hastane

entry113 galeri33
    60.
  1. Uzun kuyruklar ve ağız kokusu olan ve kalçadan inne vuran hemşirelerin olduğu yer.
    0 ...
  2. 59.
  3. uzun zamandır bünyesinde çalıştığım kurum/kuruluş.
    0 ...
  4. 58.
  5. (bkz: otel)

    Yanlis gormediniz evet otel. Ozellikle dahiliye ve gogus hastaliklari servislerindeki cogu hastalar ay sonuna dogru gelip yatis yaparlar. Mubarek otel burasi sanki. Uc ogun arti ara ogunler. Yedigin onunde yemedigin arkanda. Tansiyonunu olcturecegin naz yapacagin hemsire var. Devlete yuk devlete.

    Var boyleleri bizzat hastamdir.
    (bkz: yazar burada isyan etmiş)
    0 ...
  6. 57.
  7. Bambaşka hikayelere şahit olunan yer.

    Hasretini çektiğim yer ayrıca. Çok özledim dostlar öyle böyle değil.
    1 ...
  8. 56.
  9. 55.
  10. allah'ı en çok anan insanların olduğu yer. camilerden kiliselerden daha ruhani! daha ve daha!
    acizlik ve pespayelik.
    serumun kesif kokusu.
    şakırdayan terlikler...
    dezenfektanı üfleyerek kurutmalar...

    allah'ın her zaman uğrak yeri...
    0 ...
  11. 54.
  12. 53.
  13. Biktirilan yer.Sabahin 8 inde dahiliye onu 120 kisi olr mu amk
    0 ...
  14. 52.
  15. bilhassa emeklilerin çalışırken farkında olmadıkları hastalıklarının, emekli olduktan sonra meydana çıktığı ve abone olup çoğunun rapora bağlandığı, şifa verilmesinin yanı sıra hayattan da bezdirilen, asıl ismi şifahane olması gereken hasta evleri.
    0 ...
  16. 51.
  17. sabah 7.30'da kapısında beklenen kuruluş.
    insan psikolojisine iyi gelmeyen yer.
    baba üç günlük bir rapor karala.
    0 ...
  18. 50.
  19. envai çeşit hikayelerle dolu mutluluk ve hüzün bir arada tattırılan olmazsa olmaz yer.
    0 ...
  20. 49.
  21. 50.
  22. 49.
  23. "Pozitif" kelimesinin ekseriyetle olumsuz olduğu tek yer.
    2 ...
  24. 48.
  25. Hastanın mahremiyetinin zerre gözetilmediği mekân. Iki oldu gözümü yumuyorum bi daha görürsem susamıcam galiba.
    0 ...
  26. 47.
  27. gerek kendine has kokusu gerek icinde yasanan turlu mutsuzluklar dolayisiyla hicbir zaman haz edilmeyen mekan.
    0 ...
  28. 46.
  29. duygu yoğunluğunun en güçlü yaşandıkları yerlerden biridir.

    (bkz: havalimanı) ve (bkz: terminal) diğerleridir.
    0 ...
  30. 45.
  31. allah'ın düşürmemesini dilediğim berbat mekan. küçük bir şey için gidersin ama ağır hastaları gördükçe için kararır.
    0 ...
  32. 44.
  33. 43.
  34. 42.
  35. bazen insan olduğunuzu hissetmek için bile gidilebilir. en canlı örneği olarak benim çok yorgunlukla ilgi gösterilmesi amaçlı gidip uyuduğum olmuştur ama söylemeyin kimseye valla harcalar beni...
    0 ...
  36. 42.
  37. Sıra beklerken tüm mikropların kapılıp, doktor kontrolü ile eve postalandığı ve yatağında saatlerce ölüm kalım savaşına dönüşen dramatik hikayenin asıl kahramanıdır.
    0 ...
  38. 41.
  39. murphy yasalarını yazarken sanırım hastane koridorunda oturuyor, o kokuyu soluyordu. ne zaman gitsem bir olay oluyor hastanede. bu kadar aksilik bir araya ancak böyle bir yerde gelir.

    sabah işe kalkılır. bir kahve yapılır, sigara yakılır. ardından güzel bir sıçış seansı, duşla sonlandırılır. dişler fırçalanmaya başlanır. tam o sırada boynun arkasından ani bir acı dalgası yayılır. bizim halk dilinde boyun tutulması, damar damar üstüne gelmesi olarak adlandırdığımız bu olay (latincede çok havalı bir ismi vardır eminim) ile kilitlenilir. işe gitmek, gitmemek arasında düşünceler kafadan geçerken ani bir karar ile hastaneye gidilir.

    ben bu mekana ne zaman girsem ilk hissettiğim şey kan kokusu oluyor arkadaş. hastane kokusu dediğimiz o şey bana kan kokusuymuş gibi geliyor. her hastane nasıl aynı kokabilir? her neyse muayene için sıra alınır. doktorun ilk hastası olarak odaya girilir. doktorla biraz muhabbetten sonra konuya girilir.

    vendetta: hocam sabah dişimi fırçalarken bir anda boynum tutuldu. şimdi kaldım böyle kurbağa gibi takılıyorum yarım saattir.
    doktor: bak o neden oluyor biliyor musun? dişini fırçalarken fırçayı sabit tutup kafayı sağa sola oynattığından oluyor. kafayı değil fırçayı hareket ettir.
    vendetta: ahahaha. bundan sonrası için dikkat ederim hocam.

    doktor elimi kolumu alır, sarar sarmalar arkada kündeye getirir, parende attırır, yaptığı hareketler sırasında acı olup olmadığını sorar. en sonunda kas kaynaklı bir sıkıntı olduğuna kanaat getirir, ancak her ihtimale karşı mr için akşama randevu verir. ilaç yazar, iki günde rapor patlatır. ilk defa rapor almanın sevinci ile hastaneden çıkılır, sigara yakılır. o esnada kankanız, kardeşim diyebileceğiniz kişinin de hastane önünde sigara içmekte olduğu görülür.

    vendetta: erdem napıyon lan? kayseriye ne zaman geldin, neden haber vermedin aminike?
    erdem: lan nereden çıktın gel bir sarılayım sana. özledim lan.
    vendetta: kanka sarılma boynum tutuldu. hayırdır?
    erdem: ya dayım çok kötü, dün durumu ağırlaşmış, apar topar bindim uçağa geldim.
    vendetta: vay lan geçmiş olsun, allah hayırlısını versin kardeşim. gel şu raporu bırakıp gelelim, kahvaltı da yaparız biraz kafan dağılır.

    Rapor iş yerine teslim edilir. kahvaltı yapılır. bir süre sohbet muhabbet ardından kanka ile tekrar hastaneye gelinir. akşam 16:00 gibi mr'a girilir. kanka ile hastanede sigara üstüne sigara yakılır. gece saat 12 gibi kankanın dayısının vefat haberi gelir. artık sadece hatıralardan ibaret olmuş bir insanın vücudu morga kaldırılır. ertesi gün için ne, ne zaman yapılacak gibi konuşmalardan sonra, öğle namazı ile defnetme kararı verilir, ahali dağılır.

    sabah kalkılır. boyun ağrısı biraz hafiflemiştir. hastaneye naaşı almak için gidilir. Morga girilir, kankanız prosedürler hakkında konuşurken morgun çekmecesi açılır. Ancak çekmece ile birlikte naaşın gözleri de hafiften açılır. Önce bir göz yanılsaması olduğu düşünülerek sağa sola bakınılır. Sizden başka kimse fark etmemiştir. Yüzüne doğru biraz eğilerek (boyundaki acıyla) daha dikkatli bakılır, o sırada gözler hafiften tekrar açılır. Müthiş bir korku ve panikle:

    vendetta: laahhhhhnnnnnnn!

    herkes döner bakar. (bu esnada parmak ile kankanın dayısı işaret edilmektedir, ancak ağzınızdan tek bir kelime bile çıkmamakta, çıkamamaktadır.kimse ne demek istediğimi anlamamaktadır.)

    vendetta: laaahhhhhhnnnnnnnn!
    erdem: lan dayım yaşıyor!

    bir anda büyük bir kargaşa başlar. hemen yoğun bakıma alınır adam. kankanızın ve onun yakınlarının küfürleri tüm hastaneyi inletmektedir. olayın şoku uzun süre atlatılamaz. yaklaşık bir saat sonra bünye kendine gelmeye başlar. eve yatmaya gidilir, olanları düşünmemeye, bir an önce uykuya teslim olmaya çalışarak yatılır.

    ertesi gün mr sonucu sorulmaya gidilir. mr sonuçları alınır. C3 ve C4 ile ilgili bir sayfa dolusu yazıya bakarak doktorun odasına doğru gidilir. doktor bir süre mr sonucuna baktıktan sonra:

    doktor: ne zamandır boyun fıtığı var sende?
    vendetta: ne zamandır boyun fıtığı var bende?!!
    doktor: evet bende onu soruyorum.
    vendetta: valla, bugünden itibaren var o zaman hocam.
    doktor: nasıl yani? bilmiyor muydun?
    vendetta: e siz 2 gün önce muayene ettiniz, kas kaynaklıdır dediniz. ilk defa öğreniyorum.
    doktor: hep o diş fırçasından.
    vendetta: yinede belli olmaz hocam. 2 gün önce öldü dediğiniz arkadaşımın dayısı, dün morgdan canlı çıktı. Yok mudur bununda bir formulü?

    doktor şaşkın şaşkın bakarken telefonum çalar:

    erdem: kanka yarın ikindi de cenazemiz var. öğlen olsun diyor bizimkiler ama, ben ikindiye kadar beklemekte fayda var diyorum.

    hastanede yaşanmış 2 gün... canlı bir insanı öldü diye morga koymak... vay be, hala o gözlerin açıldığını düşündükçe kanım donuyor...
    6 ...
  40. 40.
  41. hem çalışan hemde hastalar için stresli ortam.
    0 ...
  42. 39.
  43. hasta bi halde gidip daha da hastalanıp çıktığınız garip bir yer. hele o kalabalığı, kokusu, doktorun kapısına barikat kurmuş amcaları teyzeleri sizi mahveder. en garip olanı da her gittiğimde aynı türden insanlar görmek. hep aynıdır halkın belli tabakasından seçilmişler gibi.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük