hastası olunan dizeler

entry257 galeri0
    26.
  1. geçme namerd köprüsünden ko aparsın su seni,
    yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni...

    (bkz: yavuz sultan selim)
    2 ...
  2. 27.
  3. En güzel deniz:
    Henüz gidilmemiş olanıdır.
    En güzel çocuk:
    Henüz büyümedi.
    En güzel günlerimiz:
    Henüz yaşamadıklarımız.
    Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
    Henüz söylememiş olduğum sözdür...

    (bkz: nazım hikmet ran)
    3 ...
  4. 28.
  5. Niceleri geldi neler istediler
    Sonunda dünyadan uçup gittiler
    Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi
    O gidenlerde hep senin gibiydiler.
    1 ...
  6. 29.
  7. Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
    Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

    Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
    Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

    Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
    Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

    Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
    Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

    Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
    Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

    Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
    Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

    Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
    Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

    Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
    Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

    Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
    Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

    Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
    O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

    Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
    Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

    Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
    Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

    isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
    aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

    mevlana celaleddin rumi.
    2 ...
  8. 30.
  9. baytar

    bu dilden firar eden her söz, yaydan çıkmış ok gibi
    sözler bazen bir hazine bazen dermansız bir dert tipi
    geçmiş dünden bahsetmek lezzetsiz
    gelmemiş yarından hep mi şikayetçiyiz biz
    aklımın ipinin ucu da kaçmış, timsah katreleri boşalsın
    bir iki damla hiç degersiz
    hüzün ve kaderin pençesinde bir dev nam-ı değersiz
    gece-gündüz ömürden yontar dünya dönmez yarensiz
    bugün ömür yarım gün, serbest kalsın fikrim
    senin tozlarını silemez tenimden ellerim
    varlık ruhu terk eder gözün gözümden ayrilinca
    bendeki ask altın misali ağırlığınca
    sensiz benlik yokluk demek kalbim sana emekçi
    aşk denen illet çorak arazide tilki misal kurnaz bekçi
    başım sarkık bir mahalsiz cümle yolumun önüne taş
    dudaklarınla kaderi nikah eden çakır keyif dertdaş
    gören der ki sel ağzına bina yapmak aptal işi
    yel eserse kırmaz dişimi, kalp bir körse görmez bir şeyi
    saniyeler dakikalarla yapar alişverişi
    saatler seni alır benden korkarım olamaz gelişi
    hasret gözümün ışıklarını söndüren alçak misafir
    afitap sönük bir mum ayrılık hain bir zehir
    melek yanımda yüzünü saklar felek yüzüme kaş çatar
    bir tek bu hüznü sen boğarsın ipek tenin derime batsın
    rüzgar saçını süpürse mest olur bakışlarım
    adınla uyanır kulaklarım, yüzünle açar göz kapaklarım
    en güzel şiirlerimde kaleme adını sayıklatırım
    odamın hayaletisin sessizliğine aşığım

    derdime çare baytarım yok
    dengeme destek tut ki durayım
    safak güneşin fermanı geçer acı tatlı sayılı zamanın sancısı
    ama melek bir yandan, şeytan bir yandan
    başım zindan yokluk var bu kaçıncı şikayetim bilmem

    kafamı duvara yasladım omuzların yanimda yok
    ahbaplar maymun istah sahibi benim içim senle tok
    yok ki gücüm belki devler ülkesinde bücürüm
    sessizliginle gelir hüznüm yoklugunda gömülü ölüyüm
    bu devranin binlerce sevgi müsterisinden biriyim
    yalnizligima küfrederim sensiz halden müstekilim
    ilelebette dönmez olsam bil ki yalniz nöbetteyim
    hatalarima savas açtim her gün farkli kefendeyim
    hayat günlük defter yapragi hazan gelir dökülür
    gelirken ne getirilir ki giderken ne götürülür
    dertle anlas deva bul üzüntü kalbi sömürürür
    yüzüne baktigim her an cennetten bahçe görülür
    gülüşle şen degil gönül bucaklarinda harabeler
    bu hilekar tavirla geçer fena saatler
    seni içeren masallarim anlatılacak kadar kısa değiller
    aşk ilinde bir tarafta cüceler diğer yanda devler

    derdime çare baytarım yok
    dengeme destek tut ki durayım
    safak güneşin fermanı geçer acı tatlı sayılı zamanın sancısı
    ama melek bir yandan, şeytan bir yandan
    başım zindan yokluk var bu kaçıncı şikayetim bilmem
    2 ...
  10. 31.
  11. * sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    3 ...
  12. 32.
  13. ...
    şiirden daha siyah bir şey olmalı kelimelerde
    yoksa küfür kafiyeli söylenecek şehirde
    ...
    bakmanın sonu yok gözlerinin nereye yetişebilir
    dünyada yalnızca körlerin gözleri temiz kalabilir
    ...*
    ...
    "içinden gül geçerse, gül olursun" diyor Sadi,
    içimden sana geçen şeyleri ancak başkası yazabilir
    ...*
    ...
    Güzeldim de galiba,bunu nasıl söylesem
    Eline sağlık Tanrım, Leyla çok güzel olmuş
    Tanrım eline sağlık, dünya da güzel olmuş
    Keşke biraz ölmesem...*
    ...
    Seni kucağıma alıyorum
    Tarifsiz uzuyor bacakların
    ...*
    ...
    Bir cıgara atmışsak denize
    Sabaha kadar yandı durdu*
    1 ...
  14. 33.
  15. fuzulînin en güzel eserlerinden olan su kasidesinin 13. beyiti.
    dest bûsı ârzûsıyla ger ölsen dôstlar
    kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su.
    türkçesi:
    dostlar!eğer onun elini öpme arzusuyla ölürsem,
    toprağımdan testi yapın ve onunla sevgiliye su verin.
    2 ...
  16. 34.
  17. Latent

    Gözlerin diyorum
    yüzyılın en iyi on şarkısı arasına girmiş
    ilk üçü soruyorsan onlar intihar etti
    dilimde kışın ortasında bestelenmiş gözlerin
    arabesk desem değil jazz desem olmaz
    ritmi kendinden menkul..

    Ellerin diyorum
    en iyi üç kompülsifimin arasına girmiş
    ilk ikiyi sorarsan henüz obsesyon aşamasında
    dokundum ellerine
    bir dokunun katmanlarından en dibe iner gibi
    sinir uçlarımı dezenfekte edip sana tertemiz sinyaller gönderir gibi
    bir fahişenin düz kaslarını perma yapıp refleks bir buluşmada
    sana sununca acilen öpüşmemiz gibi dokundum ellerine
    ellerin ufaktı tam yanağıma göre evirilmişti
    hiçbir parmağın taşmıyordu yanağımdan
    ne sevdiğinde ne vurduğunda...

    Bileklerin diyorum
    hiçbir bileklikle ödüllendirilemeyecek kadar ürkütücü
    şimdi toplam dört bileğin ikisi benim olsun
    ikisi senin
    sol bacağındaki yanık içinde yazı tura atalım derim
    bileklerimizi birbirine bağlayan bir kelepçe vardı
    senin yüzük dediğin
    nikâh salonunun terasında beş yüz kere evet dediğimiz
    bir mikrofon vardı şimdi
    benim Akdenize doğru sensiz küfür bastığım
    ki bel altı küfürleri hep tuzda bekletip ağızda gargara yaptıktan
    sonra sallamayı yeğlerim.
    Bir de nikâh masası vardı üstünde sevişirken senin "Ahhh evet" dediğin..

    Sözlerin diyorum
    ipek gibi boynuma dolanırken
    önce genital organlarım tutuklanırdı
    sonra dilim tutulur
    çıkarılır yerinden
    üstünde son cümlem yapışıktır
    kezzapla temizlenir bütün kelimelerden
    dahili ve harici bir düşman yılanı gibi sözlerin
    beynimin kıvrımlarında süzülünce
    sensizlik suyunu içerken artık hiçbir hayvanın dokunuşu
    tenimi rahatsız etmiyordu
    konuş benimle
    sorgu odasında ifadesi alınan bir ölümsüzün gördüğü işkenceleri
    evinde yakınlarına sergilerken
    yaşadığı travma gibi..

    Sözlerin diyorum
    en çok onlar dikti beni tıpkı açtığı yaralar gibi..

    saçların diyorum
    onlar için henüz bir şey diyemiyorum
    düzleştirmişsin duyduğuma göre
    ölmem pardon görmem gerek..
    2 ...
  18. 35.
  19. .....
    ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
    aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı

    (bkz: william shakespeare)
    1 ...
  20. 36.
  21. erkek kadına dedi ki:
    -seni seviyorum,
    ama nasıl,
    avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
    parmaklarımı kanatarak
    kırasıya
    çıldırasıya...
    erkek kadına dedi ki:
    -seni seviyorum,
    ama nasıl,
    kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
    yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
    yüzde hudutsuz kere yüz.
    kadın erkeğe dedi ki:
    -baktım
    dudağımla, yüreğimle, kafamla;
    severek, korkarak, eğilerek,
    dudağına, yüreğine, kafana.
    şimdi ne söylüyorsam
    karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.
    ve ben artık
    biliyorum:
    toprağın
    yüzü güneşli bir ana gibi
    en son en güzel çocuğunu emzirdiğini
    fakat neyleyim
    saçlarım dolanmış
    ölmekte olan parmaklarına
    başımı kurtarmam kabil
    değil!
    sen
    yürümelisin,
    yeni doğan çocuğun
    gözlerine bakarak
    sen
    yürümelisin,
    beni bırakarak.
    kadın sustu.
    sarıldılar
    bir kitap düştü yere
    kapandı bir pencere
    ayrıldılar.

    nazım hikmet
    4 ...
  22. 37.
  23. masalın camından içeri doğru sızan gözbebeklerimden bahsediyorum.
    dokunabilir misin kahve koyusu yalnızlığıma ?
    ya da sesimin teline vurulup, çıkarabilir misin göğüs kafesimden nefesini ?
    avuç içlerim sönüyor..

    socrates'in sakalına zehir katın..
    beyaz tellerine kaldırın kadehlerinizi... şerefe..!
    doğurulan bütün piçleri bırakın sokağa!

    eflatun yaprakların damarlarından düşüyorum masalım.
    bir sonbahar alışkanlığı daha sona eriyor..
    mum alevinde yitiriyorum solgun benizli istasyonları..
    ve seni,
    üçüncü perdede asıyorlar...
    yalınayak düşlerin, cam kırığı öpüşlerin ve yapışkan alışkanlıkların ortasında izliyorum olanları...

    socrates'in kaderini isa'ya kopyalayın!
    bütün çarmıhları yakın olvsat meydanında!
    dökülen aforizmaların zehrini dikin iliklerinize!..

    mavi gecenin samanyolu kesişmelerinde başlıyor aşk..
    sabaha dek süren ikili sevişmeler yaşıyorum..
    rüzgâra karşı ağlayan yağmurda boğuluyor düşlerim..
    tut gözlerimden.. tut yoksa düşerim.
    tut ellerimden.. tut yoksa ölürüm..

    masalın canımdan içeri doğru sızan gözbebeklerimden bahsediyorum diyorum!
    dokun kahve koyusu yalnızlığıma..
    ya da sesimin teline vurulup çıkar göğüs kafesimden nefesini.
    avuç içlerim yanıyor..

    socrates'in sakalına zehir kattılar.
    beyaz tellerine kaldırdılar kadehlerini.. şerefe ..!
    doğurulan bütün piçleri bıraktılar sokağa..

    eflatun yaprakların damarlarından tutundum masalım..
    karlı kış'ın kapısında sayıklıyorum adını..
    mum alevinde ısıtıyorum senli bekleyişlerimi..
    ve seni,
    dördüncü perdede öpüyorum dudaklarından..
    çırılçıplak düşlerin, cam arası öpüşlerin ve kırılgan alışkanlıkların ortasında sarılıyorum saçlarına..

    son perde..

    pedagoji uyurken, pedagog doğar sokaklarda..
    ve düş'ü asarlar masalın dar ağacında..
    socrates ölür, masala aşk kalır elde avuçta...

    kaan özer
    29.09.2005
    1 ...
  24. 38.
  25. aydınlık neyin oluyor senin
    gökyüzü akraban filan mı
    beni bulur bulmaz gözlerin
    şimşek çakıyorum yalan mı
    yüzünde yalazını gezdirdiğin
    saçlarından tutuşmuş orman mı
    akla ziyan bir şey elektriğin

    ayışığı mavisi dudaklarından mı
    o ışık zenginliği mi giyindiğin
    uzay tozları mı yıldızlardan mı
    elime dokunduğu an elin
    güneşler açıyorum sahi ondan mı
    aydınlık neyin oluyor senin

    atilla ilhan
    1 ...
  26. 39.
  27. Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler
    Gülüşün hep deniz kenarı bana
    Sen bir adım attığında göreceksin
    Elinde balonlarla bekleyen o adam benim
    Aldığım en derin nefessin sen
    Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde
    Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni

    ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede
    üşüyorsun


    Ceyhun Yılmaz
    4 ...
  28. 40.
  29. Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
    Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
    Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
    Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!

    Neyzen Tevfik
    3 ...
  30. 41.
  31. ben sana mecburum bilemezsin
    adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    büyüdükçe büyüyor gözlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum.

    ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    bu şehir o eski istanbul mudur?
    karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    sokak lambaları birden yanıyor
    kaldırımlarda yağmur kokusu
    ben sana mecburum sen yoksun.

    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    birkaç hayat çıkarır yaşamasından
    hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu.

    fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor
    eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    durup köşe başında deliksiz dinlesem
    sana kullanılmamış bir gök getirsem
    haftalar ellerimde ufalanıyor
    ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    ben sana mecburum sen yoksun.

    belki haziranda mavi benekli çocuksun
    ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
    belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
    kötü rüzgâr saçlarını götürüyor.

    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    bu kurtlar sofrasında belki zor
    ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    hayır başka türlü olmayacak
    ben sana mecburum bilemezsin..

    (bkz: attila ilhan)
    3 ...
  32. 42.
  33. ...
    vurulmuşum
    dağların kuytuluk bir boğazında
    vakitlerden bir sabah namazında
    yatarım
    kanlı, upuzun...

    vurulmuşum
    düşüm, gecelerden kara
    bir hayra yoranım çıkmaz
    canım alırlar ecelsiz
    sığdıramam kitaplara
    şifre buyurmuş bir paşa
    vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız..

    ahmed arif
    2 ...
  34. 43.
  35. ağlasam sesimi duyar mısınız,
    mısralarımda;
    dokunabilir misiniz,
    gözyaşlarıma, ellerinizle?
    bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
    kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
    bu derde düşmeden önce.
    bir yer var, biliyorum;
    her şeyi söylemek mümkün;
    epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
    anlatamıyorum.
    (bkz: orhan veli kanık)
    1 ...
  36. 44.
  37. istediğin gibi yaptım: artık kalbim yok!

    artık kalbim yok ağladığımda sana
    düşündüğümde seni artık kalbim yok
    seni anlatırken birilerine atmıyor kalbim
    atmıyor kalbim seni gördüğümde rüyalarımda
    istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok !
    küçük bir velede verdim onu, oyuncak niyetine
    fırlattım attım doyursun karnını diye bir sokak köpeğine
    suda sektirdim bir kiremit parçası gibi
    ve bekledim batmasını
    bekledim batmasını yanan bir gemi
    nasıl ağlayarak denize dökülürse

    istediğin gibi yaptım; artık kalbim yok!
    artık kalbim yok baktığımda eski resimlere
    özlediğimde seni
    arta kalmış bir kalbim
    yok!

    küçük iskender
    2 ...
  38. 45.
  39. bir ihtimal daha var.
    o da ölmek mi dersin.
    söyle canım ne dersin.
    vuslatın başka alem,
    sen bir ömre bedelsin.

    sükut etme nazlı yar.
    beni mecnun edersin.
    vuslatın başka alem,
    sen bir ömre bedelsin.
    1 ...
  40. 46.
  41. sanma sahim /herkesi sen /sadikane /yar olur
    herkesi sen /dost mu sandin /belki ol /agyar olur
    sadikane /belki ol /alemde bir /serdar olur
    yar olur /agyar olur /serdar olur /dildar olur

    vezn-i aher deniyormuş. * *
    2 ...
  42. 47.
  43. gecti istemem gelmeni,
    yoklugunda buldum seni;
    birak vehmimde golgeni,
    gelme, artik neye yarar.

    necip fazıl kısakürek
    1 ...
  44. 48.
  45. suya attım bi taş,
    çıkardı bi ses faş faş.
    kafama biri vurunca,
    gözümden geliyor yaş.
    hüsniye hüsniye
    beni döndürdün deliye.
    istersen beni sor veliye,
    diyecek ki 10:30'da binecek hüsnü gemiye. *
    1 ...
  46. 49.
  47. Aşksızım, tatsızım, sen yokken ne bahtsızım
    Dumma dum duma dumma dum
    Senmişsin yerim yurdum.
    1 ...
  48. 50.
  49. --spoiler--
    Kürde fırsat verme ya Rab, dehre sultan olmasın
    Ayağını çarık sıksın, asla iflah olmasın
    Vur sopayı al ekmeği, karnı bile doymasın
    Ol çeşmeden gavur içsin, Kürde nasip olmasın!
    --spoiler--

    yavuz sultan selim...
    9 ...
© 2025 uludağ sözlük