Kurulan hayallerin, duygulara olan açlığın, beklentilerin farklılığı kişiye göre değişiyor. Her şeyi geçelim, insanın kurduğu hayaller bile nevilerden meydana gelir. Doğaüstü, gerçekliğe uymayan ve insan olmanın dışında yasalar gerektirenleri vardır. Tam tersi, var olan ihtimaller içerisinde beğendiğimiz senaryomsu hülyalar da vardır. Gerçekliğin dışındakilere yapacak bir şey yok. O yüzden olabilme ihtimali taşıyanlar üzerinden konuşacağım.
Çocukluğumdan beri kurduğum türlü hayalleri hatırlayan birisiyim. Yaşımı almaya başlayıp üniversitede ihtisasa başladığım dönemde hayallere küsmüştüm. Tutunacak tek dalım olmasına rağmen, beni kaçınılmaz şekilde yüzüstü bırakacaklarını düşünmüştüm. Her ne kadar makul bir zeminde tasavvur etsem dahi, canlandırmalarımın ihtimali çok uzak görünüyordu.
Mesela içinde başka birinin bulunduğu bir olay tasarlıyordum ve bu olayda söylediğim sözler, karşımdakine etkileri ve duygusal sonuçlarını gözetiyordum. Ancak bunu hayatın içerisinde gerçekleştirmeye çalışmayı denediğim vakit her şey dağılıyor ve kurduğum senaryoyla alakası kalmıyordu. Uzun süre sonra fark ettiğim ilk şey, hayallerimdeki ben ile yaşayan benin birbirinden farklı kişiler olmasıydı. Gururum vardı, sanrılarım ve komplekslerim had safhadaydı. Yapmaktan utanacağım, korkacağım eylemler ve söylemekten geri duracağım kelimeler, cümleler vardı. Hayalimdeki kişi değildim. O çok daha duruydu, az ve özdü. Hal böyle olunca kendimi budadım, yeşermeye başladım. Hayallerimin gerçekleşmesi için yegane gereklilik olan, hayalimdeki bana ulaşmaya çalıştım.
Bu nasıl bir şey diyecek olan birisine; zihnindeki tasavvurda epik davranışlar içeren birisini düşünmesini söylerim. Sınıfa giren silahlı adamı dövüp herkesi kurtaran ve ağzından çıkan her sözle meftun eden o hayali vakıaya bakalım. Bu senaryoyu düşleyen kişilerden kim yaşadı bunu? Önüne böyle bir fırsat çıktığında kim atılabildi ve zafer sonrası o düşlediği cümleleri kurabildi? Neredeyse hiç kimse. Sebebi, hayalindeki kişinin kendisi olmamasından ötürüydü. Aslında gerçekleşmesi acayip olacak bir durum değil. Gayet gerçekleşmesi olası bir senaryo. Fakat herkesin zihninde imkansız olarak kazınmış bir senaryo. Bu örneği verme sebebim, çoğu kişinin benzer minvalde bir tasarısının olmasından mütevellit.
Küçük bir deneme yapmak isterseniz tersten gidin derim. Olmayı düşlediğiniz kişi yerine, zaten olduğunuz kişi üzerinden hayaller kurun. Göreceksiniz, hepsi yaşadığınız ve yaşayacağınız şeyler olacak.
O yüzden bana göre hayaller ile gerçekler, sanılanın aksine uzak değillerdir. Kim olduğunuzu bildiğiniz vakit gerisi gerçekleşmeyi bekleyen hülyalardır. Asıl uzak olan insan olmanın ötesindeki arzularımızdır. Yanlış açıkladım. Uzak kelimesi yakınlık belirtiyor. Ulaşılamaz, imkansız arzular da vardır diyelim.
Hayallerle gerçekler arasında düşündüğün gibi çok mesafe yok aslında.
Evinden kalkıp işine gidene kadardır ancak.
Şöyle ki:
Otobüs kuyruklarında şarkılar dinliyor, sözlerine ritmine kanıyorsun.
Minibüs koltuklarında kitaplar okuyor, her bir kahramanı için seviniyor, üzülüyorsun.
Olaylar, fikirler karşısında kendine de bazen kızarak kafa yoruyorsun.
Yaşar kemâl örneğin, tutuyor sevimsiz patronları şikayet ediyor sana, sait faik bir mahalleyi anlatıyor; içlenip nerede bu mahalle diyorsun, üstelik sokak adları da pek tanıdık. Şuracıkta.
Ya kitapların satırlarında ya da bu işte bir yanlışlık var, fark ediyorsun.
D(erken): Durakta inecek var.
Plaza camlarından dışarı bakarken, hangi hayâldi o kaybolduğun, anımsamıyorsun.
uzun yıllar sonra yakın zamanda yaşadığım şeyler aslında kafamda yarattığım ve olmasını istediğim haller için boşa çaba sarf ettiğimi anladığım an "hayaller ve gerçeklerin çok farklı olduğunu" anlamış bulunmaktayım.
"hayal" TDK sözlük tanımı : 1. Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya: Mustafa Kemal hayallerin değil, hakikatlerin adamı idi. -F. R. Atay. 2. Belli belirsiz görülen şey, gölge. 3. fiz. Görüntü: insanın aynadaki hayali. 4. ruh b. imge. 5. esk. Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimler ve bunlarla oynatılan oyun: Hayal yani Karagöz oynatan bir sanatkârmış. -A. Ş. Hisar.
"Gerçek" TDK sözlük tanımı : a. 1. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat: Esasen bizim için millî varlık ile istiklal ve hürriyet aynı gerçeğin çeşitli cepheleridir. -M. Kaplan. 2. Gerçeklik: Her hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti. -H. E. Adıvar. 3. Doğruluk: Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir. -B. Felek. 4. sf. Yalan olmayan: O yürekler acısı fukara kafile, yüzlerinden gerçek acı aka aka ölü arkadaşlarının namazını kıldılar. -Halikarnas Balıkçısı. 5. sf. Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki, reel: Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur. 6. sf. Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahici: Gerçek elmas. Gerçek hikâye. 7. sf. Temel, başlıca, asıl: Bir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır. -N. Ataç. 8. sf. Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtan: Bu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek. 9. sf. Yapay olmayan. 10. sf. fel. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olan.