Sanılanın aksine köfte adedi fazla olan versiyonları pahalı olsa da lezzet olarak bekleneni veremiyor. Her malzeme kararında güzel. Dün üç köfteli bir hamburgere 900 tl para verdim ve sonuç: yarısını yiyip kalanı çöpe attım.
iki ekmek arasına koymuşlar bir dünya mutluluğu, her ısırıkta biraz daha uçuyorsun. Hani diyorlar ya, “Abi ya, hamburger yemem lazım, yoksa kafayı yerim.” E, haklılar! Hamburgerin o ekmekle köfte buluşması, adeta küçük bir terapi seansı.
Düşünsene, ilk lokmayı alıyorsun, ekmek yumuşacık, köfte tam kararında. Marul, domates, turşu... Ne ararsan var! Ağzında patlayan sosu anlatamam; sanki tüm hafta boyunca biriktirdiğin stresi alıyor, yerine mutluluk koyuyor. O an "Ya ben neden her gün bunu yemiyorum ki?" diye sorguluyorsun.
Tabii herkesin hamburgeri farklı. Kimi sade takılır, kimi içine peynir, pastırma, hatta avokado koyar. Ama ne yaparsan yap, hamburger seni yarı yolda bırakmaz. Yanına da cipsi, patatesi koydun mu, tamamdır. işte o an, dünyanın geri kalanını umursamıyorsun, "Boş ver ya, dünya yansın, ben burgerimi yiyorum!" modundasın.
Sonuçta hamburger, öyle sıradan bir yemek değil. Bazı günlerin kurtarıcısı, keyifli anların yoldaşı. Bütün dünya koca bir kaosa sürüklense, hamburgerin tek bir ısırığıyla her şey normale dönebilir. E, ne diyelim, afiyet şeker olsun!
Buluş hikayesi şu şekildedir:
19. yüzyılın ortalarında, Almanya'nın Hamburg şehrinden bir tüccar, ticaret amacı ile gittiği Orta Asya'da Tatar Bifteği'ni görüp Almanya'ya getirdi ve onu Hamburg Bifteği olarak sunmaya başladı. Daha sonraları bir aşçı bu eti kızartarak servise sundu ve ona 'Hamburg'a ait' anlamına gelen 'hamburger' adını verdi.