bugün

hatayda yaşayan ve iç anadoluda yaşayan aleviliği benimsemiş kişilerdir. aslında bu ayrımı yaparken anadolu aleviliği ve arap aleviliği olarak yazmak istedim. fakat bir dini inanışı ırklara mahsus kabul etmek yanlış anlaşılacağı için bölgesel olarak ayırmayı daha mantıklı gördüm.

herşey yıllar önce birlikte askerlik yaptığım hatay samandağ' lı bir aleviyi tanımakla başladı. arap asıllı olan bu arkadaşım kuran' nın çoğu ayetini ezbere biliyor hatta namazda kılıyordu. ne yalan söyleyeyim, o güne kadar namaz kılan bir aleviye rastlamamıştım. elbette vardır ama bana denk gelmedi sanırım. bu çocuğun ibadetleri bildiğimiz sünni müslüman ibadetleri ile aynı idi. asla hz. ali' yi peygamber yada üstün bir varlık gibi görmüyor, hz. muhammed' e hakaret etmiyor, yalnızca hz. aişe' ye karşı bir kin besliyordu. sebebi hz. ali' nin ailesinden olanlara yapılan haksızlıklar ve zulümlerdi. o çocukla tanıştığımda anlamıştım. sanırım arap olsam bende alevi olurdum.

nihayetinde ortadaki kavga arapların kendi iç meselesiydi. bu anlaşmazlığı dine yansıtmak bir aptallık olsa gerek. hz. hasan ve hz. hüseyin' i katleden şerefsizler namaz kılıyor, ben o yüzden namaz kılmam demek imama kızıp orucu bozmak gibidir.

gelelim benim yıllarca tanıdığım anadolu alevilerine. bu kişilerin ramazan ayında oruç tuttuğuna hiç rastlamadım. elbette ben yargılayacak değilim. ama konuştuğum kişiler bizim orucumuz muharrem ayındadır dediklerinde söyleyecek hiçbir sözünüz kalmıyor. acaba diyorum, bir mezhep değil ayrı bir din haline mi geldi anadolu aleviliği.

durum tokat zile ve yozgat bölgesinin dağ köylerinde daha vahim bir hale geliyor. insanlar ehli beyt' in susuzluktan ölmesi sebebi ile ömür boyu yıkanmıyorlar. bu insanlara yörede "sıraç" deniyor. alevilikte çok koyular. sıraçları araştırmamın sebebi bu insanlar orta asyadan geldikeri günden beri hiç dışarıya kız verip kız almamaları. ilk kez 1970 de bir sıraç zile' ye iniyor. o güne kadar toplumdan izole edilmiş halde yaşamışlar. genetik ve kültürel bozulmaya uğramadıklarından dolayı bir sıraç kadını gördüğünüzde bir moğol görmüş gibi oluyorsunuz. giyimler bile aynı. kadınlar moğolistanda hala giyilen üçpeş denilen etekleri giyiyor ve aynı süs eşyalarını takıyorlar.

iç anadolu aleviliği daha çok bektaşi tarikatı etkisinde kalmış diyebiliriz. ama gelgelelim hacı bektaş-ı veli hazretlerinin yaşam biçimi ve ibadet şekli ile anadolu alevilerinin ibadetleri birbirini tutmayacak cinste. birçok aleviden "ali allahtır bizim için" benzeri sözler duyunca ağzınız açık kalıyor. alevi dedelerini kutsal saymak anlaşılır birşey ama önünde secde etmek ağır bir şirktir. bazı sıraç köylerinde dede yıkandıktan sonra çıkan suyla aşure yapıldığını da bizzat zile' de duymuştum. sıraç köylerine uğrayıp sormaya cesaret edemedim. o yüzden bu söylentiyi ciddiye almasam da, yaşlı bir sıraç kadının "yıkanmak bize haramdır" dediğini biliyorum.

bu haliyle anadolu aleviliği bir mezhepten çok islamdan ayrı bir din görünümündedir. inanç her ne olursa olsun, kişiler ibadetlerini rahatça yapabilmeli ve bu kültürler bereketli topraklarımızda asla yok edilmemelidir.
(bkz: canberra aborjini)
bunlar ayrı tarihi süreçlerdir. biri fatımilere dayanır, diğeri safevilere... hatta balkan aleviliği, bektaşiliğe dayanır; o daha farklı bir süreç olup cumhuriyetten sonra "alevi- bektaşi" diye birleştirilmiştir.

ama hatay alevileri veya nusayrilerin çok farklı ritülleri de vardır. hz. ali'yi ilah kabul edenleri vardır. ismaili inançları yaşatanları vardır.

sonuçta bunları düşmanlık anlamında söylememek ve almamak lazım. osmanlı düzeni altında herkes inancını yaşamış mı? vergisini veren kral mıymış? bitti.
hatay alevileri aynı zamanda araptır.
sonuçta hepsi alevidir. candır, cemdir.