dunya da baska kadın olmamasından dolayı zamanının en sanslı kadınıdır
evde kalma derdi olmadıgı icin o da eline gecirdigi ademi parmagında oynatmıstır
zira bi elma icin adamın basını yaktı
ama anadır iste , atsan atılmaz satsan satılmaz
ademin kaburgasından yaratıldığı idda edilen ilk kadın . bazıları bu hikayenin incilin fransızcaya çevirilmesi sırasında çarpıtılması veya yanlış anlaşılması sonucu bu hale geldiğini söylemektedir.bu bazılarına göre adem ve havva tek bir bütündür ve bu bütün ikiye ayrılırken havva ademin yanından ortaya çıkmıştır.ama fransızcada yan, yani "cote" kelimesinin kaburga anlamına gelen "cote" kelimesiyle aynı imlaya sahip olması böyle bir karışıklığa yol açmıştır.
muhtemelen (şimdilik ilmi bulguların gösterdiğine göre) nil nehri kıyısında yaşıyordu. yine muhtemelen bundan 140.000 sene öncesi.
Ahmet Bican Ercilasun'un 2BA Romanından akılda kalanlar:
nil taştı bir gün, adam koşmaya başladı. o güne kadar sadece "aaa" sesini çıkarmıştı. o gün olağan üstü şeyler oldu, korktu. kaçarken "aaaa-waaa" dedi. sonra farketti başka bir ses çıkardığını. Bunu kadına söylemeliyim, sevdiğime söylemeliyim dedi. aaaa-taaaa kadının yeşil gözlerine baktı "aaaa-waaaa" dedi.
14 şubat 2010 tarihinde şırnak'ın bir köyünde doğum sancıları tutan bir kadının kara kuvvetlerine ait bir helikopterde doğurduğu ve pilotun isteği üzerine doğan kız çocuğuna hava ile uyumlu harflerden oluşması nedeniyle verilen isimdir.
öyle bir çığlıkla attı ki kendini âdem uykusundan, gerçekte çığlık atıp atmadığını bile bilmedi. ama iki uyku arasında rüyasının bölündüğü gün gibi gerçekti. ve başına bir şey gelmiş gibiydi.
o zamansızlık zamanında, cennet ırmağının kıyısında âdem onunla göz göze geldi. kuşları, tüyleri ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça. parmaklarının ucundan dökülen yaseminleri gösterdi. içine dolan ses ve ışığa, sevince sarmaşığa, usulca, sen kimsin, dedi. bildiğini bir kez daha bilmek, kelimesini bir de ondan duymak istedi.
ben kadınım, dedi havva, ama bu benim sıfatım. adımı henüz bilmiyorum.
sonra döndü âdem'e,
aklına bir şey gelmişti.
sesi, bengisular gibiydi.
bana, dedi, bir isim ver, varlığım olsun.
durdu, aklından yeni bir şey geçti. bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
seni anan beni de ansın. seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
bir "ile" koy aramıza bizi birbirimize bağlasın.
Vüs'at o. Bener'in küçük bir kızın ağzından anlattığı bir evin hikayesidir.
"benim saçlarım yumuşak. havva'nın saçları keçe gibi. annem ustura ile iki defa kazıttı saçları uzasın diye, ama uzamadı, kısa kaldı. burnu öyle biçimsiz ki! yamyassı. tıpkı okul kitabımızdaki maymunun burnuna benziyor burnu. Hiç sevmiyorum onu. pis, hırsız. (...) Allah'ım şunu öldür!"
Havva isminin anlamı üzerine değişik yorumlar vardır. En klasik olanı; esmer kadındır. Bunun yanında aldatan, kandıran, iki yüzlü anlamına geldiği de söylenir. An itibarıyla osmanlıca sözlükten baktım; içten gelen duygular, arzu, aşk demekmiş.