ilk cümlesindede şunu anlatmak istiyor; 'Allah sevgisini taşıman ve bunun gerekliliklerini yerine getirmenin o kadar kolay olmadğını anlatır..'' keza kendisi bir insandır bi-çaredir..bunu söylemiş olması kendisini daha değerli kılar..
iki cümlesinde şunu anlatıyor; ''artık dayanamıyorum sana olan sevgimi anlatmak sana kavuşmak için adaletini bekliyorum'' ölüme hazırım gibi.
sözleri çelişkilerle dolu tasavvuf babalarından biridir. ölümünden sonra tasavvufçular tarafından 'kahraman' ilan edilmiş ve ünlenmiştir. ibn-i arabi, Mevlana, yunus emre.. vb. birçok kişiyi etkileyip, dinin temel öğretilerini dinamitlemişlerdir. akıl mantık dışı ve çelişki dolu sözlerine bir örnek:
'Ey insanlar! beni Allah'Tan kurtarın. o beni benden aldı götürdü; bana geri vermiyor. ben ise götürüldüğüm yerin gereklerine riayet edemiyorum....."
bu sözünün tam tersi başka bir sözü:
"sana yakarıyorum, üzerime kadar indirdiğin bu kutsal sahipleniş aşkına ve Sen'den istediğim daha yüksek dereceler adına, beni böyle kendimden alıp götürdükten sonra tekrar bana geri verme. Düşmanlarımın sayısını çoğalt şehirlerde, müminler içerisinde ölümümü isteyenleri de artır."
ene'l hak sözü meşhur evliyaullah. * aynı misal üzerine beyazıt bestami hazretlerinin de * '' allahuekber'' e mana verişi vardır ki akıllara zarar.
beyazıt bestami, dergahtan bir zat'a '' allahuekber '' 'e bir mana ver evladım der, zat, '' allah en büyüktür '' efendim der. beyazıt bestami, '' sen ne ettin öyle, allah ile kimi kıyasladın da allah'ın büyük olduğuna kanaat getirdin, mana yanlış, bu seni kafir eder '' der. halbuki, mana genel anlamda, müfessirlerce de onaylanmış bir manadır. ama arifler sultanı, durumu açıklar; '' sonradan yaratılan hiç bir şey kıyasa nail değildir, ancak allah vardır, o, diğerleriyle kıyas edilemeyecek kadar büyüktür ve tek varolan allah'tır '' der.
diyeceğim o ki; hazretler, vücudiyetlerinden geçmişlerdir. onlar allah karşısında ölü gibidirler. ne gelirse razı, ne olursa razıdırlar. istedikleri ve düşündükleri tek şey allah'tır.
bu mevzuda da yine beyazıt bestami'nin bir mana alemi rivayeti vardır, kısa geçeyim; allah mana aleminde tüm zamane ve silsile ariflerini toplar, ve buyurur '' herkes benden istedi, ancak ebu yezid * beni istedi '' zaten bu yüzden hazret'e ariflerin sultanı diyoruz.
öldürülmesi tümüyle yobazların oyunudur. mansur'un fikirleri her ne kadar hindu sosu taşısa da islam inancına aykırı değildir. ancak söylemleri ve takipçilerinin sayılarının giderek artmasından korkan yobazlar tarafından söylemleri çarpıtılarak işkenceyle öldürülmüştür.
o tanrının tek gerçek olduğunu, insanlar da dahil olmak üzere evrendeki her şeyin tanrının bir parçası olduğunu söylemiştir. yani bilgisi olmadan fikri olan bazı angutların sandıkları gibi kendini tanrı ilan etme durumu yoktur. tabii bu angutlar kendileri okuyup öğrenmek yerine kendi çıkarları için zamanında mansur'u katledenlere inanıyorlar. oysa katledenler de mansur'un tanrılık iddiasında olmadığını gayet iyi biliyorlardı.
öldürülmesi ise bambaşka bir iğrençliktir. william wallace'ın idamını mumla aratır. el, ayak, dil dahil çeşitli uzuvları teker teker kesilmiştir. sonrasında derisi yüzülmüştür. sonrasında çarmıha gerilmiştir. sonrasında kellesi de kesilmiş ve turşusu kurulmuştur.
ulan bir de ışid'e bok atıyorlar. oysa bu yobazlar her devirde bu kadar vahşilermiş be!
Ben Hakk'ım(En-el Hakk) dediği için Abbasi yönetimince derisi yüzülerek parçalanmış olan büyük mutasavvıf...En-el Hakk derken kastı;Allah kendi güzelliğini,kendini nurunu kullarına yansıtmıştır demektir.Ancak;karşısındakiler onu anlayabilecek zeka,bilgi ve algı seviyesine sahip olmadıklarından,bu sözü düz mantık yorumlamışlar ve onu katletmişlerdir.ortada bir cehalet varsa bu hallac-ı mansurun değil,yöneticilerin cehaletidir.
Her nefeste Hu, her nefeste Hu, cevap verir
çağrıma, her nefeste Hu, oradadır, canımdan
candadır, canımdan parçadır, cevap verir
kendini açığa vurur da neden yüzünü
göstermez apaçık ortaya çıkmaz? Gönülde gizli
bir sır, gizli bir hazinedir, her nefeste çıkar,
her nefeste girer, her Hu'da gizlidir de kendini
göstermez. Suretlerden münezzeh, açığa vuran
da gizli olanda. Gönülle giden her zerrede,
incidir o, noktadır, eliften noktaya yolculuktur.
Eliftir, dünyada gönlün noktasıdır. Eliften
noktaya yolculuktur, kendini açığa vuran.
Kendini açığa vuran giz, her gönülde sırdır
saklanır. Suretlerde değil, her nefeste dışarı
çıkan ve tekrar ten kafesine geri dönen, gönül
kafesinde şakıyan bülbüldür, gül kokusundan
sarhoş olan, harap olan, kırık gönüllerdedir,
kendini açığa vuran."
Ben enelikten vazgeçtim , en- el hak dedim,
beni O 'na kavuşturanlara selam ola . Ne
sağımda melek, ne solumda şeytan , hiçbirine
uymadım, dinlemedim , ben Hakkı istedim , O ' na
kavuşmaktı niyetim , bir baş istediler sundum ,
beni kavuşturanlara selam ola .
Ne dava, ne keramet , ne ululuk , ne şan ne
şöhret, ne ibrik , ne seccade , ne tespih , tek
istediğim Hakka kavuşmaktı , ben de tezahür
eden, benim ruhumda, bedenimde kendini
açığa vurana kavuşmaktı , bedenimin
perdelerini yırtmak , ruhumun perdelerini
kaldırmak, Hakka vuslattı, beni kavuşturanlara
selam ola .
O 'ndayken ayrı düşmüşlüğün haraplığını,
bedenin fakirliğinde, kendini açığa vuranın
genişliğinde, ruhumun perdelerini tek tek
parçalayarak, ten kafesinden ayrılmak , gönül
bülbülümün gülün kokusundan sarhoş olup
harap olan kanatlarını kırmak , kanatsız aşka
uçmak. Uçuranlara selam ola .
Artık ne kanada ihtiyacım var , ne de başa .
Benim aşkım kanatsız uçan kartal iken , ne gül
kalır ne de kokusu. O 'na kavuşmak için hiçbir
engel kalmaz iken , tek bildiğim O 'nun
ummanında bir damla olmak, tüm damlalara
selam ola .
Sureti geç , gönüle bak, gönüle giden dipsiz
kuyuya dalan gibidir. Karanlıktır ama sonu
aydınlıktır , ferahtır . Acılarla dolu yolculuğun
huzura kavuştuğu andır, inciye kavuşan için
nice hikmetler mevcuttur . Nice inciler vardır ,
O 'na götüren nice yollar ve karanlık kuyular.
Karanlık senin gözlerindedir . Gönül gözünün
karanlığının kuyuya yansımasıdır. Gönül bir kez
aydınlandı mı , en karanlık dipsiz kuyuya şems
olur. Kendi ışığını bir kez yakan bir daha ışığa
ihtiyaç duymaz. Yolunu kendi bulur. Her yol
mubahtır, her insanın yolu ayrıdır, her gönül
kuyusunda bulunan inci bulan kişiye aittir . Ona
özeldir . Ben hakkım demekle incimi buldum.
Ben hakkım demekle başı sundum. Ben hakkım
demekle hak oldum , hakka vuslat oldum . Vuslat
oldum, dünyadan geçtim , ışıdım geri döndüm .
Kırıldı gönlüm, harap oldu . Ne varsa ben de
var . Ne varsa kırık gönlümde var , O 'nu görmek
isteyen kırık gönlüme baksın , O kırık
gönüllerde var . Yol açanlara selam ola .
Hak aşığıyım gönlüm harap, gezerim ayaklarım
arşta , başım Hu 'da . Toza : gönlüm bülbül olur
ten kafesinde şakır , aşk aşk diye, bülbülümün
kanatları kırılmış şakır En- el Hak diye.
Dünyayı neyleyeyim, neyleyeyim cenneti,
neyleyeyim huriyi , asıl kaynağı isterim kana
kana içmek, o kaynakta damla olmak , akmak
delicesine. Sonsuzluğun en sonsuzluğu ,
zamansızlığın zamansızlığı , yüceler yücesi , şanı
büyük O , asıl kaynak nurların nuru , gerçek
kaynak , sana kavuşmaktır tek isteğim, senin
yansımandadır tüm gerçeğim, yansımanı
gördüm, gülün kokusunu aldım , çağrını
duydum, sen gönlüme fısıldadın, şah
damarımdan yakın olanım , ten kafesimde
kendini açığa vuranım, sen ki, sana
kavuşmaktır tüm arzum, niyetim, bir baş
istediler sundum, Hokkadır vuslatım .
Aşk aşk derim , erimek isterim, iki değil bir
olmaktır derdim, harap olmuş yüreğim , kırılmış
tüm kanatlarım, uçarım enginlere, gözlerim
ama, kulaklarım sağır , yolum sadece Aşkadır,
En- el haktır sözüm, başka söz bilmem, kelamım
nicedir, dert olur , alır başımı sunarım , vuslata
kavuşturanlara selam ola .
Aşk başkalaştırır, beni benden alır , aşka uçan
başkadır , değilse aşka uçmamıştır, aşka uçmak
için kanatları aramak zaman kaybıdır , kanatsız
uçmaktır, harap olan gönül bülbülü, ne eder
gülü. Aşk değil midir, yağmuru yağdıran , suyu
buluta, bulutu suya dönüştüren , aşkla toprağa
kavuşturan. Tüm tohumların içine zerk olan ,
kendini açığa vuran. Toprağın deli gibi
kaynaşması değil midir kavuşması askıların. Su
toprağa sevdalıdır , güneşin yakıcılığına
aldırmaz , aşkla dönüşüme aldırmaz , buharlaşıp
gökyüzüne çıksa da elbet bilir tekrar ineceği
zamanı, sabırla bekler, aşk başkalaştır insanı.
Eser rüzgar , çakar şimşek , ağlar bulut, su
kavuşur yine aşkına , aşkların kavuşmasına eşlik
eder tüm kainat . Erir biter görünmez olur da
sen bilirsin yine bakarsın buluta, işte damla
yine oradadır .
cubbemin altında allahtan başkası yoktur diyen cüneyd-i bagdatinin hallac ı anlamaması bana hayli ilginç gelmiştir.
anlamadığını zannetmiyorum ikiside tasavvuf ehlini almış ve dünyadan soyutlanmış kisilerdi.acaba cüneyd bagdati ogrencisinin kendinde gizli kalıp söylemesi gereken şeyi ifşa ettiği için mi kızmıştır. sibli gibi yapamadığı için mi yoksa...
garip bir durum ama ne olursa olsun hallac ı gerçeği bulmuş ve gerçeği saklamak yerine ifşa etmiştir, her ne kadar gerçeğin bedelini canıyla ödese de...
putkırıcı kişiliği, bildiği ve inandığı şeylerden ödün vermemesine yol açan örnek insan. hallac'ın kendi inandıklarını söylemesi nedeniyle öldürülmesi, bağnazlığın ne kadar hakim olduğunu göstermiştir. onu katledenler, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar sözünden daha da ileri giderek onun sözleri işlerine gelmediği için onu öldürmüşlerdir. bu durum, islam toplumunda farklı bir düşünceye ve görüşe sahip olmanın imkansızlığını göstermiştir.
hallac'ın söylediği "enel hak" sözünün o dönem toplumunda bozgunculuk çıkaracağı, o dönemin siyasal yönetimine zarar vereceği düşünülmüştür. hallac'ın idam edilmesini uygun görenler, yönetimin emriyle fetva çıkaranlar, iktidar dalkavukluğu yapan alim kesim olmuştur. bu olay, bilgili olmanın, alim olmanın insanı gereken doğru davranışa götürmediğinin açık örneğidir.
halifenin fermanıyla, alimlerin ve de hakimlerin "olur"uyla öldürülen hallac aslında bir hak yolcusudur. ödünsüz oluşu ve bildiği yolda güçlü olanların karşı çıkmalarına rağmen yürüyüşü, gerçek bilgi, ilim irfan sahibinin nasıl bir tutum ve davranış sergilemesi gerektiğine örnek olmuştur. diğer yandan, dinin devrimci yorumları karşısında duranların sindiremedikleri ve susturamadıkları değerleri nasıl yok ettiklerinin en üst örneğidir.
kendini allah'a aşık sanıp, daha sonradında kendini Allah ilan etmiş kişilik. bu yüzden acı şekilde öldürülmüştür. acı şekilde öldürülmeseydi bugün bir hiç olacaktı. benim için zaten bir hiç.
850 900 lü yıllarda yaşamıştır. iran ın güney horosan bölgesinden gelmiştir. (Afganistandada horosan vardır) Bu adamın dedesi zerdüşttür. Daha sonra fırat nehrinin oralara filan göçmüştür. Irak bağdatta idam edilmiş kişidir. Tasavvufçudur. Yani tasavvuf konusu islamda tartışılan bi konudur. Allah evrende her yerde senin benim içimde diyen bir felsefedir. her canlının ruhunda o'ndan bir parça bulunur"... diyerek neyi kastetmiştir. Sonuçta bu kişi bağdat ta ağır işkencelerle öldürülmüştür. Ama sözünden dönmemiştir. Yanlışmı anlaşılmıştır yoksa kendisi büsbütün yanlımıdır. Ayrıca ek bilgi: aleviler bu adama sahip çıkar. Türkülerde filan adı geçer.
not : mevlanada dahil olmak üzere bu tür tasavvufi adamlar genelde horasandan gelmiştir. enteresan bir bilgi bence.
neden ağlıyorsun diye sorduğu adam ''sevgilim öldü'' diye cevaplayınca, ''o halde sen de kendine yeni bir sevgili bul; fakat ölmeyeninden olsun'' demiştir.
hallaç değildir, hallaçlıkla ilgili anektot da ondan yıllar sonra uydurulmuştur. işin aslı Hallaç türkmenlerine mensuptur. Yaşadığı çağda çok görülen biçimde obasının adıyla anılmıştır ( bu durumun günümüdeki örneği ve temsilcisi (bkz: Yusuf Halaçoğlu)).