desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
senden kopardım çiçeklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemişlerin cümlesini
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım
ekmek kadar mübarek
su gibi aziz bir şeysin
nimettensin, nimettensin
desem ki
inan bana sevgilim inan
evimde şenliksin, bahçemde bahar
ve soframda en eski şarap
ben sende yaşıyorum
sen bende hüküm sürmektesin
bırak ben söyleyeyim güzelliğini
rüzgarla nehirlerle kuşlarla beraber
günlerden sonra bir gün
şayet sesimi fark edemezsen
rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden
bil ki ölmüşüm
fakat yine üzülme müsterih ol
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
cins cins “ahbes”in çocukları
mutlak fikire düşman.
kiminde fikirsiz bez parçası bayrak,
kiminin gırtlak hela arası,
gerçeğinin alt yapısı.
çağdaş medeniyete doğru,
kimi diskotek yollarından.
nerde o dağ gibi insanlar
nasıl doğdu bu fareler.
uçan köprüler nesiller arası,
uçan köprüler ülkeler arası.
döneceğim elbette döneceğim
ama tabutta ama dorukta
görevimin gereği bu benim
zındanda da olsam hep erim
hep böyle sürmeli duruşum
- duan
böyle olmalı senin!
...
Bir ırmak bir ırmağı seviyor sakın heyecan yapma
Bir deniz aylar boyunca yükselme halinde endişelenme
içinde tomurcuklar patlıyor o sese tanıksın
Binlerce serçe oynuyor ağacın dallarında
Gibi şeyler yaşıyorsun, güzel, kısa ömürlü
Endişeye mahal yok, zaten ömür de kısa…
Bilirsin bunları bir de, şairi konuşturma
Konuğun olduğum kadar bağlıyım sana
Endişeye mahal yok;
Zaten dünya…
Sana çok yabancıyım yakın olduğum kadar
Yabancı olduğum kadar yakınım sana
Yakınmıyorum hayattan, olmadığın zaman da
Sol yanımdaki sızıya hele bir dur diyorum
Gerçi durmuyor ama…
işte böyle büyüyoruz sevgilim,
Yaşamak bugün için, ateşten
Yirmi dokuz yapraklı bir yonca
artık rahatça övün hakkın oldu bu senin
kırk yıllık çilesi var alnındaki bûsenin
madem 'mer' olan sensin nazır ahmed yanında
bunca alçak içinde vazifendir bu senin!
''sen sen ol'' dedim
verme hiçbir şeyi isteksizine
verme hiçbir şeyi layık olmayana
define meraklısı
çıkarır kıymeti toprak altından
kıymetini anlamayana -versen de-
lazımlık yapar altundan!
Ya yürekten gelince yazacaksın
ya yazarken yürekten gelecek
- “Aşk olmadan meşk olmaz!”
Meşka –farkedip ayırmak- olur mu sanırsın?
Ayak ucunda ölüm – mazi ardında külün
yele gidecek harmanın – ömrün
hazır mısın?
Sen bal yapacaksın âlem yiyecek
hissene düşen zehirli bir lokma
hep taze
var mısın?
Yeni kıymetler icâd edenlerin
etrafında döner dünya – gerçek
ama kurnazların etrafında döner çoğu zaman
halk ve şan – böyledir
yalancı dünyanın gidişi
hasad ötede
yazar mısın?
şeytanın ışıklı kırbacı altında sefih
baş eğenlermiş iyi ve doğru
bizim gibi asilere "gerici terörist" diyor
kıçı açıkta maymun!
iyilerle doğrulara bakın siz hele
kimden nefret ediyorlar en çok
kendilerinin kıymet levhalarını parçalayandan
işinize geleni bilirim sizin
- "kafeste konmuş hoşgörülü maymundan!"