(bkz: kurulmuş en güzel türkçe kelimeler)
zaman sonra gelen edit: hay o gramerinin içine ediyim. seni okutan hocanın şarap çanağına... ulan kelime kurulur mu lan? lan sen nasıl edebiyat okudun lan? bu ne lan?
okuyucuya not: sizin de alacağınız olsun, insan uyarır di mi? özellikle bazılarınız. onlar ki hayatını türkçe'ye adamış... sözde.
Hayat ne garip! Vapurlar gibi. Ya iskele oluyorsun herhangi bir ülkenin kara sularına ait bir denizde yada bir vapur oluyorsun o karasularda bağıra çağıra bir karadan başka bir karaya. Ya bir vapur olup demirleyecek bir liman arıyorsun kendine ya da iskele olup sana demirleyecek bir vapuru bekliyorsun... iskele oluyorsun bir süre kadar, geliyor vapurlar ve tıpkı tanırının senin hayatında kalacak insanların ne kadar kalacaklarını çizdiği gibi zamanı geldiğinde gidiyor. insanlarda vapurlar gibi hayatta bir zaman aralığında gelip bir zaman aralığında gidiyorlar. insanları Tanrı getiriyor sana ve tanrı götürüyor, vapurları kaptanlar getirip kaptanlar götürüyor. Yada vapur oluyorsun işte… bir karadan başka bir karaya dolaşıp duruyorsun. Ben iskeleydim, hep o ülkeye ait o kara sularda bekledim. Çok vapurlar geldi geçti. Her vapur gittiğinde ben kapılarımı kapattım. Denizden rica ettim yanaştırmadı yeni vapurları. Sert sesli dalgalarını vurdu kıyılarıma, direklerim üşüdü. Ben kapattım kapılarımı. Gövdeme asılı traktör tekerlekleri ile dertleştim. Martılar kondu çatılarıma, zeminlerimde insanlar dolaştı, balıklar gıdıkladı temellerimi, midyeler yapıştı betonlarıma, yengeçler kıskaçladı temellerimi…Ben iskeleydim, martılarla çığlıklar attım kimse duymasın diye. Denizle beraber ağladım, camlarımdan akan yaşlar belli olmasın diye, bulutlara yalvardım her sabah çiğ düşürdü üzerime. Yağmurlar geçti üzerimden, fırtınalar boranlar koptu, ben kalkmadım yerimden. Bir vapur bekledim hep gelmesini düşledim, gelip demirlemesini…insanlar küstü bana vapurları yanaştırmadığım için kıyılarıma, ağzı şarap kokan bir sarhoş kucağımda uyudu, tinerciler kırdı kömür gözlerimin camlarını, yokuş aşağı inen bir fahişe kustu duvarlarıma, bir kadını vurdular en kuytu köşemde, kanlar içinde yığıldı yere…Yağmurdan rica ettim yıkadı camlarımı çatılarımı, denize yalvardım temizledi kıyılarımı ben hep o vapuru bekledim. Hiç beklemediğim, beklemek istemediğim bir anda deniz haber verdi bana, Oradan bir vapur kalktı, Oradan bir vapur, vakur…Gözlerim boğazı bekledi. Bir Aralık akşamında bir vapur boğazdan geçti, salınarak marmaraya girdi, bütün iskeleler onu gözledi. Rica ettim denize suları duruldu, buluta yalvardım üzerimden çekildi, güneş daha bir aydınlattı kıyılarımı, martılar üzerimde şarkılar söyledi. Vapur geldi yanaştı kıyılarıma, gövdeme asılı traktör tekerlekleri kuş tüyü bir yatağa uzatırcasına yaklaştırdı vapuru bana, vapur demirledi. Ne vapurlar gördü gözüm ondan sonra, hiç kızmadım göğsümde uyuyan şarapçıya, tinerciler gelmedi daha, ve yokuş aşağı inen fahişe kusmadı duvarlarıma, kimse küfür ederek geçmedi kıyılarımdan ve kimseyi vurmadılar köşelerimde. Bir öğlende sonra vapur gitti ve yeniden kapadım kapılarımı; Hayat ne garip dimi ? vapurlar falan !
Celalaettin Kandemir
hayat ne garip vapurlar filan
neredeydik beş sene önce, neredeyiz şimdi?
başladığımız noktadan çok uzakta,
ama başladığımız noktanın özlemi dolu
içimiz bir çocuk yüreği gibi adeta...
hayat ne garip vapurlar filan,
ne kadar çabuk geçiyor,
zaman. durdurmak ne mümkün?
belki yavaşlatırız umuduyla,
tutunuyoruz hayata bir köşesinden.
hayat ne garip vapurlar filan,
iskeledeki sen, vapurdaki ben,
sonra vapurda sen, iskelede ben,
martılar bile gülüyor belki,
aşk hayatın adeta can simidi.
hayat ne garip vapurlar filan,
yavşak ve kahpe belki,
ama yine de yaşıyor insan.
hayatı, hiç bitmeyecek gibi.
sessiz, sakin ve dingin.
hayat ne garip vapurlar filan,
anlamsız, bir o kadar da kirli.
kararı vereceksin artık,
iskelede misin yoksa gemide mi?
kendi benliğindedir seni kurtaracak can simidi...