savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
zaman ki sana hasta oldu; incelikli haytasın.
nüksederken raksına mahallanein maşallahı, eyvallahı,
güzelleş be oğluuum! şimdilik ölümüne kadar hayattasın.
Sanmıştık ki ikimiz
Yeryüzünde ancak
Birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
Tek kişilik bir yalnızlığa bile
Rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız
Her an düşüp düşüp
Kristal bir bardak gibi
Tuz parça kırılsak da
Hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
Hâlâ kıpkızıl gülümseyen
Sanki ateşten bir tebessüm
Zehir zemberek aşkımız *
(bkz: suskunlar) ezelden sonra yapılan en iyi dizi. çok ağlatıyor lan. (bkz: nerden bileceksiniz)
edit: hmm galiba şey.. başlığı g*tünle okursan böyle olur. entrylere bakmadan entry girersen böyle olur. şaka lan. bilerek yazdım. değişiklik olsun diye amk. herkes döktürmüş, bende dedim dağıtıyım havayı. *
Alnına konsun bu öpüş!
Ve, şimdi senden ayrılırken,
itiraf edeyim ki
Günlerimi bir düş
Sayarken yanılmıyorsun;
Ama, umut gitmişse uzaklara
Bir gece ya da bir gün
Bir görüntüde ya da bir şeyde olmaksızın
Fark eder mi bu yüzden?
Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz
Yalnızca bir düş içinde bir düş.
Kırılan dalgaların dövdüğü bir kıyının
Haykırışları içinde duruyorum
Ve altın kum taneleri
Tutuyorum avucumda
Ne kadar az! Ama nasıl da
Süzülüyorlar parmaklarımın arasından derinlerine
Ben ağlarken ben ağlarken!
Ah Tanrım! Daha sıkı
Tutamaz mıyım onları?
Ah Tanrım! Tekini bile kurtaramaz mıyım acımasız dalgadan?
Bir düşün içinde bir düş mü
bütün gördüğümüz ve göründüğümüz?
öptü beni : bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır, dedi.
bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır, dedi.
ister gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
körler onları görmese de, yıldızlar vardır, dedi...
Fısıldayınca böyle sevgilisinin adını, yaşayacak sanıyor yeniden o
tutkulu anları
Buruk bir sanrı salınıyor tüllerle, salınıyor tüllere bürünmüş bir
genç kız görünümünde
Salınıyor ışığın aydınlatmaya yetmediği bu alacakaranlık adamın
yüreğinde,
Bitmek tükenmek bilmeyen o uğursuz kış gecesinde,
Titrek bacaklarının üzerinde doğrularak, dinlemeye çalışıyor o tuhaf
hayali
En renkli düşlerin bile özlemini dindiremeyeceği o narin hayali.
Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
için ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
için ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında.
Bu dizeler hep komiğime gitmiştir.
_________________________________________
şarabın adı kötüye çıkmış, kendi hoş,
hele bir güzelle içersen daha bir hoş;
harammış şarap, olsun, bana göre hava hoş:
hem, bana sorarsan, haram olan herşey hoş.