polyannacılıkla alakası yok bence bunun. mühim olan iyilik güzellik kelimelerini kavrayabilmek. insan öleceğini bildiği halde bile bile kötülük yapar mı? kötülük düşler mi? bir dine mensup olmasa dahi kötülüğün bu dünyada bırakılacağını bilebilir bir insan. bu inançla yaşayan insanlarla dolu olsa çevremiz. tabii biz bu inançla yaşıyorsak eğer.
dünya büyük, hayat kısa.
kuşlar uçuyor, çocuklar ölüyor.
ve dünyayı güzellik kurtaracak.
Beş yaşında minik ve masum bir çocukken sahip olduğum düşüncelerimin hepsi şu koca halime ulaşana kadar değişmemiş olsa da içimde değişen tek şey bu işte, güzel günlere inanmak ne zaman olumlu düşünsem içime karabasanlar yolladılar, ne zaman halimden memnun olsam ilk dakikadan karşıma memnuniyetsizlikte marka yapmış sıfatsız çıktı. Güneşe göz kırpıp kedilere dil çıkararak mutlu olmayı hedefleyen insanın kalbini niçin bulandırmaya çalışıyorsunuz diye defalarca sorsam da cevap alamadım. "Yine de..." diyorum. Bendeki bu düpedüz aptallık işte!
güzel günlere inanmak, bir şeyleri düzeltmeye güzelleştirmeye çabalanıyor ise güzeldir. "güzel günlere inanıyorum." deyip hiçbir şey yapmamak kötüdür.
ve malesef günümüzde ikinci tip insan çok olduğu için sadece inanmakla kalıyoruz. birinci tip insan çok olsaydı o inandığımız güzel günleri yaşıyor olacaktık.