evde yalnız olduğunuz bir pazar günü, havalandırmak için açtığınız pencereye konmuş, ürkek nazarlarla -güya- çaktırmadan sizi süzen bir güvercinle hasbihal etmek..
babanızla bir araya geldiğinizde sizin çocukluğunuza ait her güzel detayı tek tek size anlatmaya çalışması ve sizin tüm ailenizi bir arada gördüğünüz günleri anımsamanız ile yüzünüzde oluşan güzel bir tebessüm dünyalara bedel.
dedeniz merdivenlerden yuvarlanıp başını gözünü yardıktan sonra hastaneye yetiştirilip kafasındaki yarayı temizleyen daha küçücük temiz bir kız olan stajyer acil tıp teknisyeniyle olan diyaloğudur bu detay.
-kızım sen hangi köydensin??
-amca sen bilmezsin benim köyümü
hayatta her şeyden sadece biraz* haberi olan birinin size ders vermeye kalkması gerçekten gülümsetiyor.
neden mi? o insanı görünce ne kadar tam olduğunuzu anlıyor ve şükrediyorsunuz.
işte bu hayata dair insanı gülümseten bir detay.
uzaktan berberde boş olan tek koltuğa güneş vurduğunu görmek, sıcaktan geberme düşüncesi beyninizi sarmış bir şekilde kapıdan girerken içeride klima olduğunu farketmek...
o-yee!*
depresif bir halde, camdan dışarıyı seyrederken bir çocuk görmek ve o çocuğun size gülümseyerek el sallaması, akabinde de dinine, ırkına bakmamayı bilmenin keyfidir.
yer: 19 mayıs stadyumu
zaman: 2009-2010 sezonu ankaragücü-trabzonspor maçı sırası
takım müthiş oynuyor ama öyle böyle değil. golü de atmışız, 1-0 öndeyiz. taraftar her zamanki gibi mükemmel. bir anda 'caddelerde rüzgar aklımda maç var' isimli tezahüratı söylemeye başladık ama o kadar içten söylüyoruz ki 4 senedir falan söylemediğimiz bir tezahürat düşünün artık. bir anda minti başkan taraftar döndü. yüzündeki o kadar masum, o kadar mutlu bir ifade vardı ki, babasına akülü araba aldırmayı başarmış çocukta o denli bir ifade beliremez. 'işte bu! işte bu!' diye bağırmaya başladı. o anki yüz ifadesi, mimikleri falan görülmeye değerdi cidden. o tezahürat da şu şekilde;
caddelerde rüzgar aklımda maç var
gece yarısında eski taraftar
esrar çekiyorlar sessiz usulca
özlediğim başkent şimdi sahada...
niye söylemiyordunuz bunu onca yıldır derseniz şundan; özlediğimiz başkent onca yıldır hiç sahada olmamıştı da ondan.
alt komşumuzun henüz 1,5 yaşında olan çocuğu yeni yeni tuvalet alışkanlığı edinmeye başlıyor ve bu zaman zarfında garip davranışlar sergiliyor... kakasını yapacağı zaman bir yerlere saklanıyor, gözünü kaçırıyor ve annesi ona tuvalete gitmen gerek diye öğretmeye çalıştığı için işini bitirdikten sonra başını önüne eğiyor, utanıyor... geçen akşam bizzat izledim, kanepenin arkasına saklandı ve kaçamak bakışlar atarak beni güldürdü. o halleri utanma duygusunun en naif şekilde çocuklar tarafından yaşandığını gösterdi bana... zira büyürken bir yerlerde bırakıyoruz onu...