Yıllardır karın kası için boşa uğraşıyormuşum dedirtti. 1 günde kusmaktan verilen 3 kilo sayesinde zayiflıktan kaslarim çıktı. Neyse bunada şükür neler atlattık bu da geçer elbet.
Uyandım. Ateşim daha da yüksek. Ateş düşürücü içtim. ilaç midemi bulandırdı. Ranzadan aşağı kussam ayıp olur mu diye düşünürken buldum kendimi.
Yine uyumaya çalışacağım.
Dün gece sonda borumun tıkanması yüzünden sabaha kadar acı içinde kıvrandım. Bu hastalığım yüzünden son bir ayda 3 defa hastaneye düştüm. Yaşamak mı bu. Allah canımı alsın.
hastalık, hasta olma halidir.
yani vücudun normal fonksiyonlarının bozulması, sağlığın menfi surette etkilenmesidir.
köpekbalığını (hastalanmayan tek tür olarak zikredildiği için)değerlendirme dışı bırakacak olursak, dünyaya gelen her organizmanın muhakkak surette başına gelen vakıadır.
haliyle ben de hastalandım.
epey hastalandım.
ağır seyreden, ölüm riski taşıyan hastalıklardan da, mevsimlik illetlerden de epeyce tattım.
tatsız bir ağız, takatsiz bir beden, ağrılı uzuvlar, sanrılı geceler vs...
zatürreye de merhaba dedim, havale nöbetlerine de misafir oldum.
kah apandisim patladı, kah da burun kıkırdağımdan parçalar kırılıp alındı...
teşhis dahi edilemeyen nefessiz kalma krizleri de atlattım, kırık kol ve bacaklarımı defalarca hekimlere havale de ettim.
yanlış enjeksiyon sonucu asabiye illetinin kapısına kadar da sürüklendim, sakat kalma kaderinin kıyısında da çok dolaştım.
birkaç defa boğulma riski atlattım, kurtarıldım ya da kendi çabamla kurtuldum. *
psikolojik veçheleri olan sıkıntılar yaşadım, bir şekilde ardımda bıraktım.
çoğu zaman acı elinden ağladım.
ve yalnız olmayı, çektiğim acıdan hep daha ızdıraplı buldum.
bugün de sırtımda bir soğuk el ve avuç içlerime kadar sokulmuş bir sızı dolaşıyor bedenimde...
boğazım taşlardan müteşekkil sanki, yutkundukça birbirine temas eden taşlar nispetince acı veriyor.
boynumda sabit ve canlı duramayan başım ve zonklayan şakaklarımla, kağıtlara yazmaya devam ediyorum.
sahi...
öldüğümde, mezarımın çeperlerini şiire bulanmış kağıtlarla kaplasalar ne olur ki...
şiirler içinde gömseler...
mezar taşıma ''geldi ve gitti, herkesler gibi...'' yazısını yazsalar...
beni, içi boşaltılmış, organlardan vareste eylenmiş toprak altındaki bedenimle başbaşa bıraksalar...
''bedenimin bu hali, düşlerim ve karanlık gecedeki ışığım bana şahit olsun, kafi...'' diye seslensem...
sesimi bir tek börtü böcek duysa ve bir uğultu ile selamlaşsak...
o an, sadece kundaktaki bebekler ve yetim çocuklar duraksasa...
insanlar, o insanlar ki acı veremeyecekler artık bana...
bir saniye...
kendimi iyi hissetmiyorum galiba...
kalkıp yol alsam iyi olacak...
aklım yağ gibi akıp gidiyor, farklı farklı düşlere...
gidiyorum, ağır mı ağır soyut bir cenge...
görüşmek dileğiyle, güzel, sıcak ve canlı günlerde...
hastayim. midem bulaniyordu basim catliyordu. gozumu acamiyordum dun gece. kustum. hala basim cok fena agriyor. dahasi bir gecmis olsun diyen olmadi bana. cok uzgunum cok.
bağışıklık sistemin sağlıklıysa, hastalıklar sadece şifayı bilmen adına ön tanıtımdır. bu noktada hastalıklar bağışıklık sistemini daha da güçlendirir. anlayabilirsen gazaplar rahmete döner.
hadiste denir ki; kul'a allah musibet gönderir.
yani bir ok isabet eder. kul onu anlarsa rahmete dönüşür, anlamazsa gazap üstüne gazabı celbeder. *
hastayken,televizyonda-etrafımda üzgün,hasta insanları görmek beni daha da hastalandırıyordu.ağlayan insanları gördükçe başımın ağrısının daha da şiddetlendiğini hissediyordum.o an fark ettim,sürekli hastalıklı hissettiren,beni hasta eden ; insanlardı...
evet insanlar.onları anlamak beni hasta ediyordu... düşünsenize,hayal edin,kendi acınızı dahi taşıyamazken,bir başkasının gözyaşlarını yüklenmek ! başkasının acısını anlamak,üstelik kendi acınızmış gibi... başkasının umudunu,hüznünü yaşamak,kendi hüznünüzmüş gibi... ne demişti dostoyevski : '' anlamak ağır bir hastalıktır, üstelik tam anlamak gerçek bir hastalıktır. ''
hastalığı olan insanların çok sık yaptığı şeylerden bir de devamlı hastalıktan bahsedip durmaktır. bunun sebebi, sürekli hastalığı düşünmeleridir, gerisi sadece düşünceleri söze dökmekten ibarettir. kendinizi bir parça kötü hissettiğinizde, bundan bahsetmeyin; sıkıntınızın artmasını istemiyorsanız tabii. bu durumdan, düşünme biçiminizin sorumlu olduğunu bilin ve elinizden geldiği kadar çok; kendimi harika hissediyorum. o kadar iyiyim ki deyin ve bunu hissedin. birisi size nasıl olduğunuzu sorduğunda kendinizi harika hissetmiyorsanız bile, kendinizi iyi hissetme düşüncesini aklınıza getirdiği için ona teşekkür edin ve cevap olarak; nasıl olmak istiyorsanız onu söyleyin.
Birilerinin size şefkatle yaklaşmasını beklersiniz ama bayramdır. Herkesin bir meşgalesi vardır. Beni boğaz ağrımla öksürüğümle sızlanmamla yalnız bıraktın ey hastalık. Hayır niye hep böyle zamanlarda...
''her şey boştur; bu bahçe, bu şehir ve ben. eğer siz birdenbire bunun farkına varırsanız, o sizi hasta yapar. her şey rüzgar gibi sizi alıp götürür. baş dönmesi, mide bulantısı budur.''
Evet, canlı için bir derttir; belki sadece insan için iflah olmaz bir derttir**. Ancak doğa bir savaş alanıdır ve insanlar da öznel deneyimleriyle, virüsleri ve bakterileri horlamaktadırlar. Aslında herhangi bir canlının diğerini "bağdan kovması", uzun vadede safdil bir davranış olurdu.
diğerlerinin sana yapıştırdığı bir etiket, kendi kendine yaptığın evhamdır. hastalık doğamız gereğidir, hep unuturuz. herhalde az hasta olduğumuz için:)
kısaca organizmanın normalden ayrılışı olarak ifade edilirsede geniş anlamda sistemleri oluşturan organ ya da dokuların fizyolojik fonksiyonlarının veya anatomik bütünlüklerinin veya Her ikisinin bazı faktörlere bağlı olarak bozulması olarak tanımlanır .
sıhhat eksikliğinde ortaya çıkan durumdur.
" demek ki, yaşadığımızı sandığımız hayatın üstünde bir hayat var; ama onun bestesini zaptetmeye mahsus akort bizde eksik. bu eksikliğin adı da - ne tuhaf- : sıhhat " .