14.yy iran şairlerindendir. Fars edebiyatının en güçlü gazel üstadı olan hafız-ı şirazi kaside, rübai ve kıta gibi diğer şiir örneklerini de vermiştir. Şiirlerinin toplandığı divanı birçok dile çevrilmiştir. Hafızın osmanlı divan şiirine ve divan şairlerine büyük bir etkisi olmuştur. Ona lisanül-gayb lakabı verilmiştir.
goethe'nin hasta olduğu bir şairdir. o şairse ben şair değilim der sözleri ve eserleriyle. bu yüzden seksenli yaşlarda farsça öğrenmiş ve doğu batı divanı'nı yazmıştır.
senin güzel yüzün bizden niye gizli, dedim. benim yüzüm gizli değil, ancak sen perdesin, dedi.
ayrılık ne zamana kadar, dedim. sen var olduğun sürece, dedi.
nefs bu mudur, dedim. söz odur, dedi.
dünyada şiir, şair, rind denir, akla hafız-ı şirazi gelir. edgar allan poe'den, dante'den, goethe'den önce gelir. herkes ölür evvelen ölümüyle anılır ama hafız'ın kabri dahi şiiriyle anılır, şiirleriyle süslüdür mezarı. ziyaretine gidenler fatiha'nın yanında bir tane de şiir bırakırlar istiraatgahına bu şark'ın ve dünyanın bütün zamanlarda gördüğü en aşık şairine. yahya kemal'in bu dizesi nasıl da oturur biz şarklıların kafasındaki hafız-ı şirazi imajına:
hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış
yenide açarmış her gün kanayan rengiyle
gece bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
eski şiraz'ı hayal ettiren şekliyle
1324-1391 yılları arasında yaşamış iran’ın şiraz şehrinde doğmuş ve asıl adı şemsettin muhammed dir. zor bir hayatı olan hafız erken yaşlarda babasını kaybeder ve bir fırında çıraklık yapar. hikayeye göre ekmek götürdüğü evlerden birinde, bir zenginin kızına aşık olur. ve o ünlü gazellerini yazmaya başlar.
mektubun leyladan başka gidecek kimi var
ya leylaya gider ya leyladan gelir.
ne gazeller ama. şiirler ardı ardına dilden dile dolaşmaya başlar. kulaktan kulağa halk arasında kimin olduğu bilinmeden hafız gazelleri dolaşır durur. hem fakir hemde yakışıklı olmayan hafız ın bu garip haline acıyan biri birgün, bir ermişin türbesini tarif eder. orda kırk gece dua edenin dileği kabul edilir git orda dua et der. biçare hafız gider kırk gece dua eder ve efsaneye göre kırkıncı gece cebrail gelir. hafız a dileğini sorar. cebrail in heybetinden korkan hafız allah allah der. kızın adını unutuverir. cebrail de onu bir üstada gönderir ve hafız ın tekamülü böylece başlar.
şeriat, tasavvuf ve edebiyat konularında kendisini yetiştirmiş bir alimdir. keskin zekası, okuduğu gazellerle herkesi hayrete düşüren kişiliğiyle toplumları etkilemeyi başarmış olan hafız, iran sınırlarını aşan bir üne sahiptir.
çok meşhur diğer bir hikayeye göre halkı ağır vergilere bağlayan timur hafız ın ününü duymuştur. ve yazdığı şu beyit için azarlar hafız ı.
anlamı:o şirazlı türk (güzel) bize iltifat eder, gönlümüzü alır, aşkımızı kabul eylerse
onun siyah benine semerkand’i de bağışlarız, buhara’yı da”
timur: semerkand ve buhara gibi gözbebeğimiz iki kentimizi bir güzelin kara benine nasıl feda edersin be adam? der.
hafız üzerindeki yırtık pırtık giysileri işaret eder ve şöyle cevaplar:
-zaten vere vere bu hale düştüm sultanım!
hafız ın bu sözü timur un çok hoşuna gider ve hafız ı vergiden bağışlar.
hafız’dan etkilenen alman şairi goethe west-östlicher divan (batı-doğu divanı) adlı eseri kaleme almış. şairimiz yahya kemal beyatlı ise rind’lerin ölümü şiirinde hafız’dan bahseder. ders arkadaşı olan seyid kasım envar tarafından kitap haline getirilmiş ahûy-i vahşî adındaki mesnevisi ve dîvanı, hafız’ın onun en büyük eserleri sayılır. farsçayı mükemmel bir ustalıkla kullanarak şiirlerinin başka dillere çevrilmesini bizzat kendisinin imkânsızlaştırdığı da söylenir. dilimizdeki en güzel abdülbaki gökpınarlı çevirisinden bir örnek.
ey bülbül benimle yoldaş olmak niyetindeysen
bana dost olmak hevesini güdüyorsan ağla, inle
ikimizde aşıkız işimiz ağlayıp inleme.
sevgilinin saçlarından esip gelen rüzgarların
estiği yerde artık tatar diyarındaki nafelerden bahsedilir mi?
şarabı sun da riya elbisesini boyayalım
çünkü adımız ayık ama gurur kadehinin sarhoşlarıyız.
zülfüne tutulmayı düşünmek her ham kişinin harcı değil
zincirlere bağlanıp yürümek ayyarlık yoludur.
aşkı meydana getiren gizli ve latif birşeydir.
onun adı ne lal dudaktır, ne yeni terlemiş bıyık sakal.
kişinin güzelliği gözle saçla yanakla benle olmaz.
gönül elde etmede binlerce nükte var.
hakikat kalenderleri hünersiz kişinin giydiği
atlas kaftanı yarım arpaya bile almazlar.
eşiğine ulaşmak müşkül. evet
ululuk göğüne çıkmak güç bir iş.
seher çağı gözünün vuslata işaret ettiğini rüyada görüyorduk
ne güzeldir uyanıklıktan yeğ olan öyle bir uyku.
hafız sevgilinin gönlünü ağlayıp inlemenle incitme. yeter artık
ebedi kurtuluş kimseyi incitmemektir.
Şirazlı o dilber verse hani gönlümün muradını,
Yanağındaki hint benine
bağışlarım Semerkant’ı,
hem Buhara’yı.
Saki;
ver şu ölümsüzlük şarabını.
Bulamazsın Cennette zira
Ruknâbâd ile Gulgeşt-i Musellâ kenarını.
Elaman cilveli şehir âfetlerinden!
El-aman!
Bırakmadılar gönlümde sabır;
hân-ı yağmâya döndüm!
Sevgilinin cemali muhtaç mı yarım yamalak aşkımıza?
Ne hacet bene, rastığa, allığa,
yüz güzel olunca.
Hani artardı ya günbegün Yusufun güzelliği;
Anladım ki aşk,
iffetten edermiş Züleyha’yı.
ister küfret,
ister beddua;
dua ederim yine sana.
Acı cevap ne yakışır
şeker gibi lal dudağa!
Söz dinle canım benim;
Candan çok sever mesut gençler
bilge pire kulak vermeyi.
Çalgıcıdan, meyden dem vur,
Arayıp durma feleğin sırrını.
Hikmetle çözen çıkmadı;
çıkmayacak zira bu muammayı.
Hafız;
bir GAZEL söyledin ki
inciler deldin!
Oku gel güzel güzel;
Saçsın artık nazmına felek
Süreyya incilerini.
O Şirazlı güzel verirse muradımı
Bağışlarım siyah benine hem Buhara'yı
hem Semerkand'ı.
Ver saki ölümsüzlük şarabını.
Bulamazsın çünkü Cennette
Gulgeşt-i Musallâ'yı,
Ruknâbâd kenarını.
El’aman şehre fitne salan,
tatlı dilli dilberlerden!
Yağma sofrasına döndü gönlüm;
Gitti ah, gitti elden!
Eksik aşkımızdan müstağnidir yârin cemali.
Boyaya,
bene,
makyaja olur mu güzel yüzün haceti?
Anladım ben günden güne artan güzellikten
- hani Yusuf'da vardı -
ismet perdesinden çıkarır aşk Züleyha'yı.
Küfür etsen,
yollasan lanet,
dua ederim yine sana.
Yakışır acı sözler zira o tatlı lâl dudaklara.
Kulak ver öğüdüme canım benim.
Candan sever mesut gençler
bilge pîrin öğüdünü.
Mutribden, meyden söz et;
Arayıp durma evrenin sırrını.
Çözmedi;
çözemez kimse hikmetle bu bilmeceyi.
Eh Hafız;
bir gazel söyledin ki;
inciler deldin.
Gel, oku güzel güzel ki,
Saçsın felek şiirine Süreyya incilerini.