Hep bir ajandayı günlük olarak seçtim kendime. Öyledir ya özel şeyler yazarsın, daha korunaklı görünmesini istersin belki de. Çoğu insan bir lise klişesi olarak baksa da ben ayrı bir tutkuyla bağlayımdır günlüklerime. Geçmişle yaşamayı severim nedense, geçmişime özlem duyarım. Şu zamana kadar çok güzel bir hayat yaşadığımdan değil. Tam tersine çoğu arkadaşımdan zor bir yaşantım olmuştur hep. Biraz da melankolik bir yapım var sanırım, acı çektiğim zamanlara dönmek, o anları bir daha yaşamak isterim kimi zaman.
Günlüğün ne kadar güzel ve anlamlı bir şey olduğunu anlatmışımdır hep konusu açılınca. Söz uçar, yazı kalır. Anılarınızın da sözler gibi uçmaması için çalışır o. Zihninizin derinlerinde olan ama orada var olduğunu bile bilmediğiniz olayları çıkarır gün yüzüne.
Ne kadar büyüdüğünüzü görürsünüz. Zamanında kafanızı karıştıran, hatta uyutmayan olayları Bugün olsa umrumda olmazdı. diyerek, gülerek okursunuz. Bazı sayfaları hala içinizi acıtır, sizi o günkü kadar üzer o ayrı.
Gizemli bir kimliği vardır onun, hep saklamak zorunda kalırsınız. Kimsenin günlük tuttuğunuzu bilmemesi makbuldür, özellikle aile bireylerinin. Kimse sizi onun kadar iyi tanımamalıdır, o sizin aynanızdır. Olur da birinin eline geçerse ölüm fermanınız bile olabilir.
Şarkılar gibi, günlük de zaman makinesi görevi görür. Okuduğunuz her satırda geçmişinize yolculuk edersiniz. Hele ki benim kadar geçmişe özlem duyan biriyseniz günlüklerinizi kutsal kitaplar kadar önemsersiniz.
Derdimi kimseye anlatamadığımda o yanımda olmuştur benim. Kendimden nefret ettiğimde, gurur duyduğumda, aşık olduğumda, hayatın beni aldattığı ya da yücelttiği zamanlarda hep o. Ama ben yaklaşık iki senedir ona gereken değeri veremiyorum. Eskisi kadar vakit geçiremiyorum onunla. Seneler sonra bu günleri detaylarıyla hatırlamak istediğimde yazmadığıma pişman olacağımı da biliyorum üstelik. Bu güzel öğrencilik yıllarımın uçan giden anılarıyla hayatımın bir kısmı hep eksik kalacak.
Yazdım, eskisi kadar sık yazamasam da hep yazacağım. Peki ben öldüğümde ne olacaklar? Benim göz yaşı döktüğüm sayfalara başkalarının göz yaşları mı karışacak? Onunla ilgili aklıma takılan sorular bunlar. Onun, benim hakkımda merak ettikleri ise ayrı bir günlük yazmasına neden olabilir.
bir başkası tarafından bulunup, kendisini anlayabilmesi için yalnız insanların yazdığı zannedilir. fakat durum hiçte öyle değil. bazen insan sırf anlaşılmamaya ihtiyaç duyduğundan yazar da yazar...
Küçükken dişimi fırçaladım yattım şeklinde son bulan günlüğü hala tutmaya devam edersem bendeki değişimlere, yaşadıklarıma şahit olup dile gelir. Yok kalsın iyi böyle.
Sevgili günlük... Ne iyi akılmış bu günlük tutmak. Şu anda başkasının benden çalmış olduğu rüyamdan yazıyorum. Uykumda çevre yapıyorum sevgili günlük. Bu hafta şahane hanımefendi bir arkadaş edindim; Cansu. Bir çok ortak yanımız var. Şu an sadece arkadaşız. Ama kimbilir ileride ne olur? Kadınla erkekten arkadaş olmaz nihayetinde değil mi? Eee insan psikolojisi işte. Yaa sen neğadar fesatsın ya hee günlük? Sevgili günlük. Acayip fesatsın. Neler söylüyor baa "
kişinin yaşadıklarını, duygu ve izlenimlerini, tarih belirterek günü gününe anlatmasıyla oluşan yazı türü. Öğrenmeye bağlı öğretici yazı türü olarak ifade edebiliriz. Günlük Tutmak; insanın kendi kendine konuşma isteğinden ve kendi iç sesini duyma ihtiyacından doğan bir faaliyet. Buraya kadar hepimizin bildiği bilgileri aktardım. Gelelim zurnanın zırt dediği yere Efendim "artık günlük tutmaya başlayalım" dedim ve kardeşimin alay malzemesi oldum. "Günlük normal kalemle tutulmaz" diye başladı devam etti susmadan " Günlük özenle tutulur" yok "Kaç yaşında adamsın bir günlük tutmayı öğrenemedin" diye dalga geçti benimle. hani bilmiyorum ama deneyeceğim bi tutmayı.
şirince' deki 1 haftalık moladan sonra bugün düştüm yollara. ilk Durak Aydın. 1 saatlik yolculuktan sonra hemen ikinci bir araçla Nazilli' ye geçtim. Şimdi ilk hedef bodrum. Sonrasına bakacağız. Sen kal sağlıcakla. Görüşeceğiz tekrar.
istikrarlı bi şekilde doldurduğum defterlerin ortak adıdır. yaşa ve zamana göre muhallebi kıvamında ya da anlaşılması güç egzantrik isimlerde verdiğim olmuştur kendilerine. hiçbir zaman saklamadım ben bunları hala da ortalarda gezinir durur, bir allahın kulu da açıp okumaz. yaratıcılığıma büyük bir darbe indirmiştir bu durum, kendi özel şifreli yazımı bile icat edemeden geçmiştir günlerim. bitkisel bir yaşam formatı mıymışım niye merak etmiyorlar diye derin içsel oturumlar düzenlemişimdir kendi içimde.
hala hislenirim... düşünürüm gözlerim dolar.
ablam evleniyor 2 gün sonra yahu!!
aklıma geldikçe gözlerim doluyor, şaka gibi. evde ve özellikle ablamda muhteşem bir telaş var.
-kuşak nerede??!
-keşkekleri yaptıracaklar mı?
-lolo sigaranı gelinliğime üfleme!
-ya dayım yine içip içip masaya çıkarsa?
-anne sigarayı gelinliğe üfleme ya!
-çıldıvıcam ya bana bi sigara yakın.
-lolo ayaklarımı ovsana bak çok stresliyim.
gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum. ağlamayı düğüne saklamayı düşünüyorum ama, şuan işin eğlencesindeyim. lakin, şaka maka büyük kuş uçacak yuvadan be sözlük. gelinliğiyle çıkacak evden ve bir daha gelmeyecek.
yani tabii ki gelecek de, farklı olacak yahu ne bileyim.
Sözlüğün kazandırdığı alışkanlıkla günlüğe hitap edilirken sevgili sıfatı kaldırılabilir bunun yanında günlük sizin terapistinizdir orjinalinden farklı olan tek şey tavsiyede bulunmaması ve ona daha az para ödemeniz. içinizi dökebileceğiniz yüzlerce sayfayı barındıran nesne, bir itiraf kutusu, bir dost.
taşınırken bulduğum bir not defterinden, üniversite son yılımda yazdığım bir günlük yazısı gözüme çarptı aktarmak istedim. insan buhran zamanlarında ilginç şeyler yazabiliyor;
Yazmak kolay değil bazen..
ilk kez verdiğim bir kararı tam olarak o anda yerine getirmek için yazıyorum. psikolojik olarak iyi durumda değilim. kendime bunu itiraf etmekten bıktım ama inan bana bıkmaktan bile usandım..
dün gece yapmam gerekeni yaptım ve sevmediğim bir kadını daha fazla üzmemek için, ironik te olsa onu üzmek zorunda kalarak, ondan ayrıldım. Bunlar artık o kadar basit geliyor ki bana..
Açlıkla sınanmaktan bıktım. mecburen dönüyorum tekrar çalışmaya. Artık hayat eskisi gibi pembe değil ama siyahta olmasın diye, sevdiğim şeylerden feragat etmem gerektiğini fark ettim.
tekrar yazabilirim umarım..
unutma; her kışın sonunda bahar mutlaka vardır.
2 gün sonra;
dün yazmayı unuttum. param kalmamıştı ve fakülte hocamın gel çalış demesi imdadıma yetişti. gittim sabah hiç uyumadan 5 e kadar çalıştım. geldiğim zaman ödevimi yapacaktım fakat öyle yorgundum ki uyuyakalmışım. zorla sabah 5 e kadar uyudum kalktım şimdi. telefonum kapanmış. bir sürü mesaj vs vardır. bir de ablam yazmış; 'ne halin varsa gör' demiş özetle. şunu anladım ki artık yalnızım ve okulu bu sene bitirmek daha önce ne kadar zor ise artık daha da zorlaştı..
şimdi ödevimin başına geçiyorum. umarım bitirebilirim..
insan gerçekten umudunu yitirmemeli. bu yazdıklarımı görünce bunu bir daha anımsadım.
Çocukken kimseye anlatamadıklarımı yazdığım ve sonradan açıp okuduğumda kendime kimi Zaman kızıp kimi Zaman yanağımı öpeceğim şeyler yaşadığım ve güçlü kaldığım için kendimle gurur duyduğum anılar bütünü.
Keşke saygı duyulup başkalarınca okunmasa ama...
hafızasının ona gelecekte ihanet edeceğini bilenlerin tekrar hatırlayıp gülmek istedikleri iyi anılarını veya tekrar hatırlayıp hüzünlenmek istedikleri kötü anılarını yazdıkları not defterine verilen isim.
-eskiden beri geçmişe fazla takılmaya karşı olan bir insan oldum. tekrar ve tekrar, yok olmuş yaşantılara dönmenin anlamsız olduğunu düşünüyordum. benim için çok yararlı olacağını bilsem de, ne zaman günlük tutmaya kalkışsam, sanki zamanı öldürdüğüm duygusuna kapılıyor ve büyük bir pişmanlık içinde yazıyordum. bu yüzden asla art arda 3 günden fazla günlük tutamadım. toplasan, ancak 10 gün yazıya geçirilmiştir...
doğal olarak, yazdıklarım geleceğimi büyük oranda etkiliyordu. çünkü gün başlar başlamaz, o günlüğe ilginç sayfalar ekleme adına olağan dışı şeyler yapmıştım. ilk gün için bile oldukça ilginç bir sayfa meydana gelmişti. 2. gün daha olağan dışı eylemlerde bulundum. 3. gün öyle ileri gittim ki, çevremdekiler bana çok tuhaf bakar oldular. yaptığım şeyler, öyle beklenmedik şekilde ortaya çıkıyordu ki, olmadık dakikalar yaşanıyordu.
ve günlüğe çok ilginç sayfalar eklenmişti. ve çok ilginç bir hayata dönüşmüştü yaşadığım. ama ben bunu korkutucu buldum. çünkü olağan dışı bir şeyden sonra, sıradan bir şey yapmanın anlamı kalmıyordu. sürekli daha olağan dışı şeyler yapmak ise korkunç sonuçlar doğurabilirdi. bir daha elime almamak üzere, en uzun günlük tutma eylemimi, 4. gün sonlandırdım.
Her ne kadar kararlı ve hevesli başlansa da, bir süre sonra heyecanın ve yazma isteğinin köreldiğidir.
Hangimiz günlük tutmaya karar verip, sonra bırakmadık ki?
Sıradan bir hafta sonu annem teyzemleri akşam çaya davet etmiş, bütün hazırlıklar yapılmış ve misafirler tüm heyecanıyla beklenmeye başlanmıştı. Buradaki “heyecan” daha çok, kendine oyun arkadaşı bulacağına sevinen küçük kardeşim için. Günlük kavramıyla henüz yeni tanışan küçük kardeşim dili döndüğünce, o gece, defterine bir şeyler karalamıştı. Göz ucuyla(!) bir baktım. Günlüğün bir kısmında şöyle diyordu;
--spoiler--
...biraz bekledikten sonra geldiler ama sadece bir kuzenim gelmişti o kuzenimde eline çantasını aldı içinden tableti çıkarır çıkarmaz oynamaya başladı. Bazen ben oynadım ama en çok o oynadı. En sonunda tabletin şarjı azalınca bıraktı. Beraber bir şeyler yedik, biraz zaman geçtikten sonra gittiler ama berra benimle oynamadı.
--spoiler--
Son iki gündür tutuyorum. Asıl Sebebi yaşadığımı hissetmek. Dünün yok olmamasını, biryerlerde kaydediliyor olmasını istemek. Bu aslında fıtratta varolan birşey. Ve aslında ahiret defterimizin varlığına da bir işarettir.