bir günün yavaş yavaş bitmesinin hüznünü taşıyan, ama insana yeni bir günün umudunu da vermeyi unutmayan güneşin batması olayı.
(bkz: gun batimini izlemek)
mim kemal öke nin romanının adı.
romanda osmanlı nın son dönemlerinde balkanlar dan zorunlu olarak türkiye ye göçen bir ailenin istanbul a gelişi ve buradaki yaşamı konu ediliyor. ailenin çocuklarından birinin doktor, birinin din adamı, birinin de asker(subay) olduğu ve her birinin o dönemin belli bir kesimini simgelediyi de gözden kaçmıyor.
tarihi olayları roman tadından sıkılmadan okumak isteyenler için kesinlikle tavsiye edilir.
güneşin doğudan doğup batıdan batmaya mecbur kılındığı buudda zamanın dahi tek başına kaldığı bir gerçeklik boyutunda yaşıyoruz.ruh cesedden ayrıldığında zaman yokolmuyor mu?.Gün batarken gündüzün son ışıklarıyla beraber herşey evrenin kararan zeminine batıyor,herşeyi koyu kurşun renkli bir kuğu kaplıyor.vakit akşam.
iki kuş kafesi.bir şarkı ezgisi.denize açılan bir pencerenin içi.munis uyumlarla biraraya getirilmiş bir evcilik oyununun en masum ve en kalıcı köşesi.seçme şansın yok.istersen o günbatımında kal.istersen sonsuza değin uzan.hiç farketmez.örümcek ağları,toz birikintisi.zamanın rengi.uzamın sesi.tek şey var:geceye sinen ruhun eksiltisi.*
"ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam
böyle saatlerce bak, asırlarca...
gözlerine yavaşça, yavaşça doldu akşam
göklerin ateşini kalbime boşaltarak..."
albüde gün doğumu ile başlayıp gün batımı ile bitmesi -bence- çekici bir farklılık.
ayrıca gün batımı'ndaki yorumların da içtenliği gözden kaçmamıştır. örneğin:
"ben seda, telefon numaramı ve msn'imi veriyorum diyerek: 0505 447" demesiyle "oha cidden veriyor" dememe neden olmuştur. "msn adresim seda altçizgi" demiş, gerisini getirmemiş ve beni hayal kırıklığına uğratmıştır.
sululuk bir yana, örneklerde küçük yanlışlıklar olabilir, affola.
neden insana bu kadar hüzün verdiğini bilimadamları acil araştırmalı. sadece parçalı bulutlu, uzaktaki bir kızıllığa bakıp bir insan nasıl üzülebilir? atalarımızdan kalmış olan bi psikoloji de olabilir esasında. ilk çağ insanları o zamanlar belki karanlıktan korkuyorlardı ve tam o gün batımının kızıllığı onlara karanlığın habercisiydi.* bu yüzden de kedere bağlıyorlardı o anda. bi ufak açıp eski sevgililerini düşünüyorlar mıydı bilmiyorum ama benim teorim bu. topu kavisli bi ortayla isviçreli bilim adamlarına atıyorum.
bir günün daha gözlerini dünyaya kapattığının göstergesi olan durumdur. izlemesi keyifli anlardan biridir. hele de gün batımını izlemenin tadına doyum olmayacak bir yerindeyseniz.
(bkz: eskişehir- inönü)
gün bitiyor ey insan,haydi gel beni seyreyle ve derin düşüncelere dal,neden bu güzelliğin tadını çıkarmak yerine saçma sapan dünyevi problemlerin seni üzmesine izin veriyorsun diye sor kendine ve mavi tonlarının bakır tonlarıyla dansını izle,belki yarın daha güzel bir renk cümbüşü seni bekliyor şeklinde seslenen dünyanın en paha biçilemez görsel doğa olayıdır.