iş yerinde can sıkıntısı ile kıvranırken bir sitede gördüm ve öylesine isteksiz de olsa açtım. yavaş yavaş sakince içine çekti film beni ve ilerledikçe belki ölen kendime ait köpegimin etkisindenmidir bilemem göz yaşlarımı tutamadım ve ilerledikçe daha da duygusal bir tribe bagladım ve bi süre sonra durdurdum filmi çıktım kendine gel manyakmısın triplerinden sonra tekrar geldim izlemeye başladım ve yine durduk yere göz yaşları. zar zor hüngür hüngür aglamamak için kastım kendimi. Hachiko sevdim len seni.
köpek akita cinsi. japonya'da yetişen sadık, savaşçı bi köpek.
bi sahnesinde köpeğin topu getirmediğinden bahsediyor profesör . japon arkadaşı da, 'japonları amerikalılar gibi satın alamazsın.' diyor. en güzel sahnelerinden bi tanesidir.
tabii olay, gerçek. gerçek olmasa bile, köpeklerin insanlara nazaran daha sadık ve dürüst olduğu gerçeğini yadsıyamayız öyle değil mi?
filmi izledikten sonra kendi kendime lan ben mi bu kadar duygusalım yoksa film mi bu kadar etkili diye düşünürken sözlüğe girip yorumları gördükten sonra akan gözyaşlarımdan utanmayıp insanın dengesini komple alt üst ettiğine hemfikir olduğum filmdir...
yazacağım şey filmin konusu hakkkında bilgi içermektedir, ancak izlemenizi engellemez:
filmin sonlarına doğru, ne olduğunu anlamadığım bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. hafif şişirilmiş çakma hollywood duyguları; bizim köye, tatile, bilmem hangi akrabanın yazlığına gideceğiz de göreceğiz dediğimiz izbelikte, sakin, huzurlu mekanlar. bir köpek. bir adam. ve aralarındaki arkadaşlık.
konunun kısalığından mütevellit film 1 saat 28 dakika.
fakat insanın gizli kalmış duygularına sinsice girmiş yönetmen Lasse Hallström, diğer filmlerinde de yaptığı gibi insanı hüzünlendirmeyi, üzmeyi başarabilmiş. bir de olayın yaşanmış olması ve bunu filmin sonuna kadar izleyiciye söylememiş olmak, izleyiciye vermek istenen şeyi arttıran, doğru bir tercih.
filmin hollywood'laşmasından memnun olmasam da, hikayesinde eksiği gediği bulunsa da güzel filmdi.
Ben yapım gereği suratı her daim asık, odun birisiyim. Filmlerde genelde hiç ağlamam. istasnalar da birkaç damla gözyaşından ibaret. Ama bu film mahvetti beni. Hüngür hüngür ağladım. Tek şansım tek başıma izlemiş olmam. Çok şey yazılabilir hem de sayfalar dolusu bu film hakkında. Ama sadece izleyin.
Titanic'te bile ağlamamıştım. Daha doğrusu şimdiye kadar film izlerken ağladığımı hatırlamıyorum. Gel görki hachikoyu izlerken ağlamayı bırak zırladım. Salya sümük. peçete üstüne peçete. Ağlaya ağlaya Kafam ağrıyor artık. Gerisini siz düşünün.
Aylardır arşivde duruyordu dedim ki izlerim izlerim. En sonunda izledim aylardır tuttuğum sigara orucumu bozdum. Nasıl bir sadakattir hayran kaldım. Kesinlikle izlenmeli.
son dönemlerin bilinmeyen başyapıtı. uzakdoğu versiyonundan uyarlanmış ve daha güzel olmuş nadir bir amerikan filmi. ölen sahibini 9 yıl aynı durakta bekleyen hachiko isimli köpeğin acıklı hikayesi, gerçek bir hikaye.
izlediğim en güzel drama filmlerinden biriydi. Filmi abimle yengemin yanında seyretmemden ötürü rahat rahat ağlayamadım ama boğazıma öle bi acı düğümlendi ki öle mal gibi kaldım. Sadaakatin en güzel örneklerinden birini bize sunan film de her ne kadar Richard Gere başrolde gözüksede bana göre asıl kahraman Hachicodur. Filmin gerçek bir hikayeden olduğunu filmin sonunda öğrendiğimde ise acım ikiye katlandı ama bu filme ayrı bir güzellik kattı. Arkadaşıma tavsiye ettim bu filmi hatta bizzat verdim 15 dakika ağladığını söyledi. Ne film be arkadaş .
Edit: Bu olaylar bir japon profesörünün ve köpeğinin başından geçen olaylar ve bu film bir japon filminin amerikalılar tarafından yeniden çevrimi*
amerikan versiyonunun aşırı dramatize ettiği film, kötü mü olmuş? hayır. filmi izlemenizden 20 gün geçmesine rağmen köpeğin surat ifadelerini unutamıyorsunuz.
Profesör ve köpeği arasındaki muhteşem bağlılığı konu edinen, filmin sonlarına doğru inanılmaz duygulandıran sadakatin sonsuz olduğu 2009 yapımı Amerikan filmi. Gerçek hayatta yaşanmış olayı Richard Gere ile paylaşmışlar. Gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız.