46 entry girilmesine ragmen sadece 2 entry nin rifat ilgaz in romani oldugundan bahsettigi eserdir.
bu da ne kadar kitap okuma ozurlu bir toplum oldugumuzun kucuk bir gostergesidir.
eminim ; kitabi okuduktan sonra filmi izleyen cogu kimse , rifat ilgaz gibi "ne yaptiniz siz yahu..?"diyecekti...
toplum olarak her bölümünü en az 5 defa izlesek de izlemekten usanmadığımız ölümsüz eser. her cümleyi bir karakter seslendirirdi, şarkı söylerken imece usulü söylenirdi ama bir şekilde sevdik hepsini. hepsi bizden biri oldu. inek şaban'ı, güdük necmi'si, damat ferit'i, kel mahmut'u, tulum hayri'si, badi ekrem'i, hafize ana'sı ve daha nice karakteri günlük konuşmalarımızı replikleriyle süsledi, izlerken kah güldürdü kah duygulandırdı.
yıllar sonra çekilen hababam sınıfı askerde, hababam sınıfı üç buçuk neden onlar kadar samimi gelmedi? neden o kadar sevemedik onları da? demek ki isimle olmuyor. duygu lazım. allah gelecek hababam sınıfı filmlerinden korusun.
melih kibarın film için bestelediğim eserin adıdır aynı zamanda. Nasıl bir beste ise yavaş çalınıyorken hüzünlü hızlı çalınıyorken en eğlenceli olabilir.
aylar sonra gelen edit:vokaliz pek bi güzel coverlamıştır.
türk sinemasının gelmiş geçmiş en iyi serilerin biridir.
insan izlerken gerçekten o yıllara gidiyor, neden denecek olursa gerçekten sıcaklık var filmlerde. o yılların güzellğini nice teknik imkansızlıklara karşın sergiliyorlar.
rivayet odur ki; hababam sınıfının yazarı Rıfat Ilgaz'ın oğlu istanbul'un en köklü okullarından birindedir ve her akşam eve gelince babasına okulda yaptıklarını anlatır. Usta kalem de kendi hayal gücüne oğlunun anlattıklarını katarak bu neşeli edebiyat yapıtını ortaya çıkartmıştır.
izlerken eski okul yıllıklarına bir göz atılacak olursa hemen hemen her okulda bir hababam sınıfı vardır, ve bence işte bu filmlerin bu kadar tutmasının nedeni de budur, halkın içinden birebir çıkmış bir hikayedir.
Eski hababam sınıflarının tadı bir başkadır, replikleri ezberlense bile izlenilmekten usanılmayacak filmlerdir...
kış ayının yaklaşması ile birlikte yine akşamları tekrarlarının defalarca televizyonlarda izlenme olanağı bulunacağı için sevincimiz fazladır.
bu serideki bücürü oynayan oyuncu ise set zamanında keşfedilmiş olup, aslında orda ayakkabı boyacılığı yapan bir çocuktur. Gülüşü ile yönetmenin dikkatini çeker, ve yeşilçam yılları başlar...
bu sınıf toplam 26 kişiden oluşuyordu. kemal sunal, halit akçatepe ve tarık akan hariç diğer 23 kişi oyunculuk konusunda eğitimsiz insanlardı ve hepsi gazete ilanı ile bulunanan insanlardan oluşmuştu. ertem eğilmez filmi çekmeden önce bu 23 kişiyi defalarca koşuyolu'nda bulunan adile sultan kasrına götürüp futbol ve basketbol gibi çeşitli aktivitelerle kaynaştırdı. filmden önce birbirini hiç tanımayan bu insanlar yıllardır birlikteymiş gibi arkadaş oldular ve daha sonra diğer 3 kişi de onlara katıldı.*
her sınıfa öğretmenler tarafından söylenen söz. sınıfta fazla gürültü olmuşsa veya yaramazlık sınırları aşıldıysa ; ''hababam sınıfını geçtiniz'' diyerek kullanılır.
Zühtü hoca: Evet çocuklar söylediklerimi tekrar edin ; Süzme ruhuni pahidarin, mujgaaan mujgan, kim tekrar edecek?
Güdük Necmi: ben hocam, kış geliyor ört hocam yorgaaaan yorgan üstüne...
Şaban: efenim röntgen insanın içini gösteren bi alettir, ee bi de bol miktarda röntgenci vardır. Ayşen gruda: vaktiniz doldu bilemediniz. Şaban: napalım sağlık olsun. ayşen gruda: zaire cumhurbaşkanı kimdir? Şaban: (ferit ve güdük'e) ne yüzüme bakıyorsunuz lan zaire'nin cumhurbaşkanı ben miyim? Güdük necmi: ımm zaire'nin cumhurbaşkanı mehmet ali clay'dir.
güzel film olsa da çocuklara kötü örnek olduğu kesindir, en azından bize olmuştu. hocalar "ne haylazsınız hababamı geçtiniz" dediğinde götümüz tavana vururdu daha da coşardık. liseyi bitirince aslında yalnış bişey olduğunu anlıyorsunuz.