-sokaklarda oynayan çocuklar
-gece yarıları televizyonda belgesel verilmesi(artık iğrenç yarışmalar war)
-saf mutluluğun verdiği yeterlilik
-bakkallarda her cips paketini mıncıklayıp taso arayan veletler
-cep telefonu olmadan yani sorumsuzca kimsenin seni arayıp nerde olduğunu soramadan yanlız halde gezmek
-arabasız sokaklar
-cidden eski bayramlar
-tsubasa
ve şimdi aklıma gelen herşey
(bkz: hüzünlü fon müziği etkisinde entry girmek)
(bkz: bu kalp seni unutur mu)
insanlık, insan sevgisi. dünya giderek o kadar iğrenç bir hal alıyorki, insanların birbirine karşı olan saygılarından geçtim, sevgileri bile kalmadı. tarfikte yol vermedi diye adam boğazlar olduk.
ilişkiler.
teknolojinin hayvani bir hızla gelişmeye devam etmesi ile ve internetin hayatımızda bu denli önemli bir yer teşkil etmesi ile gittikçe kendimizi kendimize kapıyoruz.
hani güzel, teknoloji gelişiyor, iletişim olanakları artıyor, lakin ben hala cuma okul cıkısı, "cumartesi öğlen şu saatte buluşuyoruz" sözünden sonra bir daha arama veya aranma gereksinimi duymadan dostlarımla buluşmayı özledim.
önce cocukluktaki masumiyet sonra genclikteki heyecen , cılgınlık enerji , olgunlukta hayat kavgası , evlilikte mutluluk , cocugumuzu büyüttügümüz yıllar , torunumuzla oynadıgımız oyunlar ve en sonunda yavas yavas cıkıp giden nefesimiz.