kendime verdiğim sözleri bile yaşam karşısında yenik düşerek yerine getiremediğim de topluma güvenimi, haklarımın yerine getirilmemesi karşısında devlete güvenimi kaybettiğimde güven meselesinin türkiye'de kalmadığını öğrendim. şimdi aynada kendime bile şüpheyle bakıyorum.
Hiç kimse erdemli numarası yapmasın. insan güvenmemeyi kendinden, yediği haltlardan, hatalarından, ettiği kötülüklerden, söylediği yalanlardan vs öğrenir. Sonra da der ki ben bunları yapıyorsam başkası oho ohoho. Kısacası bir insan güvenmemeyi aynaya bakarak öğrenir. Gerisi laf cambazlığı.
çok zor oldu çok kazıklar yedim çok düştüm kalktım.. insanları kendim gibi olmadığını anladığımda zaman da ailenden başka kimseye güvenmemem gerektiğini öğrendim. iki tane çok yakın arkadaşım var onları da ailemden sayıyorum artık onlar dışında kimseye güvenmem. herkesle çok iyi anlaşırım ama her zaman da mesafemi korurum..
Ben de bilmiyorum kendimi bildim bileli böyleyim. Hiç dostum falan olmadı bu yüzden, hep ihtiyacıma göre arkadaş seçmişimdir. Sevip de bi şeyimi emanet etmedim yani hiç, sadece gerektiği için birine bi sırrımı vermişimdir, anlatmış olmak için değil.
Evet böyle biri olmak zor ama bi yandan da iyi. Mantığın da zortlayabildiği ufak tefek hadiseler hariç kazık yedim diyemem. Mutluyum huzurluyum. Ha birilerine sonsuz güvenebilip hiç kötü insanlarla karşılaşmadan fil dişi kulelerinde yaşayan prens ve prenseslere de imrenmemek elde değil…
iki defa kefil oldum. ikisini de ben kendim ödedim. biri müşterimdi. parası olduğu halde ödemedi. iş kurarken yardım ettim buna. kefil oldum. işini hallettik. neyse birgün birşey söyledi bu, bende her zamanki gibi kendi fikrimi söyledim. biraz hafif inatlaştık. son iki senedi bu yüzden ödemedi. bunu niye anlattım: insanların bugünkü hali iyi bile olsa yarın öbürgün sizinle ters düştüklerinde 180 ° dönme ihtimalleri var. sonra bu adam taksi dolmuşta denk geldi. selam verdi almadım. yüzüme baktı kafamı döndüm. oralı bile olmadım. üç dört kişi var içerde. en son şoföre bir şey söyledi bu, şoför de ona mukabil birşey söyledi, bende hesapta şoföre der gibi ortaya karşılık birşey söyledim (hatırlamıyorum) hesapta ama berikinin ciğerine lafı oturttum. ağzını bile açamadı. si..... göt gibi kalkaldı. hiç istifimi bozmadım bile, sakin sakin indim yürüdüm gittim. içime dert olacağına ömrü billah dert olsun böyle ibineye. insanların hepsi bir değil, belki herkese güvenemezsin, doğru, ama korkuyla da hiç kimseye inanmaz güvenemezsen büyük sıkıntı. o zaman o hayat yaşanmaz. tecrübe etmek gerekir. takip etcen. ufak ufak denicen. baktın yalanını yanlışını yakaladın o zaman anında yol vercen. evet..
Bence bu tarz duygular öğrenilecek duygular değildir.
Öğrenmek başka bir şeydir. Güvenmek başka...
Güvenmek (ya da güvenmemek ki benzer şeyledir), sadece kafa ile öğreneceğiniz şey değil bununla birlikte kalp ile zaten çoktan bileceğiniz şeydir. Fakat benim tavsiyemse bu hayatta kimseye güvenmemeyi seçmek şeklinde maalesef. Çünkü bir an (o çok savunmasız ve tamamen kendinizi açtığınız bir andır bu) gelir ve en güvendiğim dediğiniz kişi (veya şey) sizde hiç ummayacağınız yarayı açar.
Maalesef keşke her şey kitaplardaki gibi olsa değil mi ama?
bazı şeyler öğrenilir, bazı şeyleri de insanlar ya da durumlar öğretir. güvenmeme öğrenilecek bir şey değil zamanla yaşanılan kötü tecrübelerden ötürü geliştirilen bir savunma mekanizmasıdır. insana, sevmediklerinden ziyade en sevdikleri zarar verirler. Güvenmeme duygusu en sevdiklerinizden size kötü bir hediyedir.
en çok güvendiğim kişi tarafından yıllarca tekrar tekrar kalbim kırıldı, her seferinde çatlaklardan sızan acıya rağmen güvenmeye devam ettim, çünkü güvenmekten başka bir ihtimalim yoktu, aksini düşünemiyordum bile.
sonunda o gitti. gitmeseydi ben sonsuza dek güvenmeye devam ederdim, ta ki kalbimin parçaları bir daha asla birleşemeyecek kadar un ufak olana dek.
bir şarkıda duymuştum: “bin bıçak var sırtımda, biniyle de adaşsın.” tam öyle…