işleyerek, hiç durmayan bir makine gibi.
    0 ...
  6. 38.
  7. bazen bir insan, bazen bir okul, bazen bir işin sebebiyet verdiği her bünyenin mutlaka tattığı ruh halidir. en kötüsü de geçmeyen kronikleşmiş olanıdır. gelir geçerleri her insana lazım iken kalıcı olanları pek tavsiye edilmemektedir. yediğiniz yemeğin, içtiğiniz suyun tadı olmaz. yüreğiniz kapalı bir kafesteymişcesine nefes alamayan kuş gibi kalır...
    0 ...
  8. 37.
  9. kesinlikle sinirsel bir hastaliktir bu, asla kisinin elinde falan degil. nezle grip gibi gelir birkac gun aci cekersiniz sonrada iyilesirsiniz.
    0 ...
  10. 36.
  11. sevdiklerin tarafından kandırılmak, dualarının bir türlü kabul olmaması, hiçbir şeyin yolunda gitmemesi ve umudunu tamamen kaybetmen hayattan soğumak için başlıca nedenlerdir.
    0 ...
  12. 35.
  13. http://richkidsofinstagram.tumblr.com/

    harç parasını yatırma derdini yaşayıp üstüne bu siteyi görmektir. anasını sikeyim ya böyle adaletin.
    1 ...
  14. 34.
  15. uğruna savaş vereceğiniz dünyalık birşeyinizin olmaması...
    0 ...
  16. 33.
  17. her yerde el ele tutuşan sevgililer görmek sonra da kendi elinde bim poşeti olduğunun farkına varmak.
    1 ...
  18. 32.
  19. 40' ına merdiven dayamış bir insan olduğun halde hala kendi dilediğin yerde yaşayamadığını, bulunduğun yere sırf birileri öyle istedi diye geldiğini düşündükçe hissettiğin duygudur. kafama sıçayım dersin, kahredersin.
    0 ...
  20. 31.
  21. 4 sene emek verdigin insanın seni kaybettiğinde canavara dönüşmesi, huzursuz etmek için elinden geleni yapması... her yerde karşına çıkması nefes alacak fırsat bırakmaması... nasıl bir psikopatliktir? Beni hayattan soğutan gerçektir. Işte böyle bir şeydir.
    1 ...
  22. 30.
  23. yaşamaktan bıkmaktır... intihar etmek yerine, zaten ölü olduğunu kabullenmektir...

    ezik edebiyatı yapmayacağım... zaten durumun eziklikle alakası yok... ne hissediyorum bilmiyorum ama satırlara dökmek zor geliyor. yalnızlık eskiden sadece bir sıfat olarak geliyordu benim için... eskiden sadece etrafında kimsesi olmayan, tek başına olan anlamına geliyordu... ama yaşadıkça öğrendim ki; bir insanın etrafında ne kadar insan olursa olsun, aslında o yalnızdır... şu an itibarı ile, hayattan, monotonluktan, bana tarif edilen ve yapmam gerekenler söylenen bu hattan nefret ediyorum...

    samimi olmayan tiplerden nefret ediyorum...
    iki günü aynı şekilde bitirmekten nefret ediyorum...
    boş kaldığım anda ne yapacağımı bilmemekten nefret ediyorum...
    birilerinin bana -bize- nasıl yaşamam gerektiğini tarif etmesinden nefret ediyorum...
    hayatı evrelere bölüp, kısım kısım yaşamaktan nefret ediyorum...
    (emo değilim... zaten o o*rosp* çocuklarından da nefret ediyorum... s*k kafalılar... sanki çok şey yaşamışlar gibi bir de isyan ediyorlar... alayı döl israfı...)
    gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen siyasetçi piçlerden nefret ediyorum...
    götlerini sergilemek için bar bar gezen orospuları kayda alıp akşam bizlere sunan magazinci s*kiklerden de nefret ediyorum...
    güzel bir gün dilediğim zaman karşıma çıkan aksiliklerden nefret ediyorum...
    televizyonda karı ve koca arayan tiplerden nefret ediyorum...
    birilerinin gözlerimizi kapatıp bizi arkamızdan becermesinden nefret ediyorum....
    sistemin bir parçası olmaktan nefret ediyorum...
    televizyonda seksle uyutulan ve büyütülen nesilden nefret ediyorum...
    uslu bir çocuk olmadığım için göremediğim şirinlerden bile nefret ediyorum... g*t oğlanları...

    asıl mesele ne biliyor musun? bence hepsi kocaman bir saçmalık... bir çarkın içinde dönüp duruyoruz... her günümüz, bir diğer günümüzün makyajlanmış hali... ve benim günlerimin makyajı aktı... çok çirkin... çok şirret... çok yosma... cilveli bir hayat kadını gibi, her gün sıkılmadan altıma yatıyorlar günlerim... ve ben onlardan korunmak için hiç bir şey yapmıyorum... bana monotonluk bulaştırıyorlar... tedavisi olmayan bir hastalığın pençesine atıyorlar beni... sıradanlaşıyorum...

    aynaya bakmak artık kendimle yüzleşmek değil benim için... artık aynaya baktığımda gördüğüm tek şey; evriminin ortasında kayıp bir nesil...

    her gün sokağa çıkıp, tanımadığım, hiç tanımayacağım ve asla konuşmayacağım insanlarla kısa yolculuklar yapıyorum... hepsi kısa sürüyor... kısa cümlelerim gibi... ilişkilerimiz gibi... hayatımız gibi... hiç bakmıyorum bazılarının yüzüne... o insanların yüzünü hatırlamanın bana ne gibi bir faydası olabilir ki? kulak misafiri olduğum ve aklımda yarım kalan diyalogların bana ne faydası olabilir ki?

    dünya çok büyük değil... aslında bir toz tanesi kadar... bizler bu tanenin içinde araba, para, seks, uyuşturucu derdine düşmüş zerreleriz... ve bizden yapmamızı istenilenleri yapıyoruz...

    bu günüm ve yarınım aynı olacaksa, yarına çıkmanın bana ne faydası var?

    seni duyar gibiyim... "hayır dostum hayır... yeni günler yeni başlangıçlara gebe... hayat yaşamaya değer!" diyorsun...

    beni yanlış anlamayın... ben ölmek istemiyorum... artık bağımlısı olduğum bir şey var... onsuz yapamıyorum... her yerde onu arıyorum... sadece ufak bir miktarı için kanımı bile akıtırım... geceler boyu onun yokluğuyla krizlere giriyorum... bu bir uyuşturucu madde... ve aslında her yerde bulunabiliyor... adı 'umut' ... ve ben bir doz umut almadan, yeni güne başlayamıyorum... ayakta duramıyorum... nefes alamıyorum...

    umut, neslimizin en çok tükettiği uyuşturucu madde...

    ama ne olursa olsun;

    hayattan nefret ediyorum...
    2 ...
  24. 29.
  25. nedeni kendinizsiniz dir. beklentiler gerçekleşmeyince hayattan soğursunuz. durumun özeti budur.

    bu yüzden bundan sonra hiçbirşey den medet ummayın ki hayatınız renklensin...
    3 ...
  26. 28.
  27. çocuklar tahtadan yaptıkları oyuncak silahlarla oynuyorlardı. gruplara ayrılmışlar ve her biri farklı duvarları kendilerine sığınak yapmışlardı. biri yerinden çıkmış koşuyordu ki, diğer çocuklardan biri silahı ona doğrultup 'dan dan'; dedi ve 'öldün sen, çık oyundan' vurulan buna itiraz etti. ve ispat edilememesi sonucu çıkan küslük. işte tam olarak yaşadığımız şey bu: duvarın arkasına gizlenen tahta silahlı bir el durmadan bizi vuruyor. ölüyoruz, ama bunu ispat edemiyoruz. tam bu noktada yaşamla aramıza bir küslük giriyor.
    2 ...
  28. 27.
  29. planlar yaparsınız, hayaller kurarsınız, umut edersiniz ve birgün görürsünüz ki siz ne kadar planlar yaparsanız yapın, hayaller kurarsanız kurun hayat yine bildiğini okur. en acısı da sevdiğiniz birini aniden sizden alır ve tüm hayalleriniz yarım kalır halbu ki ihtiyacınız olan tek şey zamandır ve hayat size vermez o zamanı. o an soğursunuz işte hayattan. ne için çabalıyorum ki ben nasıl olsa yine bildiğini okuyacak hayat ve onu aldığı gibi bir gece aniden beni de alıcak ölüm. ne için yaşıyorum ki öyleyse ?
    2 ...
  30. 26.
  31. tam her şey iyi giderken, inanır mısınız hem de pazartesi pazartesi
    yeni aldığınız elmalı şampuanla duşunuz harika geçmiş, üzerine yediğiniz elma şekeri de kaymağı olmuştur, flört ediyor gibi gelen adamla da işler düzgün gibidir filan derken

    tam 'uyuma' vaktinde beyin dürtekler yandan yandan 'yahu bir facebook duvarına baksana' diye, bakmanla hayattan soğumak neymiş görürsün, adam sana olduğu gibi başka kızlarla da al takke ver külah
    cinnetlerden cinnet beğenip beynine söverek ve ceza olsun diye kabus istekleriyle uyursun,
    günaydın sabahın 8inde uyanmak, günaydın mikro iktisat.
    0 ...
  32. 25.
  33. her geçen gün daha da yaşadığım lanet olası şey.

    bazı olaylar karşısında lanet edip hayattan soğumaktır.
    3 ...
  34. 24.
  35. insanların yaptıklarını her izlediğimde bende meydana gelir.aşk yok derler yakınırlar,aşk bulurlar değer vermezler.para yok derler ağlarlar,en küçük bir harcamada hava basarlar.müzikten anlamaz, müzik yaparlar.insanlıktan anlamaz doktorluk yaparlar.bencillik yapıp,başkalarından yardım beklerler.kısaca insanlardan nefret ederken hayattan soğursun.
    3 ...
  36. 23.
  37. sevdiğim kadınla, tayyip erdoğanı aynı kare içinde gördüğüm an, bunlardan sadece bir tanesidir... *, *

    edit: çok eskidendi..
    2 ...
  38. 22.
  39. 21.
  40. 20.
  41. emek verdiğiniz bir dostun seni umursamadığı yahut sevginin,emeğin karşılığını vermediği anda gerçekleşir.
    1 ...
  42. 19.
  43. tamamen saplanmış gibi hissedip çıkmak için uğraşacak gücü bulamaz insan. kimsenin karışmasını istemez yalnızlığına da yalnız kalmak içten içe çürütür kalbini. ölmek bile bir son olmaz istediğini yaşayamadıktan sonra.
    yoksundur aslında yada değersiz hissedersin, belkide herkese sahtekar davranmışsındır şimdiye kadar ölüm bile korkutur ikisi arasında kalıp çözüm bulamadığında dışarıya sadece hayattan soğumak olarak çıkar bu içsel çöküntü.
    0 ...
  44. 18.
  45. an itibariyle içinde bulunduğum durumdur..
    taptığın insanın sana hiç güvenmediğini her fırsatta yüzüne vurduğu, gözüne soktuğu andır bu an..
    soğursun hayattan, kopar gidersin. bir de karşı taraf takmayınca otur kendi kendien küfür et, elinden gelenin en iyisini yapmak adına..
    1 ...
  46. 17.
  47. An itibari ile mevcut aracımı satılığa çıkarıp yeni bir araç arayışına girdiğimde karşıma çıkan maserati gran turismo'nun fiyatı beni bu hayattan soğuttu arkadaşım. Yok, şimdi bırakcam işi gücü yaw. Hani böyle bir arabaya binemeyeceksem, yaşasam ne!? çalışsam ne abicim...

    (bkz: Buyur, sende soğu)

    http://www.araba.com/2513...rati%20Gran%20Turismo?r=1
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük