Robot bir ben vardı, onu.
Ağlamaz, gülmez, umursamaz, korkmaz, her zaman sakin ve düzdü. çevredeki şeyleri izler ancak herhangi bir yorumda bulunmaz ya da bir istek gelmedikçe müdahale etme gereği duymazdı. karşısına gelenle yaşar beklentiye girmeden elinden geleni yapar gerisini bırakırdı. Mütevazı bir hayale umudunu koymuş fazlasına olan ihtiyacını görmezden gelmişti. Onu özledim.
O kız hayatının zirvesini mutlu olmasa da mutsuz da olmayarak, dikkatli ve ince bir şekilde yaşadı.
Eşyalarımın çantamdan ibaret olduğu, ceplerimde geçmişten kalan bi yığın otobüs ve uçak biletlerinin olduğu dönemdeki beni özledim.
Şimdiyse sabah 7.15 Altunizade otobüsüne sabah akşam akbil bas.
bebek yüzlü olduğum masum zamanları. Zamanla o masumiyeti kaybettim, büyüdüm ve değersiz bir yığına dönüştüm bir liselinin dediği gibi. Lanet olsun.
Bir gün ilkokul öğretmenim isimsiz anket yapmıştı, herkes sevdiği sevmediği kişileri falan yazıyordu.
Öğretmen sevmediği kişilere 'Sevmediğim arkadaşım yoktur.' yazan kağıdı okuduğunda sınıftaki herkes bana dönüp gülmüştü. Bunu yazsa yazsa ben yazmışımdır dediler.
Sıçtığımın yazısını ben yazmamıştım oysa. Bu gereksiz anı hiç aklımdan çıkmıyor. O zaman farklıydım, sevilirdim, duyarlıydım, kibardım. Şimdi ise çirkinim, sorunlarım var, sinir ve nefret hayatımın içinde...
15 yaşına kadar olan çocuğu. henüz kirlenmemiş tertemiz hayatı hep o günlerdeki gibi geçecek zanneden. sonradan tabi itlik gopeklik yapa yapa ve insanları tecrübe ede ede tanıyınca şimdiki hale geldik güzelce.
demin googleın şu sokakları gösteren uygulaması varya onda takıldım. Tamam siz gibi 90larda yaşamadım ama benimde özlediğim zamanlar var. ilk okul dönemlerimde oynadığım sokakları eski oturduğum mahalleleri sanal olarak gezdim. eski oturduğumuz evlere baktım. ne güzel dertsiz zamanlar. oyunlar mahalle maçları. tasolar futbolcu kartları bunları bende gördüm. şimdi üniversite derdi sınav derdi para derdi. keşke büyümemek üzere küçüklüğüme geri dönebilseydim.