sorarlarsa, "ne iş yaptın bu dünyada?" diye, rahatça verebilirim yanıtını:
" yalnız kaldım. kalabildim! altı milyarın arasına doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından"
sevenlerine en fazla hayal kırıklığı yaşatan yazar. doğan yayınlarına geçtikten sonra yazdıkları fazlasıyla yumuşamış, fazlasıyla türk filmi kıvamını almış. hadi bu durumu, belki daha olgun, daha sakin olmasına verebiliriz. fakat, savunduğu yada karşı durduğu değerlere rağmen, az'ın tanıtımı için saçma sapan bir kadın programında, iki adet menopoz teyzeye kitabını anlatmaya çalışması affedilmez oldu.
Kafasındakileri, cümlelerine tam yansıtamayan bir yazardır. ikisi arasında bir dengesizlk varsa, edebi açıdan kalite düşer. Yani, tekbaşına topla binbir türlü hareketler yapan, topu boynunda sektirip topuğunda zıplatan bir futbolcu, aynı şeyi maç anında yapmaz. Takım oyunu içinde, bazen güzel çalımlar atabilir; ama 'bakın iyi topçuyum ' diyerek maöç esnasında göğsünde top sektirip ayağını topun etrafında dansözün başında para çeviren el gibi çevirmez.
Roman yazarı da bir çeşit futbolcudur. 'Ben ne cümleler kurarım' şeklinde şov yapmak ayrıdır, baştan sona konusuyla, karakterleriyle, olay örgüsüyle, yerinde ve güzel ama göze batmayan çalımlarla bir takımoyunu yani bir bütün yaratmak başkadır. Salinger'in Gönülçelen kitabı, basit yazılmıştır. Ama her daim ilk ondadır. Bu Salinger, top sektiremez, topu dokana takamaz anlamı taşımaz. Günümüzde, Hakan Günday'ın yazılarında gözebatan, rahatsızlık verici bir stil var. Yazdığı şeylerin anafikri olarak demek istemiyorum çünkü konularını beğeniyorum. Chuck Palahniuk2un ; tıkanma, Gözteri Peygamberi, Ninni kitabını;(anadilinde olmasa bile) okuduğunuzda, demek istediklerim anlaşılır sanıyorum.
"zargana" romanıyla hayatıma girmiş mükemmel yazardır.
"kinyas ve kayra" sıradaki okuyacağım romanıdır.
söyleyeceğim çok şey var aslında ama üşeniyorum ve çok sıkıldım. önceleri acılarımı paylaşacak insan ararken etrafımda, şimdi kimseler soru sormasın istiyorum. sorduklarında ise yakınlık derecesine göre, 'hayat' ya da siktir et diye cevap verip susuyorum. söyleyecek şeyim olmadığından değil, söyleyecek çok şeyim var aslında ama bugüne kadar anlattıklarım hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyorum."
sıradan bir roman yazarı. kalemi pek de sağlam değildir ortalamanın altında bir aforizma yazarıdır bir nevi. sevenleri de ortalamanın altında kitaplar okurlar.
en güzel kitabı kinyas ve kayra'dır. bundan sonraki kitapları daima kinyas ve kayra'nın gölgesinde kalmasına rağmen az kurgusunun güzelliğiyle göz doldurmuştur.
--spoiler--
Diyebilirsin ki, bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum...Az...
Sen de fark ettin mi? Az, dediğin küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir...
2000'li yıllar türk edebiyatının kayıtsız şartsız en iyi edebiyatçısı, daha doğrusu romancısıdır. son kitabı azda da gözlendiği üzere oğuz atay'a gereken değeri verdiğini belirtmiştir. çünkü gariptir, birçok edebiyatçı oğuz atay gibi bir yazarımızı neredeyse yok saymaktadır.
dostoyevsky'nin daha gerçekçi ve marjinal hali olan, hikayelerinde daha çok soyut kavramları ele almasına rağmen sıkmadan okutan, yeni nesil türk edebiyatının incisidir. kim bilir diye düşünüyor insan, belki 100 yıl sonra bizimde tıpkı ruslar gibi övünüp, heykelini dikeceğimiz bir gogol, puşkin, dostoyevski'miz olacak. yeminle o kudreti görüyorum hakan günday'da.
kalemkahveklavye dergi'nin öz konseptli 9. ve jübile sayısında konseptle ilgili bir röportajı bulunan yazardır. yeni çıktı efendim, taze taze. dergiyi temin etmek için buyrunuz:
Zor değil dedi kendi kendine. insanları anlamak zor değil. Hepsinin de doğum izleri gibi karakter izleri var sağlarında sollarında. Biraz dikkatli bakmak yeter. Haritalara benzerler: Ölçeklerinin nerede yazdığını bulana kadar korurlar esrarlarını. Sonra bir güneş kadar bilinir hayatları. Sarışınlara benzeyen hayatları. Güzel ama aptal hayatları..