bugün

beni bilen bilir. asla halktan biri değilim, olmadım, olamadım, ve olamayacağım da. ama dört tarafımız halk tarafından istilaya uğramışken halk ile etkileşim içinde olmamak neredeyse imkansız şuan. bugün olduğu gibi arkadaşım sabahın köründe kapıma dayanıp, araba kornasıyla beni uyandırarak'' la oğlum hadi denize gidelim, çok güzel bir yer biliyorum'' demesiyle beni bilmediğim bir sahile götürdü. gittim. meğersem bir tek ben bilmiyormuşum bu bilinmedik yeri. o nasıl bir yer lan. millet üst üste yığılmış uzanıyor. sahilde soğan-ekmek yiyenleri mi diyeyim yoksa kendileriyle beraber evde pişirdiği yemeği tavadan yiyenleri mi diyeyim.ama bunların hepsini geçtim; selülitli kadınlar ile göbeği vücut ağırlığının üçte ikisine tekabül eden erkeklerin deve güreşi yaptığını gördünüz mü hiç? günlük kıyafetleri ve iç çamaşırlarıyla denize girmekte bir sakınca görmeyen bir yığın insan gördünüz mü? işte bu tür insanların bolca bulunduğu plajlardır.kimseyi küçümsemek için söylemiyorum ama gerçekten herkes biraz daha dikkat etse kendine insanların aklındaki ''halk plajı'' imajı değiştirilebilir...malum bir kavramın içinde halk geçince çok banal algılanıyor iken beach denilince çok havalı oluyor...
(bkz: paçalılar)
bir kemal tahir romanı. yalnız samim aşkın adıyla yazmıştır. pek bileni edeni yoktur bu yüzden.