hafız ı sirazi

entry17 galeri0
    1.
  1. 14.yy iran şairlerindendir. Fars edebiyatının en güçlü gazel üstadı olan hafız-ı şirazi kaside, rübai ve kıta gibi diğer şiir örneklerini de vermiştir. Şiirlerinin toplandığı divanı birçok dile çevrilmiştir. Hafızın osmanlı divan şiirine ve divan şairlerine büyük bir etkisi olmuştur. Ona lisanül-gayb lakabı verilmiştir.
    2 ...
  2. 2.
  3. goethe'nin hasta olduğu bir şairdir. o şairse ben şair değilim der sözleri ve eserleriyle. bu yüzden seksenli yaşlarda farsça öğrenmiş ve doğu batı divanı'nı yazmıştır.
    2 ...
  4. 3.
  5. senin güzel yüzün bizden niye gizli, dedim. benim yüzüm gizli değil, ancak sen perdesin, dedi.
    ayrılık ne zamana kadar, dedim. sen var olduğun sürece, dedi.
    nefs bu mudur, dedim. söz odur, dedi.

    (bkz: hafız divanı)
    3 ...
  6. 4.
  7. dünyada şiir, şair, rind denir, akla hafız-ı şirazi gelir. edgar allan poe'den, dante'den, goethe'den önce gelir. herkes ölür evvelen ölümüyle anılır ama hafız'ın kabri dahi şiiriyle anılır, şiirleriyle süslüdür mezarı. ziyaretine gidenler fatiha'nın yanında bir tane de şiir bırakırlar istiraatgahına bu şark'ın ve dünyanın bütün zamanlarda gördüğü en aşık şairine. yahya kemal'in bu dizesi nasıl da oturur biz şarklıların kafasındaki hafız-ı şirazi imajına:

    hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış
    yenide açarmış her gün kanayan rengiyle
    gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
    eski şiraz'ı hayal ettiren şekliyle
    3 ...
  8. 5.
  9. --spoiler--
    DEDiM

    Dedim: Çekiyorum gamını;

    Dedi: Geçer gider gamın.

    Dedim: Ol benim mâhım.

    Dedi: Dur bakalım.

    Dedim: Müşfiklerden vefa öğren.

    Dedi: Pek az görülür güzellerde.

    Dedim: Kapatayım bakış yolunu hayaline.

    Dedi: Hırsızdır; gelir başka yoldan.

    Dedim: Zülüflerinin kokusu gümrah etti alemde beni.

    Dedi: Bir bilsen, o da rehber olur sana.

    Dedim: Ne güzel bir hava!

    Sabah yeliyle geliyor.

    Dedi: Serin bir meltem;

    Dilber yurdundan geliyor.

    Dedim: Öldürdü bizi lal dudakların.

    Dedi: Kul olmaya bak;

    gözetir o kullarını.

    Dedim: Söyleme kimseye, yaklaşıyor vakti.

    Dedim: Gördün mü, nasıl geçti işret zamanı!

    Dedi: Sus Hafız; bu keder de geçer!

    --spoiler--

    --spoiler--
    ŞARABıN TERANESi

    Dedi lâl rengi saf şarap kadehe

    Dört yerde dört cevherim hep ben

    Asmada zümrüdüm, şişede akik

    Küpte Süheylim, kadehte güneş

    Kim demiş bana haram; içerken beni

    Doğumda helalzade, olur haram?
    --spoiler--

    --spoiler--
    EMEL KASRı

    Gel haydi,

    Emel kasrının temeli çok gevşek.

    Şarap getir, şarap;

    Ömrün temeli hava üstünde.

    Kölesiyim ben onun himmetinin,

    ne varsa şu gökkubbe altında,

    özgür her şeyden.

    Ne diyeyim sana bilmem ki,

    Sarhoştum dün gece meyhanede,

    bulut gibi;

    Bilir misin,

    ne müjdeler verdi bana

    gayb aleminin meleği?

    Ey gökyüzünün sidresinde oturan,

    yüce görüşlü,

    şahbaz doğan!

    Değil senin otağın şu mihnetler ülkesi.

    Safir çalıyorlar sana

    ta arş şerefesinden.

    Bilmem

    neler geldi şu tuzakta başına?

    Bir öğütüm var sana;

    dinle

    ve uygula

    olur mu?

    Öğrendim bu sözü ben tarikat pîrimden.

    Çekme dünyanın gamını;

    Çıkarma öğütümü aklından

    aman.

    Bu aşk iksirini öğrendim bir yoldaşımdan.

    Oluver razı verilene;

    Çözüver alnındaki şu düğümleri;

    Açılmadı çünkü seçme kapısı

    ne bana

    ne sana.

    Sözünde durmakmış:

    Arama sakın temeli gevşek şu dünyada.

    Bilmez misin ki dünyanın

    bin damada

    gelin olduğunu?

    Vefa izi görülmüyor gülün tebessümünde.

    inle benim aşık bülbülüm inle;

    zamanıdır feryadın.

    Behey şair bozuntusu!

    Ne kıskanırsın Hafız'ı?

    Kazanmıştır gönülleri;

    Allah vergisi sözleri.

    --spoiler--

    ÜZÜLME

    "Kaybolan Yusuf döner gelir Kenan'a;

    Üzülme.

    Bir gün döner hüzünler kulübesi gül bahçesine;

    Üzülme.

    Ey gamlı gönül;

    iyileşirsin nasıl olsa.

    Getirme aklına kötü şeyler.

    Bu perişan başın da gelir hale yola,

    Üzülme.

    Ey güzel sesli bülbül;

    devam edersen çimen tahtında kalmaya,

    yine başına çiçekten güneşlik takarsın;

    Üzülme.

    Şu kısa ömrümüzde felek

    dönmezse bir iki gün muradımızca,

    gerçekleşmezse arzularımız,

    devam etmez ya bu hep böyle;

    üzülme.

    Umutsuzluğa kapılırım deme!

    Gayb âleminin sırlarını bilmiyorsun çünkü.

    Perde arkasında,

    nice gizli oyunlar var.

    Üzülme.

    Hey gönül;

    söküp götürse de yokluk seli varlığımızı,

    Üzülme.

    Nuh gibi kaptanın var;

    Üzülme.

    Batarsa deve dikenleri her yanına

    Giderken Kâbe yolunda

    Üzülme.

    Olsa da konak yerleri tehlikeli,

    Olsa da menzilin uzak,

    bitmeyen yol yok,

    Üzülme.

    Bir yanda dosttan ayrılığın acısı,

    Bir yanda rakîbin rahatsız edişleri.

    Biliyor bunların tümünü

    halleri değiştiren Tanrı.

    Üzülme.

    Ey Hâfız,

    Düşmüyorsa dilinden dua, Kur'ân,

    Çekilmişken fakr köşesine, halvete,

    gerçekleşecek arzuların;

    Üzülme,

    üzülme,

    üzülme.
    3 ...
  10. 6.
  11. 1324-1391 yılları arasında yaşamış iran’ın şiraz şehrinde doğmuş ve asıl adı şemsettin muhammed dir. zor bir hayatı olan hafız erken yaşlarda babasını kaybeder ve bir fırında çıraklık yapar. hikayeye göre ekmek götürdüğü evlerden birinde, bir zenginin kızına aşık olur. ve o ünlü gazellerini yazmaya başlar.

    mektubun leyladan başka gidecek kimi var
    ya leylaya gider ya leyladan gelir.

    ne gazeller ama. şiirler ardı ardına dilden dile dolaşmaya başlar. kulaktan kulağa halk arasında kimin olduğu bilinmeden hafız gazelleri dolaşır durur. hem fakir hemde yakışıklı olmayan hafız ın bu garip haline acıyan biri birgün, bir ermişin türbesini tarif eder. orda kırk gece dua edenin dileği kabul edilir git orda dua et der. biçare hafız gider kırk gece dua eder ve efsaneye göre kırkıncı gece cebrail gelir. hafız a dileğini sorar. cebrail in heybetinden korkan hafız allah allah der. kızın adını unutuverir. cebrail de onu bir üstada gönderir ve hafız ın tekamülü böylece başlar.

    şeriat, tasavvuf ve edebiyat konularında kendisini yetiştirmiş bir alimdir. keskin zekası, okuduğu gazellerle herkesi hayrete düşüren kişiliğiyle toplumları etkilemeyi başarmış olan hafız, iran sınırlarını aşan bir üne sahiptir.
    çok meşhur diğer bir hikayeye göre halkı ağır vergilere bağlayan timur hafız ın ününü duymuştur. ve yazdığı şu beyit için azarlar hafız ı.

    “eger ân turkî-i şîrâzî be-dest âred dil-i mârâ
    be-hâl-e hindûyeş bahşem semerkand û buhârârâ”

    anlamı:o şirazlı türk (güzel) bize iltifat eder, gönlümüzü alır, aşkımızı kabul eylerse
    onun siyah benine semerkand’i de bağışlarız, buhara’yı da”

    timur: semerkand ve buhara gibi gözbebeğimiz iki kentimizi bir güzelin kara benine nasıl feda edersin be adam? der.

    hafız üzerindeki yırtık pırtık giysileri işaret eder ve şöyle cevaplar:

    -zaten vere vere bu hale düştüm sultanım!

    hafız ın bu sözü timur un çok hoşuna gider ve hafız ı vergiden bağışlar.

    hafız’dan etkilenen alman şairi goethe west-östlicher divan (batı-doğu divanı) adlı eseri kaleme almış. şairimiz yahya kemal beyatlı ise rind’lerin ölümü şiirinde hafız’dan bahseder. ders arkadaşı olan seyid kasım envar tarafından kitap haline getirilmiş ahûy-i vahşî adındaki mesnevisi ve dîvanı, hafız’ın onun en büyük eserleri sayılır. farsçayı mükemmel bir ustalıkla kullanarak şiirlerinin başka dillere çevrilmesini bizzat kendisinin imkânsızlaştırdığı da söylenir. dilimizdeki en güzel abdülbaki gökpınarlı çevirisinden bir örnek.

    ey bülbül benimle yoldaş olmak niyetindeysen
    bana dost olmak hevesini güdüyorsan ağla, inle
    ikimizde aşıkız işimiz ağlayıp inleme.

    sevgilinin saçlarından esip gelen rüzgarların
    estiği yerde artık tatar diyarındaki nafelerden bahsedilir mi?

    şarabı sun da riya elbisesini boyayalım
    çünkü adımız ayık ama gurur kadehinin sarhoşlarıyız.

    zülfüne tutulmayı düşünmek her ham kişinin harcı değil
    zincirlere bağlanıp yürümek ayyarlık yoludur.

    aşkı meydana getiren gizli ve latif birşeydir.
    onun adı ne lal dudaktır, ne yeni terlemiş bıyık sakal.

    kişinin güzelliği gözle saçla yanakla benle olmaz.
    gönül elde etmede binlerce nükte var.

    hakikat kalenderleri hünersiz kişinin giydiği
    atlas kaftanı yarım arpaya bile almazlar.

    eşiğine ulaşmak müşkül. evet
    ululuk göğüne çıkmak güç bir iş.

    seher çağı gözünün vuslata işaret ettiğini rüyada görüyorduk
    ne güzeldir uyanıklıktan yeğ olan öyle bir uyku.

    hafız sevgilinin gönlünü ağlayıp inlemenle incitme. yeter artık
    ebedi kurtuluş kimseyi incitmemektir.
    5 ...
  12. 7.
  13. Biz Gamsız Sarhoşlarız Aydın Karanlıklarız

    Biz gamsız sarhoşlarız, aydın karanlıklarız
    Hem kadehle solukdaş, hem ayrılıklarız.

    Sevgilinin kaşları eğdi kaderimizi
    O günden bugüne dek düşmüş yaratıklarız.

    Ey gülüm, sen daha dün parçaladın göğsünü
    Ama biz ta doğuştan kızıl şakayıklarız.

    Lale gibi ortada yalnız kadehi görme,
    Şu yaramıza da bak, gör nasıl aşıklarız.

    Şiirdeki renge, hayale bakma hafız,
    Sadece boş levhayız, dokundukça çınlarız.
    7 ...
  14. 8.
  15. Gazel 3

    Şirazlı o dilber verse hani gönlümün muradını,
    Yanağındaki hint benine
    bağışlarım Semerkant’ı,
    hem Buhara’yı.
    Saki;
    ver şu ölümsüzlük şarabını.
    Bulamazsın Cennette zira
    Ruknâbâd ile Gulgeşt-i Musellâ kenarını.
    Elaman cilveli şehir âfetlerinden!
    El-aman!
    Bırakmadılar gönlümde sabır;
    hân-ı yağmâya döndüm!
    Sevgilinin cemali muhtaç mı yarım yamalak aşkımıza?
    Ne hacet bene, rastığa, allığa,
    yüz güzel olunca.
    Hani artardı ya günbegün Yusufun güzelliği;
    Anladım ki aşk,
    iffetten edermiş Züleyha’yı.
    ister küfret,
    ister beddua;
    dua ederim yine sana.
    Acı cevap ne yakışır
    şeker gibi lal dudağa!
    Söz dinle canım benim;
    Candan çok sever mesut gençler
    bilge pire kulak vermeyi.
    Çalgıcıdan, meyden dem vur,
    Arayıp durma feleğin sırrını.
    Hikmetle çözen çıkmadı;
    çıkmayacak zira bu muammayı.
    Hafız;
    bir GAZEL söyledin ki
    inciler deldin!
    Oku gel güzel güzel;
    Saçsın artık nazmına felek
    Süreyya incilerini.
    8 ...
  16. 8.
  17. Bâ ki in nükte tevan goft ki an sengîndil
    Kuşt mâ râ vu dem-i îsî-yi meryem bâ üst

    (Bu derdimi kime açabilirim? O taş yürekli
    sevgilim öldürdü beni! Ama ölüleri dirilten isa
    nefesi yine onda!)

    hafız, senin kalemin sönmüş ateşe hâr olur.!
    1 ...
  18. 9.
  19. Tâ dâmen-i kefen nekeşem zîr-i pây-i hâk
    Bâver mekun ki dest zi dâmen bedâremet

    Ey gâyib ez nazar, be hodâ mîsipâremet
    Cânem besûhtî yu be dil dûst dâremet

    (Ey gözlerden uzak olan sevgili; seni Tann’ya emanet ediyorum.
    Canımı yaktın ama ben seni gönülden seviyorum.

    Toprağın altına kefenimin ucunu çekmedikçe,
    elimi eteğinden çekmeyeceğim; inan buna.)
    2 ...
  20. 10.
  21. Der râh-i aşk merhale-i kurb u ba’d nîst
    Mîbînemet iyân u duâ mîfiristemet

    (Aşk yolunda uzak, yakın davası olmaz.
    Seni apaçık görüyor ve dua gönderiyorum.)

    hafız, sen anlat sadece ben dinleyeyim. seni senden olan anlar.
    2 ...
  22. 11.
  23. Men-i gedâ vu temennâ-yi vasl-i û heyhât
    Meğer be hâb bebînem hiyâl-i manzar-i dûst

    (Ben yoksul nerede, ona kavuşma arzusu nerede!
    Sevgilinin yüzünü görsem, ancak rüyada görebilirim.)
    1 ...
  24. 12.
  25. "iki gecem var ki hep uykusuzum. Biri senle olduğum gece, sen varsın nasıl uyuyayım.

    Biri sensiz olduğum gece, hasretin var nasıl uyuyayım.

    Seven hiç yalnız kalır mı hâfız, kendisi çıksa dışarı hasreti girer içeri..".

    Hâfız-ı Şirâzî/
    7 ...
  26. 13.
  27. "Gönül yan! Senin yanışın nice işler halleder. Gece yarısı bir dua nice yüz belayı defeder."

    Hâfız-ı Şirazî/
    7 ...
  28. 14.
  29. Ey akıl defterinden aşk âyetini öğrenmeye çalışan! Korkarım bir ince mes'elenin künhüne eremeyeceksin.

    Hâfız/ 16. Gazel.

    aşka akılla bakılmaz, o gönül işidir. mesele incedir, her kişi bilmez. er kişi bilir.
    6 ...
  30. 15.
  31. Eger an turki shirazi be dest ared dil amara
    Be hale hinduyeş bahşem semerkand u buharara

    Beyitini yazmış büyük şair.
    0 ...
  32. 16.
  33. O Şirazlı güzel verirse muradımı
    Bağışlarım siyah benine hem Buhara'yı
    hem Semerkand'ı.
    Ver saki ölümsüzlük şarabını.
    Bulamazsın çünkü Cennette
    Gulgeşt-i Musallâ'yı,
    Ruknâbâd kenarını.
    El’aman şehre fitne salan,
    tatlı dilli dilberlerden!
    Yağma sofrasına döndü gönlüm;
    Gitti ah, gitti elden!
    Eksik aşkımızdan müstağnidir yârin cemali.
    Boyaya,
    bene,
    makyaja olur mu güzel yüzün haceti?
    Anladım ben günden güne artan güzellikten
    - hani Yusuf'da vardı -
    ismet perdesinden çıkarır aşk Züleyha'yı.
    Küfür etsen,
    yollasan lanet,
    dua ederim yine sana.
    Yakışır acı sözler zira o tatlı lâl dudaklara.
    Kulak ver öğüdüme canım benim.
    Candan sever mesut gençler
    bilge pîrin öğüdünü.
    Mutribden, meyden söz et;
    Arayıp durma evrenin sırrını.
    Çözmedi;
    çözemez kimse hikmetle bu bilmeceyi.

    Eh Hafız;
    bir gazel söyledin ki;
    inciler deldin.
    Gel, oku güzel güzel ki,
    Saçsın felek şiirine Süreyya incilerini.

    (bkz: gönül muradı)
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük