inanıyorum söylediğini candan söylediğine,
ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez.
hafızanın kulu olmaz kararımız,
çabuk doğduğu için büyümeden ölür,
nasıl ki ham meyve dalında durur da,
oldu mu kendiliğinden düşüverir yere.
kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak,
en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
tutku bitti mi, istem de biter gider,
ateşli sevinçler de kederler de
yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte.
sevincin en coştuğu yerde dert en çok yerinir,
bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir.
madem bu dünya bile yok olacak bir gün
sevginin bitmesine insan neden üzülsün?
aşk mi kaderi kovalar, kader mi aşkı?
daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi.
düşen büyük adamı en sevdiği unutur,
yükselen züğürde düşmanları dost olur.
sevgi talihin peşindedir diyecek insan
bunca dost görünce büyüklere kul kurban!
başı darda olan dayanak aramaya görsün,
sözde dost düşman kesilir bütün.
ama ilk düşünceme döneyim yine
isteklerimiz öyle çatışır ki kaderimizle
bütün kurduklarımız yıkılır gider,
düşünceler bizim, olaylar bizim değiller.
sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan,
inancın değişir kocan öldüğü zaman...
konservatuar sınavına gireceklere en büyük tavsiyedir, nedir?
asla hamlet oynamayın, neden mi? jüri en az 100 kere hamlet tiradı dinliyor ve sıkılıyor. küçük prensle çıkın daha iyi. *
Filmler ve diziler sayesinde annelerimizin ve babalarımızın, tiyatrocu olan ve olmak isteyen herkesin oynamak zorunda olduğu oyun sandığı bir eser, bir karakter. kendini aşmış ve başkalaşarak bir klişe olmuştur.
--spoiler--
(kafatasını alır.) vah zavallı yorick! onu tanırdım horatio; fevkalade hoş bir adamdı. kaç kereler beni sırtında taşımıştı. hâlbuki şimdi bana ne iğrenç geliyor! nerde şimdi o latifelerin, o oyunların, o şarkıların? nerde sofrayı kırıp geçiren şakaların? avurtların büsbütün çöktü mü ki? öyleyse şimdi git hanımımızı odasında bul; ona, yüzünü bir parmak kalınlığında da boyasa yine bu hâle geleceğini söyle; bakalım buna gülebiliyor mu ?
--spoiler--
--spoiler--
hamlet- öyle çarpık bir dünyada yaşıyoruz ki,
namus günahtan özür dilemek zorunda kalıyor,
eğilip izin istiyor ona yardım etmek için.
--spoiler--
yıllardır yurdumun karayağız delikanlılarına zorla diretilen tiradların en boktan karakteri. baba tamam şekspir reyiz yazmış eyvallah da, yahu esmer anadolu çocuklarına ne diye zorla hamlet oynatıyorsunuz ki amına koyayım? bu hamlet mevzundan yola çıkıp, cümle konservatuvar zihniyetini bu hususta eleştirmek istiyorum. nedir abi hamlet olayınız, othello olayınız? hiç mi türk yazarımız yok, hiç mi türk karakterimiz yok? illa elin ingilizini, elin danimarkalısını, elin kavruk zencisini mi oynamak zorunda bizim oyuncularımız? e tamam belli bir düzeyin üzerinde oyunlar ve karakterler, belli bir kalitesi var.. ee amk? bu mu yani? her şey şekspirden mi ibaret siktiğimin sanat dünyasında?
çocuk çıkmış gelmiş yozgat'tan konservatuvar sınavına girecek, neymiş efendim, hamlet oynayacakmış, atinalı timon oynayacakmış, zorunlu parçaymış.. yeter la yeter, bi değiştirin şu zihniyetinizi!
ah şu et yığını keşke erise..
erise de allah da senin belanı verse amına koduğumun hamleti!
shakespeare dendiğinde akla ilk gelen eserlerden biridir. orjinal haliyle okununca daha büyük zevk alınacaktır. egonun yükselişi farklı bir biçimde anlatılmıştır. *
orijinal ingilizce metnin okunması halinde bitmek bilmeyen, anlaşılması çok güç, ve felsefi yapısı ,hani derler ya, kafa çatlatan kulaklardan dumanlar çıkmasına sebep olan shakespeare oyunu.
ayrıca radyo tiyatrosu olarak da müthiştir. danimarka prensi hamlet´i odak noktasına koyar, ancak pek çok yan karakterin olaylar içerisindeki rolleri de inanılmazdır.
birgün üşenmeyip uludağsözlükteki en uzun entry´lerden birisi olması muhtemel olan uzun bir entry yazacağım, hamlet´le ilgili.
"nasıl yüzüm kızarmasın görünce karşımda,
on binlerce insanın kesin ölümlerine gittiğini?
bir esinti olsun, şan olsun diye,
mezara gidiyorlar -yatağa gider gibi.
birkaç dönüm yer savaşıp alacakları
orduların kılıç oynamasına izin vermez-
ölülerin gömülmesine yetmez bir avuç toprak!
ey düşüncem bundan böyle ya kana boyan,
ya da beş para etmediğine yan!"
danimarka kralının biricik tontoşu, varisidir prens hamlet.. pekçok yönden yunan mitlerinin ouidepus'u ile benzerlik gösteren, sigmund freud'un ouidepus kompleksi tezini ele almasında rol oynayan bir diğer menbaa, ölümsüz shakespeare eseri..
millet olarak, "1'e 2 katmada" üzerimize yoktur. ne var ki, bazı hikaye ve anlatılar gerçekten severlerinin içlerine nakşedilir, işler.. bu da, ingiliz edebiyatı düşkünleri için pek fevkalade bir yapıdır.
babasının hayaleti ile karşılaşır hamlet. babası: "kulağıma fare damıttılar evlat! koma kanımı yerde!", "anana bellet bu dediğimi..", " o da, ne işle uğraştığının farkında olsun!" der. hafif safça olan bu oğlan, varır anasının yanına, döker geceleri odasına konan hayalet babasını. ne varki, annesi hafiften bu işin metapşişik yanının ehemmiyetinin farkındadır. inanmaz..
öyle ki, fare zehrini damıtma işini krallık tahtına oturmak isteyen "amca" yapmıştır. amca, oudepis misali; kocayı aradan çıkarıp, hem krallığa hem kadına konmayı dilemektedir. freud sentezi de burada başlar nitekim. hamlet durmaz, dayanamaz, bir cana kıyanın canına kıyarak, pisliği pisliğe frenlemek ister. ne var ki, öldüreceği kişiler de, yanlış kişiler olacaktır..
16-17.ci asrın eseri olarak, insanlık ve tutkularının yola açabileceği dertlere ve yanlışlara, doğmatizme, kana susamışların bunu nasıl mahirleştirdiğine dair, önemli bir kaynaktır.
ondandır ki; don giovanni ile birlikte, hala en çok bestelenen 3-5 tiyatro operetinden birisidir...
oyunda, iki soytarının üstlendiği mezarcılar sahnesi shakespeare'nin bütün felsefesini net bir şeklide ortaya koyar: bireyin toprağa bağımlılığı, varoluş çıkmazı, yaşamının anlamını sorgulaması her şey vardır sahnede ve belki de en vurucu olanı, ister kral ol ister tuvalet temizleyicisi toprağın altında eşitsindir, mezarda statün sökmez, paran kar etmez.
--spoiler--
inanıyorum söylediğini candan söylediğine,
ama bugün ki karar yarın bozulur çok kez.
kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak,
en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak.
madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün,
sevginin bitmesine insan neden üzülsün.
aşk mı kaderi kovalar, kader mi aşkı,
daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi...
--spoiler--
Eğer düzgün bir çeviriden okuyamıyorsanız hic okumamanızı tavsiye ettiğim tiyatro eseri. Etrafta o kadar cok sacma yayınevinden çıkmış basımlar var ki harcadığınız zamana yazık olur. Ben sabahattin eyüboğlu çevirisini okumuştum kültür yayınlarından. size de önerebilirim.
serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin. şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. bütün mesele hazır olmakta. madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun!