Tunus, Yemen, Mısır'daki ayaklanmaları sadece yoksulluğa isyanla izah etmek yanlış. Sadece demokrasi talebiyle izah etmek de yanlış. ikisi de var. Ve bir şey daha: Kendi kendilerini ululayıp duran, düpedüz ilahlık taslayan, halkın kendilerine kulluk etmesini isteyen ve kula kullukta zafiyet gösterenleri itip kakan kibirli idarecilerin fiyakalarına tükürerek insanlık haysiyet ve şerefini kurtarma azmi... Devrim gündeminin hülasası Mısır sokaklarından yükselen şu sloganda: "Hürriyet, Ekmek, Haysiyet".
Facebook ve Twitter olmasaydı Mısır'da böyle bir ayaklanma olamazdı diyorlar ya, o da yanlış. Mısır halkına saygısızlık. 1977'deki büyük ayaklanmada internet filan yoktu. "Kifaya!" (Yeter!) hareketi 2004-2005 yıllarında Hüsnü Mübarek yönetimini beşik gibi sallarken Facebook daha Mısır'a ulaşmamıştı, Twitter daha doğmamıştı. Geçen sene Kahire'nin göbeğinde yönetime meydan okuyan grevci işçiler de internet cafe'lerden çıkıp gelmemiştiler. Kahire Tahrir Meydanı'ndaki bir arkadaşım telefonda dedi ki: "Mısırlılar sanki kuzu kuzu rejimin dümen suyunda gidiyorlardı da Facebook ve Twitter onları titretip kendine döndürdü havasının yayılmasından çok rahatsızız. Biz ilk defa ayaklanmıyoruz kardeşim. Rejime muhalefeti yeni öğrenmiyoruz. Bu ülkede köklü muhalefet gelenekleri var. ihvan-ı Müslimin var, sosyalistler var, komünistler var, bunların asırlık mücadeleleri ve ödedikleri ağır bedeller var..."
Soru: Bu işin önde gidenleri islamcılar ve sosyalistlerse, nasıl oluyor da Mısır Devrimi'nin 1 numaralı temsilcisi Muhammed Baradey oluyor? Kahireli arkadaşımın bu soruya verdiği cevap şöyle: "ihvan-ı Müslimin'den bir lideri sosyalistler ve diğer köklü muhalefet grupları benimsemezler, ihvan-ı Müslimin de onlardan bir lideri benimsemez. Demokrat kimliği ile öne çıkan Muhammed Baradey, Mısır'daki köklü muhalefet gruplarından hiçbirisiyle alâkası olmadığı ve dolayısıyla bunların arasındaki rekabetlere de bulaşmadığı için geçiş döneminde ideal bir lider olabilir. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olarak dünyada kazandığı saygınlık da önemli."
"Geçiş dönemi"nin altını çizdi arkadaşım. "Tam demokratik bir ortamda yapılacak serbest ve şeffaf seçimlere kadar" dedi. "Sonra, sandıktan kim veya kimler çıkarsa..."
- Devrimin tamamına ereceğine kesin gözüyle mi bakıyorsunuz?
- Bu bir halk hareketi. Rejimin halkı katliamdan geçirmeye hazırlandığı söyleniyor. Halk, kurşun yağmuru ve bombardıman altında kıyamını sürdürürse onu takdir ederiz. Geri çekilmeyi tercih ederse de onu ayıplamayız. Ama insanlar öyle bir aşamada evlerine dönseler bile devrim bitmiş olmaz. Bu muharebeyi kaybetsek de harp devam edecek.
mavi marmara'yı sevmeyen bir kardeşine güzel bir yazı yazmıştır. çok sağlam bir ayar olmuş niteliktedir. tabi bu yazının muhatabının kim olduğu hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte nihat genç olduğu rivayet ediliyor.
[http://http://yenisafak.com.tr/Y....2010&y=HakanAlbayrak ]
kendisi mavi marmara'dayken gerçekleşen bir olayla ilgili yazı yazmadığı için samimiyetsizlik ve yalakalıkla suçlanan yazar, abim. bu adama her şeyi söyleyebilirsiniz, ama inanın, şu ülkede samimiyetsizlikle suçlayabileceğiniz en son insanlardan birisidir. ve kaynak götüm değildir, arzu eden varsa göndereyim kitaplarını, okuyun, kendiniz karar verin. ayrıca ;
fettullah gülen hocaefendinin Mavi Marmaradakilerin "Şehit olmaya gidiyoruz" diye yola çıktıklarını, bile bile ölüme gittiklerini, onların şehit sayılamayacağını söylemesi üzerine kendilerine şu cevabı vermiştir:
Öncelikle şunu ifade edeyim ki biz 'bile bile ölüme' gitmedik.
"israillilerin yolumuza çıkmayacaklarını, yolumuza çıksalar bile önümüzü kesmekle veya bizi rotamızı değiştirmeye zorlamakla yetineceklerini, gemimize saldırmayacaklarını umuyoruz; saldırırlarsa kendimizi savunuruz ama ölümüne değil; direnişimiz sembolik olur ve israillilerin gemiyi ele geçirmelerini engelleyemeyeceğimizi anladığımız yerde biter" diyerek gittik.
Aklımızdan "işin ucunda ölüm de olabilir" diye geçirdik tabii, fakat bu ihtimali göz önünde tutarak gitmekle 'bile bile ölüme gitmek' aynı şey değil.
Velev ki "Şehit olmaya gidiyoruz" diyerek gitmiş olalım; Gazzeli kardeşlerimizin mustarip olduğu korkunç ambargoyu yarmak niyetiyle yola çıkan, Allah yolunda mazlumların imdadına koşarken öldürülen dokuz arkadaşımızın "şehit sayılamayacağına" nasıl hükmedebiliyorsunuz?
Ashab-ı Kiram'dan Amr Bin Cemûh (radyallahu anh), Uhud'a, "Allâh'ım! Bana şehidlik nasîb et! Beni mahrum ve me'yûs olarak ev halkımın yanına döndürme!" diye dua ederek gitmemiş miydi? Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), Uhud'da katledilen bu zâtı "cennette gördüğüne" yemin etmemiş miydi?
...
...
...
Bizimle niye uğraşıyorsunuz Hocam?
Bizimle uğraşmakta niçin ısrar ediyorsunuz?
Ne adına, kimlerin hatırına?
Zât-ı âliniz ve cemaatiniz ile aramızdaki gönül bağını zedelememek için bizim gösterdiğimiz hassasiyeti siz neden göstermiyorsunuz?
HiZMET'e hürmet ve muhabbetimiz elbette baki; fakat Ümmet-i Muhammed'in ve bütün insanlığın kanayan vicdanını temsil eden Mavi Marmara aleyhindeki anlaşılmaz tutumunuzdan ötürü teessüflerimizi bildiririz, vesselam.
yaşayan en büyük şair/devrimci, dava adamı, baba...
bugün köşesini kızının yazdığı bir şiire ayırmış. ee hakan albayrak ve emira albayrak çiftinin evladı olmak kolay iş değil. babası anadolunun inanmış, iman sahibi bir kahramanı; validesi bosna'nın cesur kahraman bir müminesi... "ayşe albayrak" ın bir parçası orada, modern dünyanın en aşşağılık katliamlarından olan srebrenica' da..zulmün 15.yılında babasına ağlayarak okuduğu şiiri:
katıldığı her programda,mavi marmara nın amacının yardım götürmekten ziyade gazze deki ambargonun kalkamasını sağlamak ve dünyanın dikkatini yeniden gazze ye çekmek olduğunu söyleyen (ki bunuda başardılar) son derece karakterli yazılar yazan gazetecidir.birileri o geminin orda ne işi vardı diyor ya onlara ithafen.
fitne çıkarmayan adam gibi adam tavrı için şahsiyeti övülesi,aksiyoner kimlik. wsj muhabirinin açıklamayı tahrif ettiği zaman dan ali ünal tarafındna açıklandı zaten hakan albayrak ı duruşundan ötürü takdir etmek ve selamlamak lazım.